Bursa İnegöl'de 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde mübaşir olarak çalışan kişi, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminden dört gün sonra “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkan olmak için planladığı tiyatro veya senaryodan ibaret bir girişim” ifadesini kullandı. Adliye veznesinde çalışan memurların şikâyeti ve tanıklık etmesiyle mübaşir hakkında dava açıldı.
Bursa 9. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık hakkında suçun unsurları olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verdi. Diken'in haberine göre temyiz edilmeyen karar kesinleşti ancak bu defa devreye Adalet Bakanlığı girdi ve beraat kararının ‘kanun yararına bozulması' talebiyle dosyayı Yargıtay'a götürdü. Yargıtay Başsavcılığı, bakanlığın kanun yararına bozma talebi doğrultusunda beraat kararının bozulması için Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne başvurdu. Ancak daire, bakanlığın bu talebini reddetti. Dairenin ret gerekçesinde, Yargıtay ve AİHM içtihatlarına göre Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2 maddesinde düzenlenen propaganda suçundan ceza verilmesi için aranan şartlar şöyle sıralandı:
1- Şiddet, bir araç olarak görülüyorsa;
2- Kişiler hedef gösterilip kanlı bir intikam isteniyorsa;
3- Benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşru bir yol olduğu ileri sürülüyorsa;
4- İnsanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun ortamı kışkırtıyorsa; ifade özgürlüğünün sınırlandırılması makul görülebilecektir.
‘SANIĞIN FETÖ İLE İLİŞKİSİ YOK'
Kararda, sanık tarafından söylendiği kabul olunan sözlerin söyleniş zamanı ve sanığın konumuna göre eleştiri niteliğinde sözler olduğu belirtilerek şöyle dendi: “Bu sözler, darbeye teşebbüs eyleminin hemen sonrasında bazı çevrelerde dile getirilen eleştirilerin yansımasıdır. Sanığın bu sözleri dışında FETÖ ile ilişkisini ve sempatisini gösterir eylemi ve konuşması yoktur. Ayrıca faaliyetleri devam eden bir terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemleri teşvik edecek nitelikte sözleri de söz konusu değildir. Sanığın sözlerinin söyleniş zamanı ve biçimi nazara alındığında ağır eleştiri kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.”