Polisten 'makul şüphe' dayağı

Polisten 'makul şüphe' dayağı

Kadıköy’de, evinin önünde ‘makul şüpheli’ olarak çevrilip polis tarafından dövülen 24 yaşındaki gence, götürüldüğü Göztepe Karakolu’nda da şiddet uygulandı.

Cumhuriyet gazetesinden Erk Acarer'in haberine göre; Saatin ilerlemiş olması kırmızı kaşkolla birleşince, polis niyet okuyup teşhisi koyuverdi... “Makul şüpheliye” sert bir şekilde kimlik sordu. Ondan, “Biraz kibar olun” yanıtını alınca çileden çıktı. Hızla suçluya dönüşen makul şüpheli, tekme tokat dövüldü, çamura yatırılıp suratına biber gazı sıkıldı. Yetmedi, elleri ters kelepçeyle bağlanıp karakola götürüldü. Dayak burada da sürdü. 24 yaşındaki gencin, evinin sokağında başlayan şiddet, polis otosu ve karakolda tam üç saat boyunca sürdü.

İç güvenlik paketi, makul şüphe, polise zimmetlenen sokaklar ve geniş yetkilerle donatılan “muhafızlar...” Berkan Atılan’ın iddiaları tüm bunları kısa yoldan özetlerken, “Yeni Türkiye” ve “ileri demokrasi”kavramlarını da ışık tutuyor. “Kamu düzenini sağlamak” bahanesiyle yürürlüğe sokulmak istenen uygulamalar darbe dönemleriyle birlikte “adam kaybetmelerin” yaşandığı 90’ları çağrıştırıyor. Tam bu noktada akla önemli bir soru da geliyor: Kamu düzeni sağlanırken, kamuyu polisten kim koruyacak? “Genç vandal” Atılan’ın anlattıkları, maalesef içaçıcı bir cevap niteliği taşımıyor: “Gece, arkadaşlarımdan ayrılıp, Kadıköy’deki evimin sokağına girdiğim anda ekip otosundan inen iki polis beni çevirdi. Nereden gelip, nereye gittiğimi sordular. Tavırları çok kabaydı. Bunu dile getirince, biri “Kimliğini ver ulan” diye bağırdı. “Bu şekilde arama yapılmaz, haklarım var” diyince olan oldu. Suratıma vurmaya başladılar. Bağırarak yardım istedim. Bunun üzerine, beni yere, çamurun içen düşürüp yüzüme biber gazı sıktılar. Ardından da ters kelepçe takıp ekip otosuna bindirdiler. Yol boyunca vurdular. Göztepe Karakolu’na gittik, dayak burada da devam etti.”

Atılan’ın sonrasında yaşananlara ilişkin iddiaları da hukuk devletiyle çelişecek cinsten: “Ne nezarete atıldım ne de hakkımda işlem yapıldı. Ailemi aramak istedim, buna da izin vermediler. ‘Gözaltında değilsin buna gerek yok’ dediler. O zaman, keyfi olarak alıkonulduğumu anladım. ‘Suçum ne’ diye sorusuna yine dayakla karşılık verdiler. Arabadaki polislerden başka üç polis daha olmuştu. Yaptıkları tek hukuki uygulma, hastaneye gitmek ister misin?” diye sormaları oldu. Yine ters kelepçeyle Göztepe SSK Hastanesi’ne götürüldüm. Muayene sırasında beni doktorla yalnız bırakmadılar. Tekrar karakola döndüğümüzde, bana içeriğini okutmadıkları iki ceza tutanağı imzalatmak istediler. Avukat isteyince yine şiddete başvurdular. Ardından da ‘tutanağı eve de yollarız’ diyerek, beni karakoldan atttılar. Yaşadıklarıma anlam veremedim. Herhalde gece geç saatte dışarda olmam ya da kırmızı kaşkolum onları tahrik etti. Darp raporu alınsa da bunu bana vermediler. Ancak bir sonraki gün, yeni bir darp raporu aldım.”

Atılan’ın yaşadıklarını onu avukatlığını üstlenen Hüseyin Ersöz ise şöyle değerlendiyor: “Yaşananlardan, iç güvenlik paketi düzenlemesinin, aslında sokakta polis tarafından fiilen uygulamaya konulduğunu görüyoruz. Yaşanan örnekler ve yapılmak istenen düzenlemeler hukuk devleti olmaktan uzaklaştığımızı gösteriyor. Savcılıktan müvekkile işkence yapan, özgürlüğünü hukuka aykırı olarak kısıtlayan ve haksız üst araması yapan kolluk personelinin tespitini talep ettik. Bunun için olay yeri kamera kayıtları yanında hastane ve polis merkezi görüntülerinin dosyaya getirtilmesini istedik. Görüntülerden suç işleyen polisleri tespit etmek mümkün olabilecektir. Eğer bunu sağlayamazsak, Göztepe Polis Merkezi’nde görevli personelin teşhisi yoluna da gidilebilir. Ancak şu ana kadar hiçbir işlem yapılmamış. Soruşturma Savcısı olarak görevlendirilen Fatih Dirican da zaten izinliymiş." (Kaynak: Cumhuriyet)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler