“Pazarlıkla idamdan kurtuldum”
Haluk Kırcı: İdam kararım çıkmıştı.
Asılmayı bekliyordum... Ancak Abdullah Çatlı, ASALA operasyonları gündeme gelince, Kenan Evren'e bazı şartlar koşmuş. Bir şartı da idamımın durdurulmasıymış. 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ı ise hayatımda bir kez olsun görmedim.
Bahçelievler Katliamından hüküm giymiş, ülkücü Haluk Kırcı ile röportajımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Önceki gün, "Evet, üniversite öğrencisi 7 TİP'liyi ben öldürdüm" diyen Kırcı, söyleşimizin ikinci ve son gününde de yine gündemi sarsacak iddialar ortaya atıyor, açıklamalarda bulunuyor. İşte Kırcı'nın sözleri..
-Dediniz ki, darbe öncesi 5 bin insan öldü. Ama 1980 sonrası da çok ölen oldu. Özellikle Güneydoğu'daki yargısız infazlar... Orada da kod adı Yeşil olan Mahmut Yıldırım ve bazı insanlar kullanıldı. Siz onu tanıyor musunuz?
Ne Mahmut Yıldırım'ın yüzünü gördüm, ne de bir yerde oturdum. Hiçbir şekilde tanımam. Sadece bir gün şöyle bir şey oldu. Abdullah Çatlı, "Yeşil diye biri var tanıyor musun?" dedi. Yıl 1993 filandı. "Abi tanımıyorum" dedim. "Güya beni öldürecekmiş. Birileri bana yönlendirmiş. Bir araştır. Elazığlıymış" dedi. Ben de sağa sola, Elazığlı arkadaşlara sordum. Dediler ki, "Böyle biri var. Konumu şu. Güneydoğu'da jandarma ile birlikte hareket ediyor." Bunu dışlamışlar, Ankara'ya gelmiş. Ankara'da da birtakım gençleri etrafında toplamış onlarla birlikte bir yazıhanesi var orada oturup kalkıyormuş. Tabii bizim araştırdığımız buydu bir şekilde. Bir gün Abdullah Çatlı'nın telefonu bendeydi. Telefon çaldı. Baktım, derinlerden gelen bir ses... "Kimsin" diye sordum" "Ben Mahmut" dedi. "Hangi Mahmut?" dedim."Yeşil" dedi. Sonra da, sanki orduda görevliymiş de emekli olacakmış gibi; "Abi söyle reise. Emekli olunca onun emrine gireceğim. Sein Nehri'nde abdest alanlara büyük saygım vardır" dedi...
ÇIKAR İLİŞKİLERİNE GİRMEDİ
-Ne demek Sein Nehri'nde abdest alan?
ASALA operasyonlarını kastediyor yani. Oysa Çatlı ASALA operasyonlarının içinde olmadı hiç. Onun yurtdışındaki operasyonları 1990'dan sonradır. Özellikle Dev-Solcu Dursun Karataş ile ilgili bir çalışması olduğunu biliyorum. Çünkü bir gün onun adına şirkete fakslar gelmişti. Tesadüfen gördüm. Adresler, çizilmiş krokiler, birisinin giriş çıkış saatleri gibi şeylerin bilgileri vardı. Ben dosyalayıp kendisine teslim etmiştim.
-Sormadınız mı nedir bu bilgiler diye?
Mümkün mü? Saygımdan dolayı hiçbir şey sormuyordum. Kaldı ki, kendisinin de anlatmayacağını zaten biliyordum. Ama biliyordum, Ankara'da birileri ile çok iyi ilişkisi olduğunu. Zaten başka türlü de olmaz. İki çocuğunuz okula gidiyor. Kendiniz aranıyorsunuz. Türkiye'de tanınan bir insansınız. Başka türlü normal bir hayat yaşama şansı da yoktu bu insanın. Ama Çatlı kesinlikle yurtiçi operasyonların içinde olmamıştır. Tamamen yurtdışıydı onun görev alanı.
-Reis diyordunuz değil mi?
Evet. Onu da hak eden bir insandı. Maalesef ülkücü harekette reis enflasyonu vardır. Ama ben onun dışında kimseye reis demedim.
-Neden bu kadar çok seviyorsunuz onu?
Allah rahmet eylesin. Çok düzgün bir adamdı. Hiçbir zaman kişisel bir çıkar peşinde olmadı. Elinde imkân olduğu halde çıkar ilişkilerine girmedi. Benim için de özel bir yeri var. Hayatımı ona borçluyum.
SUSURLUK BİR DEVLER SAVAŞIYDI
-Nasıl yani?
Benim idam edilmemi Abdullah Çatlı engelledi. İdam kararım verilmiş, asılmayı bekliyordum. Kenan Evren'in talimatı ile devletin gizli birimleri ASALA'ya karşı eylem yapmak için Çatlı ile irtibata geçmişler. O günlerde Türk diplomatları ASALA tarafından öldürülüyordu. Çatlı bazı şartlar ileri sürmüş. Bu şartlardan biri de benim idamımın durdurulması imiş. Beni, Ankara'da Mamak'tan Ulucanlar Cezaevi'ne götürdükleri zaman, idama gittiğimden emindim. Çok sonra, böyle bir pazarlıkla hayatımın kurtulduğunu öğrendim. Meğer benim idam edilmemi, Çatlı pazarlık yaparak engellemiş.
-Sadece yurtdışındaki operasyonlar için görevliydi dediğiniz Çatlı, Susurluk'ta kaza yapan Mercedes'teydi ama...
Bakın çok net söylüyorum size... Susurluk'taki algı yanlış. Birileri bilerek, kasten o olayı başka mecralara çekmek istedi. Oysa Susurluk bir devler savaşıydı... Yani, fillerin tepiştiği, çimlerin ezildiği bir olay!..
-Peki kim bu devler?
Devler, Türkiye'de zaman zaman belli kilit noktalarda oturup, inisiyatif alıp sonradan da işleri ellerine yüzlerine bulaştıran güvenlik görevlileri...
-Kim onlar? İsim verebilir misiniz?
Niye ben isim vereyim ki?.. Türkiye'de bilmeyen mi var? İsim vermem. Çünkü tanımadığım insanlar hakkında konuşmak istemem.
-Mehmet Ağar ve Mehmet Eymür'ü mü kastediyorsunuz?
Ben isim vermiyorum ama kamuoyu bu isimlerin kim olduğunu biliyor. 1988 MİT raporuna bakın kimin dev olup olmadığını anlarsınız. Ben niye insanları karşıma alayım?.. Bundan sonra huzurlu, normal bir hayat yaşamak istiyorum.
VELİ KÜÇÜK'Ü ASLA GÖRMEDİM
-Rapora bakarız ama... Bildiklerinizi paylaşın bizimle...
Raporda her şey var. Kimin kimle kavga ettiği belli. Şimdi bakın. Ciddi bir devlette, devlet adamları gelir, inisiyatif alır ve kendi sistemleri içinde belli işler yaparlar. Ondan sonra tarihe mal olur ve unutulur gider. Bizde öyle değil. Bizde inisiyatif alan insanlar bir müddet sonra birbirlerinin altından çekmeye başlarlar. Birbirleriyle makam, mevki kavgasına başlarlar. O arada maalesef devletin bütün sırları ifşa olup gider. Benim anladığım ve idrak edebildiğim kadarıyla devlerin savaşında Türkiye rezil olmuştur
-Emekli general Veli Küçük'ün adı da karışmıştı Susurluk'a... Çatlı ile ilişkisini biliyor muydunuz?
Abdullah Çatlı'nın, Veli Küçük ile ilişkisini bilmediğim gibi, "Olabilir, olmaz" da demiyorum. Ben asla ve asla Veli Küçük'ü görmedim. Hiç de konuşmadım. Telefonla dahi bir görüşmem olmadı. Yıllar sonra Susurluk meselesi ile gündeme geldi, adını oradan biliyorum. Ben kitabımda, o mahkeme sürecinde "Bunlar general diye mi hesap sorulmuyor?" diye yazdım. Bana haber geldi, "Sana kızıyor" diye. "Kızarsa kızsın" dedim ben de. Size şunu söyleyeyim yalnız... Çatlı'nın bunlarla para pul ilişkisi filan yoktu. Öldüğü zaman parası bile yoktu. Bu kadar büyük oynayan bir adamın çocuklarının kurs parasını arkadaşı verir mi? Ben o kişinin kim olduğunu bile biliyorum.
ADIMI PİS İŞLERDE KULLANANLAR VAR
-Kim?
Eski arkadaşlarımızdan, işi gücü düzgün olan biri veriyordu. Şimdi benim çocuklarımın da okul parasını arkadaşım veriyor. Hürriyet, "Kumarhaneler Kralı'nı Haluk Kırcı öldürdü. 17 milyon dolar para almışlardı. Yeşil ile bölüşemediler" diye manşet attı. Nerede bu paralar? Para varsa 22 senedir ben hapis yatarken çoluğuma çocuğuma niye arkadaşlarım bakıyor? Biz 7 kardeşiz. Sadece benim değil, kardeşlerim de dahil hepsinin mallarını toplasınlar, 1 milyon dolar çıkarsa kendi payımı vereceğim Sevilay Hanım. Sizden özellikle rica ediyorum şunu yazın lütfen.
-Neyi Haluk Bey?
1980'den sonra asla elime silah almadım ve eylem içinde de olmadım. Bakın söylüyorum!.. Benim adımı kullanarak bazıları tahsilâtçılık yapıyormuş. Pis işler yapıyormuş. Kimse inanmasın bu tür adamlara. Benim böyle işlerde bezim tarağım yok! (Kaynak: Sabah – Sevilay Yükselir)