Orhan Özdemir de cemaatin kurbanı
Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın
“Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı kitabında Ankara eski Emniyet Müdürü Çankırılı Orhan Özdemir’in tutuklanmasıyla ilgili olayların geri planında Fethullah Gülen cemaati olduğuna inandığını söylüyor.
Kitabının baskıya hazırlığı aşamasında Orhan Özdemir’in tutuklandığı haberlerinin basında yer alması üzerine konuyla ilgili düşüncelerini kitaba kısaca aktaran Hanefi Avcı, “Orhan Özdemir suçlandığı olayların faili olamaz, zaten tahkikatın başlaması ile basına el altından bilgi sızdırılması, Orhan’ın gizli sicil dosyasındaki bilgilerin basına servis edilmesi de bunu doğruluyor. Biz emniyet teşkilatı yöneticileri olarak bunun bir cemaat operasyonu olduğunu, olayı cemaate yakın veya cemaat mensuplarının dolaylı etkilediği kişilerin buralara taşıdığına inanıyoruz” dedi.
Bilindiği gibi iki ay önce, aslen Çankırı - Yapraklılı olan Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Kayseri’de yürüttüğü soruşturma kapsamında, “ihaleye fesat karıştırmak” ve “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak” suçlamasında bulunulmuştu. Hakkında yakalama kararı bulunan ve rahatsızlığı nedeniyle İbn-i Sina Hastanesinde bir süre tedavi gören Özdemir, ambulansla Ankara Adalet Sarayına getirilerek yapılan işlemlerin ardından tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Ak Parti Yapraklı İlçe Başkanı Mahir Özdemir’in de kardeşi olan Orhan Özdemir’le ilgili olarak, o günlerde çeşitli telefon görüşmeleri kayıtları ayrıntılarıyla medyada yer almıştı.
ORHAN ÖZDEMİR İLE İLGİLİ İDDİALARI
KİTABIN SON BÖLÜMÜNDE
Hanefi Avcı, kitabının son bölümünde kaleme aldığı (s. 564) "Ankara Emniyet Müdürünün Tutuklanması" başlığı altında bakın neler yazıyor:
Ankara Emniyet Müdürünün Tutuklanması
Bu kitabın baskı hazırlıklarının sürdüğü sırada Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemır hakkında Ankara Özel Yetkili Savcılığın soruşturma açtığı ve özdemir'in bilahare tutuklandığı haberleri basında yer aldı. Kitabı bitirirken son olarak bu olaya değinmek istiyorum.
Olayın ne olduğu ve teferruatı konusunda bilgi sahibi değilim, ama bir yıldır Orhan Özdemir'e karşı cemaatin bir tertip içinde olduğunu, onun en olumsuz hal ve durumlarda fotoğraflarının çekilerek yaptığı harcama ve işlemlerin araştırılıp hakkında olumsuz manada kullanılacak materyal hazırlanmaya çalışıldığım emniyet teşkilatı içerisinde herkes bilmektedir. Ayrıca Orhan'ın astlarmca veya onların işbirliği ile daire başkanlığınca uzun süredir dinlendiğinden de eminim, Orhan'ın cemaate olumlu bakmadığı, onun Ankara'ya atanmasında Mustafa Gülcü'nün rolü olduğu gibi konuları herkes bilmektedir.
Bir süre önce Orhan'ın çok lüks makam yaptırdığı, bu kadar da olmaz türünden fısıltıların yayılmaya çalışıldığı duyuluyordu. Orhan bazı yardımcıları ve şube müdürlerinin kendisi hakkında olumsuz çalışmalar yürüttüğünü biliyordu. Onları değiştirmek için ne kadar girişimde bulunduysa da başarılı olamadığını, hatta, hükümetten etkin kişilerden bu kişileri görevden alamayacağı yönünde uyarıldığını duymuştum.
Bununla birlikte daha önce hep cemaat operasyonu olarak değerlendirdiğim olay ve soruşturmalarda rol alan kişilerin yine bu davada da rol alması acaba tesadüf müdür?
Orhan hakkında iddianame hazırlayan Ankara Özel Yetkili başsavcısı önce Emin Aslan hakkında da soruşturma yapan özel yetkili savcıdır, bu davanın usule uygun olarak
yürütülmediğinden daha önce bahsetmiştim. Aynı şekilde Orhan'ı tutuklayan hâkim de kozmik odada arama yapan, son zamanlarda istihbarat birimlerince özel korunan hâkimdir.
Orhan'ın tutuklanmasından kısa süre önce görevinden aldığı şube müdürü Z.G.'niıı adı önceki sayfalarda sunduğum cemaate ait çok önemli belgede Ömer kod adlı cemaat imamının ABD havaalanında yakalanması olayında üzerinden çıkan notlarda geçmesi, hem kendisinin hem de (adliye mensubu olan) eşinin telefon bilgilerinin bulunması tesadüf müdür?
Biz emniyet yöneticileri hepimiz birbirimizi tanırız, kinim ne yaptığı ne yapabileceğini üç aşağı beş yukarı biliriz. Orhan Özdemir suçlandığı olayların faili olamaz, zaten tahkikatın başlaması ile basma el altından bilgi sızdırılması, Orhan'ın gizli sicil dosyasındaki
bilgilerin basma servis edilmesi de bunu doğruluyor. Biz emniyet teşkilatı yöneticileri olarak bunun bir cemaat operasyonu olduğunu, olayı cemaate yakın veya cemaat mensuplarının dolaylı etkilediği kişilerin buralara taşıdığına inanıyoruz.
Olay hakkındaki genel kanaat şudur: Cemaat kendilerine engel gördüğü bir kişiyi daha bertaraf etmiştir.
Kitabın ikinci bölümü boyunca ortaya koyduğum, bilgi, belge ve değerlendirmeler ışığında son söz olarak şunu ifade etmek istiyorum. Burada yazılmayan cemaatin yönetici imamları hakkındaki gizli bilgileri Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılarına ve bazı başka makamlara yazılı şikâyet/ihbar dilekçesi olarak vereceğim.
Herhangi bir tahkikat yapılabileceğine ihtimal vermiyorum zira böyle bir durumda Polis, Jandarma ve MİT içerisindeki örgütlü yapı anında haber alacak, soruşturmaya mani olacaktır. Zaten savcılar da yapacakları her işlemin engelleneceği, hatta araştırma için
yazdıkları yazının muhatabı olacak bazı görevlilerin aslında cemaat mensubu olduğu kaygısını taşıyacaklardır. Tıpkı bu kitabı yazmaktaki amacımda olduğu gibi dilekçe vermekte ısrar etmemin sebebi, ülkeme karşı sorumluluğumu yerine getirmiş olma
duygusundan başka bir şey değildir."