İşte Saray'ın BAE'ye "Peker" teklifleri
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay, Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye arasındaki son dönemde artan ikili ilişki üzerine dikkat çeken ayrıntılara yer verdi.
Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, "Sedat Peker gerçekleri!" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Balbay yazısında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Türkiye arasındaki son dönemde artan ikili ilişki üzerine dikkat çeken ayrıntılara yer verdi.
Balbay, hakkında organize suç örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla başlatılan Sedat Peker'in ülkede olması sebebiyle Türkiye'nin BAE'ye ciddi tavizler verdiğini ifade etti.
"Saray, BAE’ye reddedemeyeceği öneriler getirmeye başladı" diyen Balbay, "BAE, ABD ve İsrail’in bilgisi, onayı dışında hareket edebilir mi?" diye devam etti.
Balbay'ın yazısı şöyle:
"Türkiye, 2 Mayıs 2021 günü, önümüzdeki yıllarda da çok konuşulacak bir sürece girdi. Son yıllar itibarıyla iktidarın çözüm ortağı Sedat Peker, o gün video serisine başladı. Bu öyle bir seriydi ki senaryoları muhteşem değme dizileri ona katladı. Hem izlenme hem de etki oranında.
Yapılan araştırmalar, Sedat Peker’in tanınırlık oranının yüzde 95’in üzerinde olduğunu, yüz milyonlarca kişinin videoları izlediğini, halkın en az dörtte üçünün doğru söylediğine inandığını gösteriyor.
Bu tablo, hedefi olan bir kişi için bulunmaz fırsat.
Ancak kendisi, halkın gerçekleri görmesini sağlamaktan başka hedefi olmadığını, “kurtarıcılık” niyetinin hiç olmadığını açıkladı.
İfşa serisinin altıncı ayı biterken başlangıçtan bugüne gelinen noktanın tam bir “Türkiye gerçeği” olduğunu gözler önüne seriyor.
* * *
Türkiye’de yargı, bir nebze gerçek işlevini yerine getirebilecek durumda olsa salt açıklamalara dayalı olarak en az 100 yeni soruşturma açılır, pek çok dosya da raftan indirilirdi.
Bugünkü yargı karşısında “Savcılar neden harekete geçmiyor” gibi sorular sormanın hiç anlamı yok. Durum o ki savcılar “resen” değil, “reisen” harekete geçiyor.
Verilen bilgiler, gazetecilik diliyle “5N1K” gibi, her şey tamam. Bir savcı dava açmak istediğinde sadece “sonuç ve istem” bölümünü yazması gerekecek.
Altı aydır en çok sorulan iki soru var:
- Peker, bu kadar çok şeyi nereden biliyor?
- Açıklamalar üzerine bir şey yapılacak mı?
İki temel bilgi kaynağı olduğunu söyleyebiliriz:
1- Kendisinin de söylediği gibi o suçlar işlenirken önemli bir bölümünde “oradaydı”. Bir başka deyimle, olayların işleyeni.
2- Devletin içinden kendisine yoğun bilgi akışı var. Akış devam ediyor.
Bu bilgilerin sadece çerçeve başlıkları bile ürkütücü:
Faili meçhul cinayetler, karapara, ihaleye fırsat karıştırma, uyuşturucu ticareti, terör örgütleriyle her türlü ilişki, her türlü kaçakçılık, mafya-siyaset-ticaret üçgeni...
Bunların tarafı da sadece yeraltı dünyası değil, aynı zamanda yerüstü dünyası. Siyasetçisinden iş insanına, bürokratından devletin üst katına kadar...
Elindeki geniş arşivi başlangıçtaki gibi “Süleyman Soylu hedefli” tutmaya devam ediyor. İşin bu yanı şu an net olmayan bir plan olabilir. Siyasette daha ileri hedefleri olan Soylu’nun kenara çekilmesi gibi. Bunu bilen Soylu da “Ben de çok şey biliyorum” mesajlarını adrese teslim iletti.
Bu anlamda üç arşiv çarpışıyor:
Sedat Peker’in arşivi, Süleyman Soylu’nun arşivi, Saray’ın arşivi.
Hangi arşiv daha güçlüdür?
Hangi arşiv hangisini yener?
Öyle anlaşılıyor ki pek çok arşivin çakışma, iç içe geçme noktaları var. Soylu’nun diliyle, “azdan az çoktan çok gider” gibi!
Bu kadar çok çakışma, çatışma mı getirir, zoraki uzlaşma mı?
En son pazar akşamı attığı tweet’lerde, kendisi hakkında dava açmak için gizli tanıklar hazırlandığını duyurdu. Böyle bir süreç başlar mı?
* * *
Biz bu sorulara kafa yorarken durum uluslararası hale geldi.
Hangi sorunumuz bu hale gelmedi ki?
Şu anda Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE).
Misafir mi, rehin mi, kalıcı mı, gidici mi?
Hepsine giden ipuçları var.
BAE ile iktidar kanlı bıçaklı olduğu için başlangıçta Peker açısından işler iyiydi. Çekimler... Fon düzenlemeleri, gelecek gösterimin içeriği...
Ne zaman ki Saray, BAE’ye reddedemeyeceği öneriler getirmeye başladı, işin rengi değişti.
Ankara’da konuşulan o ki BAE’ye şu öneriler gitti:
- 1 milyar dolarlık hacmi olan yatırımlar hedefleyelim.
- Katar’a sağladığımız olanakları sana da verelim.
- Sen Türkiye’de bir şey yapmak istersen söyle, onu da planlayalım.
BAE, yeni Katar olur mu bilinmez ama kesenin ve vaatlerin ağzının açıldığı kesin.
BAE kim?
Güvenlik ve istihbarat sistemlerini CIA’nın kurduğu, uzun yıllar sonra İsrail’le anlaşma yapan, Libya’da Türkiye’yi vuran bir Arap ülkesi.
Bu durumda şu soru gündeme geliyor:
BAE, ABD ve İsrail’in bilgisi, onayı dışında hareket edebilir mi?
Alın size Türkiye’nin tepeden tırnağa yenilenmesinin kaçınılmaz olduğunu gösteren bir gerçek daha..."