Meral Akşener, beklediği erken seçim tarihini açıkladı
Cumhur İttifakı temsilcileri ısrarla seçimin 2023 yılında yapılacağını ifade ediyor ancak İYİ Parti lideri Meral Akşener erken seçim olacağını söylüyor. Tarih ise Haziran 2021...
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, KRT'de soruları yanıtladı. Gündemdeki konuları değerlendiren Akşener, önemli açıklamalarda bulundu.
“2021 HAZİRAN AYINDA ERKEN SEÇİM BEKLİYORUM”
Haziran ayında erken seçim beklediğini söyleyen Akşener şu ifadeleri kullandı:
"Benim beklentim bu. Çünkü atılan adımların ona doğru olduğunu ve sayın Erdoğan’ın tanıyan bir şahıs olarak Biden’in karşısına ‘acaba bir ümit seçilebilir miyim’ deyip seçilip oturmayı arzu edecektir.
Haziran gibi 2021’de ben seçim bekliyorum. Ama kendi evimizde bile bu konuda ‘Hayır, olmaz’ diyenler var. Benim öngörüm bu.
Burada bu sakinlikle gidecek milletimiz oyunu kullanacak. İster 2023, ister benim öngörüm 2021 sonuçta bu sistem değişecek, millet el koyacak.
Nasıl bu millet 15 Temmuz 2016’da sokaktan bu devleti topladıysa şimdi de aynını yapacak. Sandıktan çıkacak. 805 Bin fark ölçü bu…"
“SİYASETLE MEŞGUL OLAN HERKESE ESNAF GEZİLERİNİ TAVSİYE EDİYORUM”
Esnaf gezilerinde karşılaştıkları durumlar hakkında bilgi veren Akşener, vatandaşların asıl derdinin işsizlik ve geçim derdi olduğunu söyledi. Akşener, şunları söyledi:
"Siyasetle meşgul olan herkese esnaf gezilerini tavsiye ediyorum. Esnaf size çok güzel önerilerde bulunuyor, görmediğiniz eksiği gediği söylüyor. Onlardan gelenleri ve önerilerimizi de iktidara iletiyoruz.
Beni İstanbul Gaziosmanpaşa'yı ziyaretimde çok kadın durdurdu ve genellikle gıda yardımı istenildi. ‘Sözde Cumhurbaşkanı'nı’ soran olmadı, darbeyi soran olmadı. Sorulmuyor bizim partimizin içinde kongreden sonra sorunlar yaşadık. Bazı arkadaşlarımız haklıydı bir kısım normalin üzerinde tepki verdi ama onunla ilgili de soru sorulmadı.
Bütün ilçelerde EBA ile ilgili kadınlar kulağıma eğilip tablet istediler. Nakit para isteyen yok gıda, tablet, iş. 3600 ek gösterge, atanamayan öğretmenler, EYT'liler, işsiz gençler geliyor bize."
“AKP YÖNETİCİLERİ SİYASETTEN KOPTU”
AKP yöneticilerinin siyasetten koptuğunu düşündüğünü belirten Akşener şu şekilde konuştu:
"Muhalif seçmenin ve mutsuz umutsuz seçmenin 31 Mart'la demokratik usullerle bu iş olabilir umudu pekişti. O günden sonra bu olabilir denildiği için şimdi gezdiğim yerlerde bana bunu nasıl çözeceksiniz diye soruluyor. Biz makulü temsil ediyoruz.
İnsanlar kavgadan gürültüden bıktı. CHP seçmeni de huzur istiyor, AKP seçmeninde de aynı şey var huzur istiyor. Toplumun çok kesimini temsil eden gruplardan randevu isteniliyor bunu paylaşın diye.
Bizim milletin kürsüsü çalışmamız oldu. Onun da kestiler yayınlarda yayınlatmadılar. AKP yöneticilerinin dünyadan koptuğunu düşünüyorum.
Ben olsam bunun önünü kesmezdim tam tersine davranırdım. O insanların milletin kürsüsünde dile getirdiği şeyleri yapmaya çalışırdım. Onların yapılmaması inanılmaz tepki topluyor, siyasetten koptu hepsi."
“SAYIN ERDOĞAN, SAYIN BAYKAL'IN GAYRETLERİYLE BAŞBAKAN OLDU”
Akşener sözlerine şöyle devam etti:
"Sayın Erdoğan şiir okuduğu için hapse gönderilirken yanında DYP'nin pek çok üst düzey mensubu vardı. Refah Partisi'nin duayen takımı vardı. Bunu bir haksızlık olarak görüp otobüslerle insanlar getirildi. Siyasetçi siyasetçinin yanında dururdu. Ben biliyorum ki, siyasetçi siyasetçinin dostuydu rekabet etmek birbiri ile iktidar için ben daha iyi yaparım diye mücadele ediyorsunuz ama seçmeni velinimet olarak görüp onun oyunu almak için mücadele edilirdi.
Şimdi aradan yıllar geçti sayın Erdoğan, sayın Baykal'ın gayretleriyle başbakan oldu. Bunun da doğru olduğuna inanıyorum, farklı iki yapı, CHP Genel Başkanı senin önünü açtı. Biz sonra kötü kötü şeyler duymaya başladık siyasetçinin siyasetçiye çok ağır sözler söylediği bir dönemden geçiyoruz. Benim kocamı aldattığıma dair imali bir iftira atıldı.
O dönem çok derin bir cenahta sessizlik oldu. 4'üncü gün sayın Erdoğan beni aradıktan sonra herkes aradı.
Çok kocaman bir mim koydum ben buraya, onun için hiçbir şey beni şaşırtmıyor. Sayın Bahçeli ile sayın Erdoğan'ın birbirine söyledikleri kavgada söylenmez, alçak, şerefsiz, zürriyetsiz, ahlaksız iyice iş çirkinleşti.
Sonra bir gün bir şey oldu, bir şey değişti her şey değişti. Bu iki insan bir araya geldi etle tırnak oldular. Biz bir iş birliği yaptık. Benim yüzüne bakamayacağım ne gazeteci, ne yazar, ne siyasetçi kimse yoktur. Söylemleri eylemleri üzerinden yüzüne çarparım ama ailesini karıştırmam."
“BEN DE SAYIN ERDOĞAN'I GÖREVE DAVET EDİYORUM”
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a yapılan saldırı hakkında da konuşan Akşener, şu ifadeleri kullandı:
"Danışmanım Murat İde saldırıya uğradı, Yavuz Selim Demirağ saldırıya uğradı, Sabahattin Önkibar saldırıya uğradı, Yurdagül Şimşek'in evi basıldı, Murat Ağırel, en son sayın Selçuk Özdağ öldüresiye sopa yedi, Ahmet Takan saldırıya uğradı Afşin Hatipoğlu. Bunların tamamının ortak özelliği pusu olması.
Bu derece namertlik yoktu pusuyla adam dövülmez bir kişiye beş kişi birden olmaz asıl vahim olan bir yanı da bu.
Ben sayın Süleyman Soylu'yu göreve davet ettim. Sonra Davutoğlu'nun bir konuşmasını dinledim o daha haklıydı o sayın Erdoğan'ı görevi davet etti. Ben de bu işlerle ilgili Sayın Erdoğan'ı göreve davet ediyorum.
Balık baştan kokar. Biz bu işi ben sizden daha iyi yaparım diyerek yola çıkan kadrolarız. Bugün bir siyasetçi dövülüyorsa, gazeteciler dövülüyorsa, ana muhalefet partisinin lideri linçe uğruyorsa böyle bir şey olamaz. Halbuki başbakanlığını sayın Erdoğan sayın Baykal'a borçlu. 17-25 Aralık arası konuşan herkesi dayak bekliyor."
“HUKUK, ADALET KONUSUNDA OLAN KANUNLAR UYGULANSA RAZIYIM”
Ülkenin pek çok konuda reforma ihtiyacı olduğunun altını çizen Akşener, şunları aktardı:
"Abdulhamit Gül adalet reformundan bahsetti sayın Erdoğan bunu aldı ve bir ekonomi reformu da yapacaklarını söyledi. Şimdi tekrar sayın Erdoğan hem adalette hem ekonomide reform dedi. Ben hukuk adalet konusunda olan kanunlar uygulansa razıyım.
Reformlar yapılmalı elbette, ona bir şey demiyorum. Ekonomide ise yapısal reforma ihtiyacımız var, yaparlar mı zannetmiyorum. Çünkü bu reform sözlerinin ortaya çıkışının da bir arka planı var.
AB bizden reform istiyor ABD'de Biden seçildi. Bizi Bidenci yaptılar çünkü onlar Trumpçıydı.
Refom ihtiyacı hat safhada liyakatın esas olduğu şeffaflığın olduğu kurumların yeniden itibarlı hale getirildiği pek çok konuda reforma ihtiyacımız var.
Üst akıl talep ediyor. Üst akla kadar kendiniz buna ihtiyaç var derseniz o reformlar olur. O zaman o reformu yapabilmek için o zihniyeti değiştiremezsiniz. O zihniyeti değiştirmek için partili cumhurbaşkanlığı sistemini değiştireceksiniz, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmeli. Bütün bunların değiştirilmesini mümkün görmüyorum."
Akşener şöyle devam etti:
"İlk biz kamuoyu ile parlamenter sistemi sunduğumuzda anketlerde sorulmuyordu. Biz büyük bir cesaretle bu işin tutmadığını buraya tekrar geçmek anlamında eksiğinin gediğinin tamamlanıp parlamenter demokrasiye geçiş dedik.
Eskiye dönmekten bahsetmiyorum. Ben sayın Erdoğan'ın siyasi kumaşını hep iyi bulmuşumdur yani sokağı dinleyen anlayan gören bir insan olarak görmüşümdür ama saraya girdikten sonra o paralel evrenin sayın Erdoğan'ın üzerindeki tesirini ve üzerine giymiş olduğunu ölçememişim. Erdoğan saraydan kopamaz."
“BİZİMKİ TAMAMEN BİR SİSTEM TASARIMI”
“Biz bir sistem tasarımı yaptık” diyen Akşener, şu ifadeleri kullandı:
"Milletin taleplerini hayata geçirebilecek bir sistem tasarımından bahsediyorum. Hukuk ve kanun bir sonraki adım. Parlamenter sistemin parlamento ayağı var, hesap verilebilirlik ayağı var, şeffaflık ayağı var, denge ayağı var, insanların taleplerinin duyulacağı bir ayağı var.
Bunun tabii ki hukuk ayağı olacak, seçim ayağı olacak, siyasi partiler yasası, seçim yasası, anayasa faslı olacak. Bu hafta çarşamba günü GİK'i topluyoruz ve orada bir sunum yapacak arkadaşlarımız, daha sonra milletvekillerimize bir sunum yapılacak, eleştiriler tavsiyeler alınacak ve ondan sonra kamuoyu ile paylaşacağız.
Bu sefer siz tartışacaksınız, STK'lar tartışacak, hukuk alanları tartışacak ondan sonra bir noktaya varılacak. Bizimki tamamen bir sistem tasarımı."
“ERDOĞAN, SEÇİM İÇİN İTTİFAKLARINI GENİŞLETMEYE ÇALIŞIYOR”
Erdoğan’nın seçilemeyeceğini anladığını ve Saadet Partisi’ni de yanına çekmeye çalıştığını aktaran Akşener, şunları söyledi:
"Sayın Erdoğan'ın ben seçilemeyeceğini düşünüyorum. İki yeni parti farklı biz yardım isteyendik bugün Meclis'te grubu olan bir partiyiz. Dayanışmanın nasıl bir sinerji yarattığını görmüş iki partiyiz. Böyle bir deneyiminin Türk demokrasisine çok fayda sağladığına inanıyorum.
Biz belediyelerde yaptığımız işbirliği ile iyi yaptıkları işlere seviniriz ama bir yanlış yaptıklarında bedel ödemede de beraberiz. Dolayısıyla iyi yapılan işlerle övünüyoruz ama yanlış yapılanların biz de bedelini ödemek zorundayız. Sadece belediyeler bedel ödemiyor İstanbul halkı da bedel ödüyor. Kaç tane İstanbulludan halk ekmek büfesinden borçla ekmek aldığını duyduk.
Siyaset matematik işidir duygularla yapılmaz gerçeklikle yapılır tek duygu seçmenin talepleridir. Acayip duygusal mezara kadar bir ortaklık. O algoritmaya baktığınız zaman sayın Erdoğan seçilemeyeceğini görüyor, ittifakın oyu yetmiyor.
Oğuzhan Asiltürk'ü çok sayar ve severim. Bir gün karşılaştık Necmettin Bey'le şakalaştılar; biz alalım Meral hanımı dört milletvekili verelim diye. O da o bizim kıymetlimiz falan dedi. Onu ziyaret etmek konusunda herhangi bir sorun yok gitmelidir zaten sayın Erdoğan. Üçünün oyunun yetmediğini gördü seçim için genişletmeyi düşündüğünü görüyorum. Saadet Partisi'ni almaya çalışıyor."
“KORKAN KORKUTMAYA ÇALIŞIR”
Akşener sözlerine şöyle devam etti:
"DEVA ile Gelecek Partisi'ni seçime sokmamak oy kaybına sebep olur. Türkiye'de yargı yerle bir edildi. Zorla kimse oturamaz orada. Yoldan çıkanı demokrasiye aykırı davranana müsaade etmez bu millet. Korkan korkutmaya çalışır ama onun ölçüsü kaçtığı zaman o korku duvarı bir yıkılır 800 bin farkla Ekrem bey alır. Açlık çeken dahi sabrediyor şu anda."
“SAYIN ÖZDAĞ BÜTÜN AÇIKLAMALARINDA HEM PARTİYİ HEM BENİ HEDEFE KOYDU”
Akşener, Ümit Özdağ ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Sayın Özdağ bütün açıklamalarında hem partiyi hem beni hedefe koydu vurgu geçti. Ben onu hakaret eden tek kelime etmedim. Saygı göstermenin önemli olduğuna inanırım, o saygıyı hiçbir zaman görmedim.
Benim makamım bunlara bakma makamı değil. Ben Genel Başkanım aynı tavrı sürdürmek zorundayım ne olup ne bittiğini vatandaş görecek."
“KADINA FAYDA SAĞLAYAN HER SİSTEMİN ANCAKSIZ, AMASIZ, LAKİNSİZ YANINDA OLURUZ”
Akşener, Türkiye'de güçlü bir kadın hareketinin olduğunu belirterek şunları ifade etti:
"AKP’nin bünyesinde de İstanbul Sözleşmesi kalkmasın diyen güçlü bir ses var, önemli olan bu. Sayın Erdoğan'ın kızına kadar küfredildi. İYİ Parti açısından bakarsak ister İstanbul Sözleşmesi, ister başka bir platform kadına minicik bir fayda sağlıyorsa o sistemden o imzadan bu netlikte biz amasız, ancaksız, lakinsiz oranın yanındayız.
Türkiye'de güçlü bir kadın hareketi var ama bizim kökümüz daha eski. Milli mücadelenin ateşleyicisi kadındır. Yozgat'ta, Adana'da, Ankara'da kadınlar dernek kuruyor. Osmanlı döneminde beyaz kıyafetler giyerek evlerde toplantılar yapıyor. Böyle bir geçmişimiz var.
Bir yılda 356 kadının öldürülmesi bir günde üç kadının öldürüldüğü bir Türkiye'yi ne kadınlar hak ediyor ne de Türkiye hak ediyor."
“FARKLI AŞILARIN DA GETİRİLMESİNDE FAYDA VAR”
Aşı konusuna da değinen Akşener, “Aşının lojistiğinin çok doğru yapılması lazım. Bir eczacı kadın bana gelen insanlar aşıdan korkuyor çünkü güven kalmadı dedi. Sadece Çin aşısının yetmeyebileceği söyleniyor. Sayın Aylin hanımın ve Aytun Çıray'ın dediği şey Batı'da yapılan aşıların getirilmesinde de fayda var. Toplu taşımayı kullanan çalışan insanların öncelikle olarak aşılanmasında fayda var.” dedi.
“PARTİ KAPATMA KONUSUNU ORTAKLAR ARASINDA BİR GAGALAŞMA OLARAK GÖRÜYORUM”
Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Parti kapatma konusundaki değişikliklerin Meclis'teki dönemini hatırlıyorum. AKP’nin kapatılması ile ilgili kıyıdan dönülen dönemde ben net bir tavrın bulunmadığını da hatırlıyorum. Oradan çok kenardan dönülünce AKP Meclis'te parti kapatmasını zorlaştıran bir kanun değişikliği yaptı. Yargıtay Başsavcısı açabiliyor, Bakanlar Kurulu kararı ile Adalet Bakanı yapabiliyor bir de Meclis'te gurubu bulunan partilerin genel başkanı götürüp verebiliyor. Bundan sonra Anayasa Mahkemesi bir karar veriyor.
Dolayısıyla sayın Erdoğan'ın hareketi önem kazanıyor. Sayın Bahçeli bir ültimatom verdi Yargıtay Başsavcısına. Yargıtay Başsavcısı yukarı doğru baktı oradan ne gelecek belli değil. Yargıtay Başsavcısının evet veya hayıra göre harekete geçmesi oradan sonra bir adım daha var Anayasa Mahkemesi. Ortaklar arasında bir gagalaşma olarak görüyorum. Sayın Bahçeli'nin hâlâ elini tutan yok kendisi gidebilir ama yapmadı."