Bahattin AYHAN
Kuvvetler Ayrılığı anlayışı
Bir devletin demokratik ve çağdaşlaşması yasama, yürütme ve yargı organlarının sağlıklı işlemesi ile doğru orantılıdır. Devlet ne kadar demokratik ve çağdaş ise yasama, yürütme, yargı da o kadar çağdaş ve demokrattır. Batı toplumlarının uygulamalarına bakıldığında demokrasi ve çağdaşlık örneği olarak bizlere fikir verebilir.
Demokrasilerin olmadığı Tutsi, Mutsi, Kutsi devlet yönetimlerinde de çağdaşlıktan da söz edilemez. Bu üç kuvvetin yanında bir de denetim kuvveti vardır. O da basındır, diğer deyişle dördüncü kuvvet. Üç temel unsur yeterli olmayınca basın da yeterli olamaz. Güdüm güdümü kovalar.
Genel kültürümüzün yetersizliği nedeniyle eğitimsiz ve oy verme hakkına sahip vatandaş bu terimlerin ne anlama geldiğini pek bilmez. Kim kendisini ikna ederse oyunu ona verir. Doğru ile yanlış bir arada anlatıldığından çoğu zaman caf caflı laflara kanarak siyasi tercihini kullanır.
Mebus efendiyi seçtin gönderdin Ankara'ya. Mebus efendi Ankara'da ne yapar, ne yapmalıdır?
Mebus efendi seçildikten sonra tek ve başat işi halktan gelen istemler doğrultusunda halkın huzur, refahı, ekonomik gelişmesini sağlayacak yasalar hazırlamaktır. Türkiye'de bu böyle midir? Yoksa belirli kurullar veya kişiler yasayı hazırlar, mebus efendi itirazsız yasayı onaylar. Onaylamak zorundadır çünkü parti disiplini bunu emreder. Bu bağlamda sağlıklı yasalar çıkmaz. Yaz boz tahtasına dönen yasama kararları toplumu umutsuzluğa sürükler.
Yürütmeye gelince durum hiç açıcı değildir. Tek elde toplanan yürütme, yürütmenin başı ne derse onu yapar ve uygular. Uygulamak zorunda kalır. Ya uygulayacak ya da o makamdan gidecektir. Tercihler kişisel yönde yapılacağı için burada da çıkmaza girilir.
Yargı ise sistemin sigortası ve teminatıdır. Yürütme yasama yetkisine müdahale edemez. Ederse sadece menfaatlerine uygun kanunlar çıkarması anlamına gelir ki bu da vatandaşın hukuka ve devlete güveninin sarsılmasına neden olur.
Hukuka güven duyulmayınca Devlet güvenilirliğini kaybeder. Yani yasama ve yürütmenin tek elde toplanması halkın aleyhine sonuç doğurur. Bu durumda sistemin adı demokrasi değil 'diktatörlük'tür.
Gelelim Dördüncü Kuvvet olan basın'a. Tarafsız, siyasi iktidarlarla ekonomik bağlantısı olmayan basın da en az hukuk kadar denetleyici ve yol göstericidir. Basın susturulur, hak ve hukuku hukuksal yorumlarla katledilirse sistemin adına ne denir? Biliyorsanız lütfen söyleyiniz.
Basın - siyasetçi ilişkisi tam anlamıyla sarmala dönmüştür. Fazilet mücadelesinde her ikisi de kaybetmeye devam etmektedir. Siyaset kendisini basının üzerinde görür ve hukuka müdahale ederek basını cezalandırma yolunu seçerse, demokrasi bitmiş demektir.
Şimdi soralım: Türkiye hukuk devleti midir, demokratik ve çağdaş devlet midir?
Uygulama ve gelişmelere bakarak bu sorunun yanıtını siz verin.
Basını susturulmuş, hukuku hakkında şüpheler uyanmış, siyaseti kirlenmiş öyle bir ülke gösterin ki hem demokratik, hem de çağdaş olsun...
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.