Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a tokat gibi cevap!
Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a tokat gibi cevap! Erdoğan'ın sözlerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu canlı yayında yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu, CNN Türk canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Kılıçdaroğlu, ‘Cumhurbaşkanlığı’ndaki altın kaplamalı klozet’polemiği ile ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a cevap verdi.
BEN SARAY, ŞU, BU DEMEDİM
“Siyasete girerken hep şunu söyledim. İnandığım doğruları söyleyeceğim. Altın kaplamalı tuvaletlerin fotoğrafları gazetelerde çıktı. Bu iktidar döneminde bir devlet dairesinde bir kamu kurumunda bir kişi kalkıp da kendisine altın kaplı klozet yapıyorsa bunun sorumlusu ben miyim? Ben bunun hesabını sormayacak mıyım? Ben saray, şu, bu demedim. Açık net şunu söyledim. Ankara’daki beylere çağrı yaptım. Altın kaplı klozetler yapılıyorsa bu ülkede birinin bunu düşünmesi lazım. Beyefendi üstüne alınmış. Ben onu muhatap almıyorum. Kesinlikle. Benimle özel bir tartışma alanı yaratmak istiyor. Cezai ehliyeti olmayan birini benim muhatap almam doğru değil ki. Önce cezai ehliyeti olması lazım. Öyle bir şey yok ortada. Bugün kullandığı dil nefret dilidir, nefret söylemidir. Buradan, bu kandil gecesi tuvalet temizleyip çocuklarının rızkını sağlayan bütün emekçilerin gözlerinden öpüyorum. Bu ona yeter. Bu kadar yeter.
ASLA MUHATAP ALMAYACAĞIM, DEĞMEZLER
Benimle özellikle tartışıyor. Niye tartışayım ben? Altın kaplamalı tuvalet israf. Hiç aklına geliyor mu? Kim yaptı bunu? Neden hesabını sormuyor? Ben sorduğum zaman da niye bağırıyor? Gazetelerde bütün ayrıntıları var. Kim yaparsa yapsın o kişi şu anda ödüllendiriliyor mu ödüllendirilmiyor mu? O kişi görevinin başında mı değil mi? Dönemin metaforu... Sayın Arınç diyor ya ‘bu kadar israf olmasaydı vergi toplamaya bile gerek kalmazdı. Bunların yaşadığı şatafata bakın. Lale Devri’nde yaşıyorlar. Ben bu ülkenin hakkını savunmayacak mıyım? Beyefendi üstüne alınmış. Neyine alınırsa alınsın. Saray’a beni davet ediyor. Hukuk üstünlüğüne inanan, ettiği yemine sadık kalan Meclis’te yemin eden bir cumhurbaşkanı kaçak olan bir sarayda oturuyor. Ne yapacaksın bin 100 odalı yerde? Ne derlerse desinler tuvalet temizleme falan ne derse desinler asla muhatap almayacağım, değmezler.
DİĞER ERK SINIFTA KALDI
Seçimlerden kaygı duyulmasının esas nedenin Yüksek Seçim Kurulu. Yüksek Seçim Kurulu ettiği yemine sadık kalan bir kurul değildir. Yüksek Seçim Kurulu yargıçlardan oluşan bir kurul olması gerekirken çok özür dileyerek söylüyorum, siyasal iktidardan ve onların beklentilerinden yola çıkarak karar alan bir kurul haline gelmiştir. 2 üye muhalefet şerhi verdi, onları bunun dışında tutuyorum. Sayın Erdoğan, TBMM’ye geldi, tarafsızlığı üzerine namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Şimdi tarafsız mı? Değil. Allah aşkına bir gün yüz yüze gelirseniz şunu sorun: ‘Sizin için namus ve şeref ne anlama geliyor?’ diye. Siz niye ettiğiniz yeminin arkasında durmuyorsunuz. Yüksek Seçim Kurulu ‘Erdoğan sorumsuzdur’ diyor. Bir cumhurbaşkanına tarafsızlığını hatırlatmak yargının görevidir. Diğer erk sınıfta kalmıştır. Çatırdayan bir rant ve israf imparatorluğu var. Papa’yı örnek verdiler israf konusunda. Sen Peygamberimizin hayatına baksana. Kaldı ki Papa da 10 dakika sonra bunu yalanladı, uçağım yok diye. Papa buraya geldiği zaman makam arabası tahsis ettiler kabul etmedi. Bunların halkla alakası yok.
BİRİLERİNİN SİYASİ FANTEZİSİ
Suriye konusunda yanlış bir politika izlendiğini vatandaş da biliyor artık. Kan akıyor oluk oluk. Ben MİT tırlarının, yani Suriye’ye silah götürenlerin devletin politikası olarak götürüldüğüne inanmıyorum. Milli Güvenlik Kurulu’nda da görüşüldüğünü düşünmüyorum. Birilerinin siyasi fantezilerini yapmak için boyunu aşan işlerdir. Valinin haberi var mı? Savcının, askerin haberi var mı? Yok. Devletin işi olsaydı, tırlar oradan geçseydi kimse müdahale etmezdi. Ama bu olmadı. Hiçbirisi olmadı. MİT’in içinde bir kanat... Erdoğan, Davutoğlu ve Katar. Silahları getirdiler, Türkiye üzerinden geçirdiler. Merak ediyorum, ne dediler ‘insani yardım’ dediler. Doğruyu söylemediler. Ne oldu? Silah olduğu ortaya çıktı. Bir gazetecilik örneği yapıldı silah olduğu fotoğrafları belgeleri ile kondu. Şimdi gazetecileri suçluyorlar. Yalanınız ortaya çıktı diye mi suçluyorsunuz? Kendi ayıbınızı örtmek için gazeteci suçluyorsunuz. ‘Devlet sırrı’ diyorlar. Bütün dünyanın bildiği devlet sırrı mıdır?