Kılıçdaroğlu'ndan Ekrem İmamoğlu tepkisi
Cumhuriyet Halk Partisi Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'na eski Ordu Valisi Seddar Yavuz'a hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmasına tepki gösterdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında konuştu. Saadet Partisi’nden istifa eden İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, CHP’ye katıldı. Cihangir İslam’a rozetini Kemal Kılıçdaroğlu taktı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
"Gazeteci Levent Gültekin dün akşam saldırıya uğradı. Saldırıya tepki veren iki kadına yürekten teşekkür ediyorum.
Düşüncelerini özgürce yazar, kalemini satmaz, kendi düşüncelerini özgürce ifade eder ama bir gazeteci düşüncelerini açıkladı diye saldırıya uğraması kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el, demokrasiye kalkmış demektir.
İsmail Dükel ve Müyesser Yıldız, ikisi de ceza aldılar. Özellikle Müyesser Hanım uzun süre cezaevinde kaldı. Olmayan belgeden ve olmayan devlet sırrından ötürü yargılandılar ve hapse girdiler. Asıl sorgulanması gereken, rütbeli olan birisinin kara kuvvetleri istihbarat başkanlığına getirilmesi ve FETÖ itirafçısı olmalıdır. Bunu buraya kim getirdi, savcı bunu sorgulamalı.
İMAMOĞLU’NUN DAVASI
Ekrem İmamoğlu belediye başkanı seçildi, sonra YSK’ya talimat verildi, YSK’daki bir grup hakim seçimi iptal etti ve yeniledi. Dünya tarihinde olmayan bir kararla. 15 Binlik fark 800 bine çıktı. Ekrem Bey bu süre içinde Karadeniz gezisi yaptı. Ordu’da vali hakaret gerekçesiyle şikayette bulundu.
Şikayetçi valinin 12 tanığı dinleniyor, asıl mağdur olan İBB Başkanı, Ekrem Bey’in 10 tanığından 4’ü dinleniyor. Ordu Milletvekilimiz var, sizi de dinleyeceğiz diyorlar, onu da dinlemiyorlar. İddianameler hazırlanıyor, şimdi olay yargıda. Dosyada 2 bilirkişi raporu var. Eğer insan hakları eylem planı gerçek anlamda uygulanıyorsa bu davadan süratle bir beraatın çıkması lazım. Bunu birlikte göreceğiz.
ÇİFTÇİNİN BORÇ YÜKÜ
Her toplantıda alın terinden, üretimden söz ederim. Mutfaktan, huzurdan, birlikte olmaktan söz ederim. Farklılıklarımızı zenginlik olarak ifade ederim. Üretim ordusu bizim fikirlerimizdir.
Yani üreticilerimiz. Sizin AK Parti hükümetlerinden 210 milyar lira alacağınız var. Biraz kredi verildi, faizler yükseliyor. Faizler tekrar ertelendi. Çiftçi kardeşlerime söylüyorum o faizlerin tamamını sileceğiz. Ana parayı da makul ölçüde taksitlendireceğiz.
Gülmeyi kadınlardan öğreniyoruz. Kadınlar, birlikte yaşadığımız, birlikte sevindiğimiz, tasada ve kıvançta birlikte olduğumuz bireylerdir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için birlikte mücadele edeceğiz. Kadınlar ne istiyorlar? Kadınların talepleri ne? Kadınların taleplerini birileri duymak istemiyor.
Kadınlar güvenceli çalışmak ve üretmek, alın teri dökmek istiyor ama kayıt dışı değil, sigortalı çalışmak istiyorlar. Çalışmak kadının da hakkı mı? Evet, hakkı… Peki hangi gerekçeyle buna karşı çıkılıyor?
“HİÇBİR VİCDANIN KABUL
ETMEYECEĞİ BİR OLAYDIR”
Samsun’da şiddete uğrayan kadının görüntülerini sonuna kadar izleyemedim. O küçük kız çocuğunun sağa sola kaçtığını, nasıl şaşkınlık içinde baktığını, annesine uygulanan şiddet konusunda nasıl çaresiz kaldığını görüyorsunuz.
İnsanın vicdanı kabul etmiyor. Sosyal medyanın en büyük yararı bu. Bir görüntü Türkiye’yi salladı. Bu yapılır mı? Böyle bir şiddet uygulanır mı? Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bir olaydır bu. Yasaların gereğini yerine getirilmesi lazım.
“KADINLAR İÇİN YÜZDE 50 CİNSİYET
KOTALI KANUN TEKLİFİ HAZIRLADIK”
Kadın örgütleriyle görüştük, ‘Neden yüzde 30?’ dediler. Bir kanun teklifi hazırladık, yüzde 50 cinsiyet kotası. Tabii listenin sonlarında değil. Bu konuda kadın milletvekillerimiz bir kanun teklifi hazırladılar. Dün ben de bu teklifi imzaladım. Teklif TBMM Başkanlığı’na verildi.
Kadınlar ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ise neden tatil olmuyor?’ dediler. Onu da sağladık. Kadının seçme ve seçilme hakkı varsa önündeki engellerin kaldırılması lazım.
Bir hükümet ebetteki kendi ülkesinde borçlanır. Pek çok ülkenin borçlandığı gibi. Ama bir hükümet kendi ülkesinde, kendi yurdunda, Türk Lirası üzerinden de değil, altın veya döviz üzerinden borçlanıyorsa bunun ağır bir maliyeti var.
İktisat literatüründe buna ‘ilk günah’ deniyor. Kendi ülkesindeki resmi parayla değil, yabancı parayla veya altınla borçlanmak. Bununla borçlandığınız andan itibaren günahı işlemiş oluyorsunuz. Çünkü bunun riski çok yüksek. Türkiye, öyle bir noktaya geldi ki kendi ülkesinde altınla, dövizle borçlanmak zorunda kaldı."