İbrahim ZENCİRCİ
Kar beyaz
Oldum olası severim hamamı, evde duşun altında yıkanırken tam arınamıyorum diye düşünür ve de, fırsat buldukça hamama giderim. Dolarım peştamalı belime, uzanırım kar beyaz mermerden göbek taşına, önce bir güzel terlerim, sıcak göbek taşında bir sağıma yatarım bir soluma, elimi ayağımı uzatırım boylu boyunca, tembellik ederim, saatlerce… O rehavetle beş on dakika da olsa güzellik uykusuna bile daldığım olur çoğu zaman.
Pırıl pırıl ayna gibi parlayan göbek taşında, akşamdan ıslanmış kuru fasulye gibi yumuşarım, yumuşarım, pelte gibi olurum, sıcak ve nemle birlikte bütün kirlerim kabarır, keselenmeye hazır hale gelirim.
İşte o vakit tellak belirir başucumda, tellak da tellaktır hani! Sabahtan akşama kadar, onlarca, kıllı, göbekli adamı keselemiştir. Buna rağmen işini çok seven sağlıklı bir ruh hali vardır. Nedense? Adam keselemekten, sağ kolunun pazısı, sol koluna göre daha da gelişmiştir. İşi gereği her gün yıkanmaktan olsa gerek pembeleşmiş yüzünde, manalı müstehzi gülücükle başlar keseye. Nemin, sıcaklığın ve kirlerden temizlenecek olmanın iç huzuru ile bırakırım kedimi, tellağın hünerli ellerine. Önce her iki kolumu bir güzel keseler, yukardan aşağıya, ne sert ne yumuşak yavaş yavaş incitmeden başlar keseye, sonra sırt üstü yatırır, boynumu, göğsümü, daha sonra yüz üstü dönerim, tellak başlar dairesel yumuşak hareketlerle sırtımı keselemeye, arada bir kürek kemiklerime şap, şap vurur. Sıcak suyla kabarmış derimle birlikte iplik iplik olan kirlerin akan suyla beni terk etmesiyle arındığımı düşünürüm.
Vücudum, yavaş yavaş pembeden, kırmızıya dönerken, sıra sabunlanmaya gelince, sabunlanma dedimse, bizim oraların değimiyle “iliflenmek” gelir aklıma, annemin ördüğü o kar beyazı liflerle sabunlanmak.
Sıcağın ve nemin vücuduma verdiği ağırlıkla, gevşeyerek, yine göbek taşında uyuya kaldım galiba, gözlerimi de tam açamıyorum sabun kaçmış olabilir mi? Hayal meyal başucumdaki iki tane tellak görüyorum. Ama bu tellaklar neden giyinik? Hem burası neden bu kadar soğuk? Neden yanmıyor hamamın külhanı? Kese yok mu? Annemin kar beyaz lifi nerede?
Dur, dur! Anladım galiba, burası hamam değil, gasilhanedeyim ben! Başımdakiler de tellak değil, bunlar beni son kez yıkamakla görevli imam ve yardımcısı. Hayret sanki rüyadayım. Her şeyi görüyorum, Allah’ım ne olur, bu bir karabasan olsun! Ben daha hazır değilim ölmeye.
-Hoca efendi bu su soğuk! Bak hiç duyuyor mu beni?
-Hoca efendi sana sesleniyorum, su soğuk, ben alışık değilim soğuk suyla yıkanmaya, üşürüm hasta olurum sonra. Her üşüyüp hasta olduğumda, annem, kar beyaz namaz bezi arasına ballı, naneli yakı yaparak göğsüme sarar, birde nane-limon kaynatır, terlerim, ossaat geçer hastalığım.
-Hoca efendi lütfen…
-Hoca Efendi! Biraz abartmıyor musun bu pamuk tıkama işini? Hoca efendi! Allah’ım bu da mı gelecekti başıma?
Uzakta kar beyaz bir ışık görünüyor, uyanıyorum galiba, kabus bitiyor, çok şükür, çok şükür.