Vedat BEKİ
Kaldır başını Çankırı!
Çankırı ile ilgili olarak ortaya koymaya çalıştığım sorunları "kişiselleştirme" gayretleri ile birlikte yaşanan sorunu hiç görmezden gelerek okların üzerime çevrilmesini uzun zamandır yadırgamayan bir kimlik olarak yazmaktan da henüz usanmadım!
Çankırı mahkemeleri derken, son olarak postacının bıraktığı evraka göre Ankara mahkemelerinde de "dert anlatmaya" devam edeceğim!
Benimle ilgili olarak "kuş beyinlerinde" azıcık da olsa "Çankırı gündemi" ya da "Çankırı'nın yaşadığı sıkıntıların" kaynağına inme gibi bir düşünce olsa, açılan davalara çok daha zevkle gideceğim ama, "Çankırı" levhasını sadece ve sadece cebinde taşıdığı nüfus kağıdının "kütük" hanesinden ibaret sayanların varlığından kaynaklanması, tüm samimiyetimle söylüyorum ki ağrıma gidiyor.
Neyse; bugünkü yazımızı şikayetle tamamlamak zorunda değilim.
Hani derler ya, "balık baştan kokar" (!) Çankırı ve Çankırı insanı içinde bulunduğu "kaos"tan ya da "curcunadan" çıkamıyorsa ve çevresinden duyduğu "farklı bir sesi" dinlemeden ve anlamadan, adeta yırtık dondan çıkarcasına "hain" ya da "bizden değil" (!) olarak adlandırmakta herhangi bir beis görmüyor ise, yaşanan bu durumda oldukça büyük bir "arıza" var demektir.
Hele hele, "hain" ya da "bizden değil" (!) gibi basit ve taşıdıkları mananın günümüzde hiçbir şey ifade etmediğini bile bile bunu ifade ediyor ve üzerine de "Birliğimizi, beraberliğimizi bozmayalım..." (!) teranesiyle cümleler bitiriliyorsa, gerçekten mevcut konumda arızanın en büyüğü yaşanıyordur!
Tabii ki böylesi bir topluluğa ancak ve ancak mezralarda ya da Kaf Dağının ardında rastlanacakken, üzülerek ifade edelim ki "Ankara'nın hemen yanıbaşında" yüzyıllardır yaşıyor olması işin daha da hayret edilesi bir yönünü bizlere göstermekte.
Ankara ve İstanbul'da yaşayan Çankırı insanını bir nebze de olsa ayrı tutmak zorundayız. Nedeni ise, her birinin gurbete çıkış gerekçesi kendi köyünde bulamadığı "ekmeği" gurbette araması!
Ancak, Çankırı'nın içinde, kasabasında ya da köyünde yaşamak zorunda kalanların ya da tercihlerini bu yönde kullananların "göz göre göre" içinde bulundukları "curcunadan" ya da "kaostan" arınma yönündeki çabalarının 0 (sıfır) noktasına yakın olmasının nedeni ne olabilir ki?
Lafı fazla uzatmadan ifade edeyim: Düzenim bozulur!
Kim bozacak? Ya da nasıl bozulacak?
Tut ki bozuldu! Hatta hatta darmadağın oldun diyelim!
Hangi "bozuk" hiç tamir görmedi! Daha da ötesi bozulan bir durum, gayret ve çaba ile revize edilerek, eskisinden daha iyi olmadı?
Hoş, içinde bulunduğun durumun seni ne kadar engellediğini, hangi oranda zararlar verdiğini görmüyor musun?
Bu düzen sayesinde, ciğeri beş para etmeyen "asalakların" karşına çıkıp da "seni de evlatlarını da ben adam ederim" (!) diyen ukalalardan ve de çok bilmişlerden usanmadın mı?
Hayatı boyunca "üç keçiyi" güdemeyenlerin, bugün senin de içinde bulunduğun toplulukları "sürüleştirmeye" çalıştırma gayretlerini görmezden mi geliyorsun?
Tercihimiz, "böylesi bir yaşam tarzının" devamından yana ise, her türlü kokuşmuşluğun, binbir türlü garabetin ve sayısız fitne-fücurun içerisinde yaşamak zorunda kalmışlığımızla sürüp gider...
"Birlik ve beraberliğimizi korursak, çok daha iyi şeyler yapabiliriz" (!)
Ya da her olayın sonunda "Hayırlısı" (!)
Sürekli bir "kavgadan" kaçış!
Çankırı insanı içinde bulunduğu ve sabahtan akşama kadar yakındığı şikayetlerden "kavga etmeden" kur-tu-la-maz!
Bu kavgayı vermek zorunda. Hem de hiç mi hiç zaman kaybetmeden.
Verilecek kavga illa ki yumruk yumruğa olmamalı ve olmayacak da...
Var olan fikirler ve ortaya konulan projeler ile bu kavga verilecek... Verilmeli...
Bunca yazan - çizen var! Birkaç isim dışında kimse suya sabuna dokunma gayretinde değil! Hiç de olmadı!
Ara sıra kişisel çıkışların dışında...
Meydan boş... Cambazlar hoş...
Bulundukları makamlardan, ellerindeki değnekle işlerini daha doğrusu "mevcut düzenin" devamı için demode olmuş alışkanlıklarını "hüner" diye göstermekten hiç mi hiç imtina etmiyorlar...
Eee ne de olsa "kaşarlı cambaz" bunlar!
Ahaliyi alıştırmışlar patatese!
Gözler ya fırına bakıyor ya da toprağa!
Kaldır başını Çankırı... Aradığın güneş tepende...