Kader Sevinç: Türkiye AB'ye üye olacaktır
CHP Avrupa Birliği temsilcisi ve PES Yönetim Kurulu üyesi Kader Sevinç "Türkiye demokrasisini güçlendirecek ve AB'ye üye olacaktır" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Avrupa Birliği Temsilcisi ve PES Yönetim Kurulu Üyesi Kader Sevinç’in Hırvatistan’ın Slobodna Dalmacija gazetesinden Goran Kotur’la Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği üzerine yaptığı röportajın Uluslararası Politika Akademisi'nde yayımlanan Türkçe ve Social Europe dergisinde yayımlanan İngilizce çevirilerini bulabilirsiniz.
TÜRKİYE DEMOKRASİSİNİ GÜÇLENDİRECEK VE
AB’YE ÜYE OLACAKTIR
AB’YE ÜYE OLACAKTIR
Yakın zamana kadar Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan dokunulmaz bir lider olarak görülüyordu. Erdoğan’ın AKP’si üç kez üst üste seçim kazandı ve Türkiye’nin ekonomisi hızlı bir biçimde gelişti. Sadece Arap dünyasında değil Batı’da da Türkiye, İslam ve demokrasinin barışçıl bir şekilde yaşayacağı bir model olarak algılandı. Erdoğan tıpkı Hristiyan demokrat liderler gibi bir Müslüman demokrat olarak görüldü. Bu nedenle Türkiye’deki hükümet karşıtı gösteriler ve aşırı polis şiddeti pek çok insan için ani ve beklenmedik oldu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Brüksel nezdindeki AB Temsilcisi ve Avrupa Sosyalist Partisi Yönetim Kurulu Üyesi Kader Sevinç, Türkiye’deki duruma ilişkin görüşlerini bizimle paylaştı.
-Türk vatandaşları neden hükümeti protesto ediyor?
Türkler çoğulcu bir toplum, bireysel özgürlükler, kadın hakları, sorumlu bir siyasi otorite ve çevrenin korunması gibi değerlere saygı gösterilmesini istiyor.
-Polisin verdiği tepki beklenen bir şey miydi?
Hiçbir şekilde beklenmiyordu. 1980 askeri darbesinden bu yana ilk kez polis böylesine aşırı bir şiddet uyguladı. Şiddetin hedefinde barışçıl bir şekilde düşüncelerini açıklayan, dans eden, şarkı söyleyen sıradan insanlar ve gençler vardı. Bu insanların arasına, hiçbir şekilde hoşgörü gösteremeyeceğimiz provokatif gruplar da karışmış olabilir ancak güvenlik güçlerinin aşırı şiddetinin hedefinde yurttaşlar ve onların özgürlükleri vardı.
-Türk güvenlik güçleri Kürt aktivistler örneğinde olduğu gibi çok uzun yıllardır baskıcı yöntemler kullanmakta. Şu anda daha geniş insan kitlelerinin bu baskının hedefi olduğunu görüyoruz. Bu durum, bir madalyonun iki yüzü mü?
Baskı politikaları ifade özgürlüğü talep eden herhangi bir sivil hareketi bastırmaya yönelik zaman zaman ortaya çıkan patolojik bir sorun. Benzer biçimde, PKK’nın terör eylemleri sivillerin ve ülkenin güvenliğine yönelik eylemler. Devlet, terörle meşru bir zeminde mücadele etmek ile vatandaşların haklarını güvence altına almak arasında ayrım yaparken daha dikkatli olmak zorunda.
-Başbakan Erdoğan üst üste üç seçim kazandı. Seçmenlerin yarısından fazlası AKP’yi destekliyor. Bu durum, onun kamusal alanı İslamlaştırma yönündeki politikalarını meşru kılar mı?
Özgür seçimler özgür bir medya, tarafsız bir yargı ve kapsamlı özgürlükler gerektirir. Dini dogmalar artan otoriterliğin bir türevi olabilir ancak sorun herhangi bir dini inanç ya da etnik kimlik sorunu değil. Sorun daha çok demokrasi kültürü ve birey ve devlet arasındaki ilişkilerle ilgili. 21. yüzyılda yaşıyoruz ve Türk yurttaşları bugünün demokrasilerinin dünyanın her yerinde evrim geçirmeye ihtiyacı olduğunu kanıtlamıştır.
Türkiye’de muhalefet, özellikle CHP, iktidardaki AKP’ye karşı güçlü bir alternatif olabilir mi?
CHP’nin sosyal demokrat, ilerici program ve politikaları gayet açık. CHP yönetiminde bir Türkiye, açık toplum, rekabetçi bir ekonomi ve Avrupa standartlarına uyumlu bir ülke haline gelecektir.
-Erdoğan’ın Osmanlı mirasına vurgu yapıyor olması Türkiye’nin Balkanlardaki Müslümanlara doğrudan daha çok müdahil olacağı anlamına gelir mi?
Tarihi perspektif, yeni politik bakış açılarının kültürel boyutlarını yansıtmak bakımından yardımcı olabilir, ancak dünya geçmişin nostaljileri değil, bugünün verili sorunları etrafında dönmekte.
-Hırvatistan çok yakında AB üyesi olacak. Türkiye ise AB yolunda çok fazla yol katedemedi. Türkiye’nin gelecek on yılda AB’ye üye olabileceğini düşünüyor musunuz?
Evet. Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı var. Avrupa’nın kendi ekonomisi ve demokrasisini Türkiye’ye genişletmesinde de çok büyük çıkarı var. Her iki taraf için en akılcı çözüm olan Türkiye’nin AB üyeliğinin her iki taraftaki başarılı liderliklerin bir sonucu olarak gerçekleşmesini umuyorum. Bu tarihsel genişleme hem Avrupalı, hem de Türk yurttaşlar için faydalı olacaktır. Bu genişlemenin dünya demokrasileri için de çok olumlu sonuçları olacaktır.
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.