Hüseyin Çelik'ten önemli açıklamalar
Çelik Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nu dedesi üzerinden eleştirdi.
İşte Çelik’in açıklamalarından satır başları:
Sayın Başbakan Barolar Birliği Başkanı’na yeniden yargılamaya sıcak baktığınım ifade etmiştir. Yeniden yargılama, Ergenekon terör örgütünü yok sayma anlamına gelmiyor. Balyoz eylem planını yok sayma anlamına asla gelmiyor. Bunları görmemezlikten gelmek, milli iradeye kast eden bu hususları göz ardı edelim anlamına gelmiyor. Bana da sayın Başbakan’a da özellikle daha alt rütbelerdeki bazı insanların gelen mektupları var. bu davalardan yargılanan insanların uzaktan yakından, diyelim ki Balyoz eylem planıyla mağdur edildiklerini anlatıyorlar, bir çok şey söylüyorlar.
Peki kulağımızı tıkamamız gereken bir mesele midir? Tabi ki de değildir. Bu insanlar anayasa mahkemesine bireysel başvuruda bulundular. Birileri onunla ilgili delil üretmişse bu zaten insan haklarına kasttır.
Sayın Başbakanımız yeniden yargılamaya sıcak bakıyorum derken, bu konuda hala bir eksiklik varsa, bir engel varsa, adalet bakanımıza bir talimat vermiştir, bu konuda bir çalışma yapın demiştir. Bu arada barolar birliği başkanı da, sizin de bir katkınız olursa adalet bakanlığıyla temas halinde siz de katkınızı verin demiştir sayın Başbakan.
Adalet sistemi üç ayaktan oluşur. İddia, muhakeme bir de savunma. Keşke Türkiye’nin önündeki her hukuk meselesinde, barolar, barolar birliği, yapıcı katkılar vermek istese, eleştirilerini ortaya koysalar, biz bundan memnuniyet duyarız. Henüz çalışma bitirilmemiştir, ne getirir ne götürür ortaya çıkmamıştır. Bununla ilgili nihai hüküm verilmeden, barolar birliği başkanı kendini yürütmenin yerine koyarak, kamuoyunda, tutuklu olan insanlar nezdinde büyük bir beklenti oluşturmuştur. Şov yapmaya devam ediyor.
'MERHUM BABASI SİYASET HÜSRANA UĞRAMASININ KATKISI OLABİLİR'
Bir televizyon programına seyrettim, ben profesyonel hiçbir siyasetçiye güvenmem diyor. Başbakan ile görüşüyorsunuz, teklifler de bulunuyorsunuz. Güvenmiyorum diyorsunuz. Sayın Feyzioğlu’nun siyaset kurumuna sıcak bakmaması, merhum babası Turan Feyzioğlu'nun siyaseten hüsrana uğramasının katkısı olabilir ve kendisini dinlerken, genel başkanlık, cumhurbaşkanlığı bile bu arkadaşımızı istemiyor. Kibir profiliyle karşı karşıyayız. Kusura bakmasın, ben Sayın Feyzioğlu’na bir abisi olarak sesleniyorum. Bu usulle siz hiç kimseye fayda sağlayamazsınız. Sayın adalet bakanı ile de görüşecek. Bizim kapımız her STK’ya açıktır.
‘BU TAVRI HERKES BİLİYOR’
İstanbul Barosu'nun Ergenekon Balyoz konusundaki tutumu hepinizin malumudur. Gecikmesinin sebebi baro ve başkanıdır. Darbe teşebbüsleri konusunda bu ekibin tavrı herkes tarafından biliniyor.
Madalyonun diğer tarafına bakarım, ana muhalefet partisinin lideri, şimdi siz bizimle aynı noktaya geldiniz şeklinde beyanlarda bulunuyor.
‘YER ALTINDAN FIŞKIRAN MÜHİMMAT SİLAHLARI SAVUNMAYA DEVAM EDİN’
Hayır Sayın Kılıçdaroğlu biz sizinle aynı noktada hiç değiliz. Siz darbe teşebbüslerinin avukatlığını yapmaya devam edin. Danıştay saldırısını gerçekleştiren iradenin arkasında olmaya devam edin. Yer altından fışkıran mühimmat silahları savunmaya devam edin. Onların avukatlığını yapmaya devam edin. Biz milli iradenin avukatlığını yapmaya devam edeceğiz.
‘ONLAR BİZİM İÇİN CİCİ DEĞİLDİR’
Ne Ergenekoncular, ne Balyozcular, ne de onların savunucuları bizim için cici değildir. Dün değildi, bugün değil, yarın da olmayacaktır. Bir kez daha bir şeyin altını çizmek istiyorum, eğer bir insana bile bile haksızlık yapılmışsa, aleyhinde delil üretilmişse, yeni belgeler ortaya çıkmışsa, bitmiş davalar için söylüyorum, iade-i muhakeme yapılmalıdır.
‘FEYZİOĞLU ŞOV YAPIYOR’
Ama Sayın Feyzioğlu’nun istediği sıfırdan muhakeme. Tepeden tırnağa bu davaları yok sayalım diyor. Hızını alamadı Silivri’ye gitti. Yeryüzünde sizi buradan her halükarda çıkaracağız, hangi yöntemle çıkmak istersiniz diye bir şey olabilir mi arkadaşlar. Hem müjde veriyorum diyor, o insanların, ailelerinin ümitlerini istismar ediyor. Şov yapıyor. Ben hayretler içerisindeyim. Birkaç gündür, bütün medyamızda, bu olup bitenlere biraz teşne. Hangi kanala çıkaracaklarını şaşırmış vaziyetteler.
‘BÜTÜN VESAYETLERE KAPALIYIZ’
Yeniden yargılamaya evet, ama milli iradeye kast eden bir şey varsa kesinlikle biz orada yokuz. Askerin, yargının vesayetine hayır diyoruz. Bütün vesayetlere kapalıyız. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor.
‘BENİ BAĞIŞLASIN BU YOL ÇIKMAZ YOLDUR’
Sayın Sabih Kanadoğlu, bu ulusalcı Kemalist çevrelerde, ne olması gerektiğine o karar veriyor. Ne olması gerektiğine TBMM karar verecek. Bu baro şu baro, o şahıs bu şahıs yok böyle bir şey. Katkı sunacaklarsa, hukuk sisteminin iyileştirilmesi için, barolar birliği, hangi güzel şeyi yaparsa biz onları başımızda taşırız. Bu yol ve yöntem, beni bağışlasın bu yol çıkmaz yoldur
Malumunuz Uludere’de 34 vatandaşımızın hayatını kaybettiği olaydır. Hatırlamaya çalışalım, AKParti MKYK toplantısı vardı. Bu olayı da değerlendirdim. O olayda hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza, başsağlığı dileyerek başladım. O gün eldeki bilgi belgelere göre, sonucunda bu bir operasyon kazasıdır dedim. Ama burada bir hata, bir eksik, aksak varsa bir ihmal kusur varsa kasıt varsa, bunun gereği yapılacaktır, yapılmalıdır dedim.
Ben kasıt meselesini düşünmek bile istemiyorum dedim. Neticede, uzun süren yargılama sonucu, sivil mahkemeler görevsizlik kararı verdiler. Bu bizim işimiz değil dediler. Askeri mahkeme de kararını açıkladı. Burada söylediği şey, efendim bir hata var diyorlar. Kaçınılmaz bir hata var diyor.
Şimdi biraz daha geriye gidelim, hadisenin ardından biz meseleye legal veya illegal yollardan rızkını kazanmaya çalışan insanların, bu bombalamaya hedef olduğunu, ailelerin insanca hayatlarını sürdürmelerini gerektiğini ifade ettik. Onların evlatlarını geri getirmek mümkün değildi. Ancak devlet olarak, bir miktarda maddi yardım yapılması için
Normalde 20 bin küsür bin lira tazminat söz konusuyken, 120 bin küsür gibi bir tazminat tanzim edildi. Fakat devreye örgüt girdi, BDP girdi. Bu insanların bu parayı alması engellendi. Adına da kan parası dediler. Biz de dedik ki, şehit yakınlarına da tazminat ödeniyor. Bu kan parası değildir, bütün ısrarlara rağmen yapmadılar.
Siz bu kararı nasıl buldunuz.
Bir; bu karar nihai ve son karar değildir. Temyiz yolu açıktır. İkincisi anayasa mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Üçüncüsü AİHM’e müracaat edilir. Bütün bunların sonucunda, nasıl bir sonuca ulaşacağız göreceğiz. Bugün çıkan karar benim vicdanımı tatmin etmemiştir.
Hrant Dink davasında hatırlarsanız aynı şeyi söylemiştim. Temenni ederim ki, eğer bir hata varsa, hatalı var demektir. Bir trafik kazasında bile, bir insanın ölümüne sebebiyet verirseniz, buna taksirli suç denir. Ceza kanununda bir karşılık gerektirir. Dolayısıyla bu meseleyi böyle değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye’de ister sivil ister askeri mahkemelerin her kararda yüzde yüz isabet vardır iddiasında olan kimse yoktur.
Ama burada dediğim gibi sağduyunun gereği neyse bunlar yapılmalıdır.
Siz bana soracaksınız, ben size söyleyeyim. Dün akşam TBMM’ye bir kanun teklifi verildi, HSYK ile ilgili. Bildiğiniz gibi HSYK’nın yapısı referandum ile birlikte değişmiştir. Anayasanın 159’ncu maddesi görev ve yetkileri belirlemiştir. Fakat son fıkrası, buradaki bazı detayları kanuna bırakmıştır. Onlar da nedir? Kanunla düzenlenebilecek olanlar şunlardır. Kurul üyelerinin seçimi, iş bölümü, görevleri, çalışma usul ve esasları, dairelerin işlemlerine karşı yapılacak olan itirazlar, genel sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanuna bırakılmıştır.
Bir yasal değişiklik teklifi TBMM’ye verilmiştir. Birileri beğenecektir, birileri beğenmeyecektir. Hukuk devletinin gereğidir bunlar. Demokrasilerde hükümetlerin getirdiği tasarıların teklifleri beğenmek durumunda değilsiniz. Ben hemen size şu kadarını söyleyeyim. 159’ncu madde gereği HSYK’yı aldığı kararlar yargı denetiminin dışındadır. Adalet Bakanlığı'na bunu devrettiğiniz zaman, tüm yargı denetimi, meclis denetimi vardır, yasama denetimi olarak Anayasa Mahkemesi'nin denetimi var, bir de TBMM zaten yürütme organını denetleme hakkına sahiptir. Bütün bunlar konuşulacaktır.
Bugün de sayın Adalet Bakanımız, yazılı medyayı davet ederek onlarla bu meseleyi konuşuyor. Çeşitli platformlarda Adalet Bakanına bunu sorabiliriz.
Son husus, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir süreden beri partimize, başbakanımıza yönelik gerçekten haddi aşan, ahlak sınırlarını zorlayan, götürü usulle yaptığı ithamlar var. Dün sayın başbakana çağrıdan bulunuyor. 'Gel bu 11 maddeyi beraber çıkaralım, yapalım' diyor. Bu güzel. Ana muhalefetin iktidarı bir şey yapmaya çağırması, bütün demokrasilerde olması
Suriye konusunda, 'Senin iki elinde Müslümanların kanı vardır' diyor. İki eli kanda olan bir lideri iş birliğine çağırıyorsun. Bir söylem geliştirdi, çok prim yaptığını sanıyor. Sayın Başbakan bakanlar kurulunu toplasın, etrafına baksın çete orada. Anayasada da baksın çete de orda. Başbakanı çete lideri olarak nitelendiriyor. Bu ne terbiyedir, ahlaktır. Bu ne söylemdir. Siz çete reisi olarak nitelendirdiğiniz bir insanla, TBMM’de bir şey yapalım teklifi yapalım teklifinde bulunuyorsunuz. Üstünüze gülmezler mi? Yakıştırıyor musunuz kendinize.
BAHÇELİ'NİN SÖZLERİNE 'EDEP YAHU' DİYORUM
Sayın Bahçeli de bu 17 Aralık’tan sonra, bütün AK Parti'ye 'siz yolsuzluk rüşvet içerisindesiniz' gibi ithamlarda bulunuyorlar. Ben buna 'edep yahu' diyorum.
Sayın Bahçeli’ye bir çift sözüm var. Senin bakanının kardeşi, çocuğu değil, kendisi Yüce Divan’a gönderildi. Hangi AK Partili MHP’lileri hırsız olmakla itham etti? Bu siyasi nezakete sığar mı?
Kılıçdaroğlu diyor, yolsuzluğun boyutu 247 milyardır diyor arkadaşlar. Bu 247 milyar adamın dudağını uçuklatır. Sıkılmadan yalan söylüyor. 250 dese, yuvarlak rakam olsa inandırıcı olmayacak. Peki nerede bu 247, bu rakamları çıkar toplumun önüne koy. İşadamlarını da işin içine katıyor.
Birinin rüşvet aldığı tespit edilirse hep birlikte ona hırsız diyeceğiz. Ortada bazı dedikodular varken, 8 küsür milyon üyesi olan, 21,5 milyon oy almış, bir teşkilatı olan bütün mensuplarını siz hangi hakla bu şekilde itham edersiniz? Ben size çok açık bir şey söyleyeyim. Ben başta olmak üzere, biz bir siyasi hata yaparsak biz bunun bedelini öderiz. Bir AK Partili suç işlerse, er yada geç, hukuka bunun hesabını verecek.
Ve sayın Başbakan’a, Kılıçdaroğlu utanmadan diyor ki, 'Yolsuzlukları ve rüşveti müdafaa ediyor' dedi. Başbakan dedi ki, 'Evladım olsa affetmem, biz pisliğin üzerine oturmayız' dedi. Defalarca söyledi.
“BAŞBAKAN’IN MAL VARLIĞI BİLGİSİ SÜREKLİ GÜNCELLENİYOR”
'Başbakan çıkıp da mal varlığını açıklayabiliyor mu' diyor. Hemen başbakanlığın sitesine girin, başbakan bölümünü tıklayın, özgeçmişinin altına koymuş, sürekli güncelleniyor. Başbakan, başbakan olduğundan beri burada var. Efendim, AK Partililer mal beyanlarını veriyorlar mı? Her milletvekili TBMM’ye verir. Biz getirip de sana ibrazda bulunmak zorunda değiliz. Halkta öğrenebilir, bütün halka çağrıda bulunuyorum. Özgeçmiş bölümüne bakın altta göreceksiniz.
‘KENDİ KENDİSİYLE MUHASEBELEŞSİN’
Yarışacağız diye birbirimizi harap etmeyelim. TBMM Başkanı siyasetin diliyle açıklama yaptı. Yalan makinesi gibi yalan üreten ana muhalefetin liderine ne söyleyeyim şimdi? Halkımıza olan saygımızdan dolayı, kaale aldığımızdan değil, CHP’nin oy tabanını ciddiye aldığımızdan dolayı ben bu açıklamaları huzurunuzda yapmak zorundayım. ‘Başbakan, bu çağrılarıma cevap vermez, ar damarı çatlamış’ diyor. Ar damarı olana bakın siz. Herkes aynanın karşısına geçsin, kendi kendisiyle muhasebeleşsin.
‘KİM YANLIŞ YAPARSA BUNUN HESABINI ÖDER’
AK Partililer sorgulanmaz diye bir şey yok, ben geçen gün rakamları verdim. Bugüne kadar AK Partililerle, 4186 sefer, belediyelere ön inceleme izni vermiş. Bizim bakanlarımız tarafından. 2009 seçiminden bu yana. Bunun 1815’i AK Partili belediyelerdir. Sonra soruşturma izni verilen 1842 sefer. Bunun 708’i AK Partili belediyelerdir. Bu arada işten el çektirilen AK Partili belediye var mı, var. AK Parti’den ihraç edilenler var mı? Var. Cezaevinde olanlar var mı, var. Bu mekanizma içinde kim yanlış yaparsa onun bedelini öder. Hiç kimse ülkemiz kadar değerli değildir. AK Parti'nin hiçbir mensubu partinin kendisi kadar değerli değildir. Milyonlarca insanın alın teri gözyaşı duası vardır. Kim yanlış yaparsa bunun hesabını öder.
Toptan, topyekün, kusura bakmasınlar bu Allah’ın da kulların da gücüne gider.
SORU & CEVAP
Bugün Hürriyet Gazetesi’nden Yalçın Doğan’ın iddiası var. İnternet yasaklarıyla ilgili olarak, yeni bir teklif olduğu, bireylerin internet hareketlerinin takip altına alınacağı yönünde. Böyle bir çalışmanız var mı?
Bazı sahte deliller üretilebileceğini ve kulak tıkayamayacağınızı söylediniz. Bu dava daha çok uzun süreden beri ortada. Ve moda tabiriyle, tam 17 Aralık operasyonun ardından yeniden yargılama meselesinin gündeme gelmesi, bu zamanlama manidarlık taşımıyor mu?
Yeniden yargılama, bitmiş davalar için geçerlidir. Buradan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin üyelerine çağrıda bulunmak istiyorum. 5 aydan beri gerekçeli karar yayınlanmadı. Biz başından beri, başbakan bugün değil, daha bunu söyledi. Tutukluluk infaza dönüşmesin açıklama yaptık. Yeniden yargılama demek bu insanların hepsinin dışarı çıkacağı anlamına gelmez.
Kumpas kurma ifadesi tartışmalara neden olmuş olabilir. Ama başından beri, AK Parti bu yönden düzenlemeler yapmış.
Türkiye Çin değil. Türkiye bu manada Çin gibi hiçbir zaman olmaz. İnternet medyası, sosyal medyayla ilgili olarak hukuk devletiyle bazı kuralların olması konusunda hepimiz hemfikir miyiz? Dünyanın her yerinde, dünya standartlarında, medeni ve hür dünyada, esas alan bir düzenleme yapılabilir mi? Yapılabilir.
Güvenli internet meselesinde koparılan kıyameti hatırlıyor musunuz? Ben eski Milli Eğitim Bakanı olduğumda, filtre taktırdım, bunun çok ciddi maliyeti vardı. Servis sağlayıcılara dedi ki, arkadaş isteyen filtreli olsun, ister sınırsız olsun. Bu benim tercihimse senin derdin ne? Bundan öteye geçmez. Onu bilmenizde fayda var.
Yalçın Akdoğan, devletin milli ordusuna kumpas kuruldu açıklaması yaptınız. Siz de Feyzioğlu'nu eleştirdiniz. Acaba sayın Feyzioğlu, Akdoğan’ın kumpas yazısından cesaret almış olabilir mi?
Kim nereden cesaret alırsa alsın. Yolsuzluklar kime kadar giderse gitsin, gitsinler. Yolsuzlukların üstüne giderken usulsüzlük yapmayalım. Hukukun mantığını ayaklarımızın altına almayalım. Cesaret kaynağı, A olabilir, B olabilir. Abin olarak söylüyorum dedim, yapılan yanlışı söylüyorum. Meselenin özü bu.
Yeniden yargılamayla ilgili Bahçeli bir açıklama yaptı. Öcalan’a da ucunun dayanabileceği bir açıklama. Diğer soru da ilçe belediye başkan isimleri hala merak konusu.
Bizim orman ve su işleri bakanımız zaman zaman açıklıyor. Vahşi hayvanlar beslensin diye doğaya yemek bırakılıyor. Bahçeli’ye sorsanız PKK’lılar için bırakılıyor der. Kafayı bir şeyle bozduğunuz zaman. Defalarca söylendi. Dendi ki Abdullah Öcalan, bütün hukuk süreçlerini tamamlamış, ağırlaştırılmış müebbete
Meclis’e sigortacılıkla ilgili bir şey gelse, Apo’ya sigorta yapacaksınız değil mi diyorlar. Sayın Bahçeli ve partisinin saplantısı budur. Ne yapsanız PKK’ya getiriyorlar. Alakası yok arkadaş.
Balyoz da Ergenekon de KCK’lılar da edebilir. KCK’lılar etmesin, ergenekoncular kalsın. Bu kapsamda olsun, ama şu olmasın. Böyle bir şey olmaz. Hukuk genele bakar arkadaşlar. Sıcak herkesi ısıtır.
Yeniden yargılama çerçevesinde, Ergenekon’un gerekçeli kararı açıklandığında, iade-i muhakeme davası açacak mısınız kapatma davasıyla ilgili?
Ergenekoncular ve Balyozcularla ilgili söylediğimiz her şeyin arkasındayız. Ben Ergenekon davasına Hüseyin Çelik olarak müdahil konumdayım. İsmim geçirilerek hedef gösteriliyor, malum ıslak imza meselesinde. Biz o insanların eşlerini, oğlunu, kızını akrabalarını hiçbir zaman aynı suçla itham edemeyiz. Onlar bizim vatandaşlarımız, insani empati kurmak zorundayız dedim. Onun için af ifadesi korkunç beklenti yaratır. Ama yeniden yargılanma, herkese yeniden yargılanma, herkes ertesi gün dışarı çıkacakmış gibi bir beklenti oluşturursanız, haksızlık yaparsanız. Ama hayal kırıklığı çok daha kötüdür.
Vicdanım tatmin değil dediniz, hata varsa hatalı da vardır dediniz. Eğer karar verici sayın genelkurmay başkanıysa bu konuda görüşünüz nedir?
Orada başka şeyler de söyleniyor. Siz genelkurmay başkanısınız ve diyorlar ki “katırlar dolusu silah yüküyle, sınırımıza geliyor” deniyor. Gidin çiçekle karşılayın der misiniz? Sapla saman nasıl karıştırıldı meselesini kurcalamamız gerekir. O zaman TBMM suçlu, hükümet suçlu, genelkurmay suçlu. Bu yetki kullanılırken, yukarı nasıl enforme edildi bunun üzerinde durmamız gerekiyor.
Dün İzmir merkezli operasyon başladı. Binali Yıldırım’ın zamanlamasına dair bir açıklama vardı. Neler söylersiniz? Bugün Baykal’ın cumhurbaşkanı ile görüşmesi var. Bunu muhalefet partilerinden göremedik. Baykal’ın görüşmelerini nasıl değerlendirirsiniz?
Baykal böyle bir inisiyatif almışsa doğru bulurum. Ben sayın Feyzioğlu'nun da girişimini doğru bulduğumu ifade ettim. Yöntemini, tarzını doğru bulmadığımı söyledim.
Diğer taraftan, Binali Yıldırım 'Çok manidardır' dedi. 2011’de başlayan bir soruşturma arkadaşlar. Üçüncü yılda düğmeye basıyorsunuz. Bu size de anlamlı gelmiyor mu? Mesele budur. Tekrar söylüyorum. Yolsuzlukla mücadele ederken hukuk ayak altına alınmamalıdır.