Her iki kişiden biri 'İsmail Hakkı Karadayı' yargılanmalı
MetroPoll'ün anket çalışmasında ortaya çıkan sonuçlar oldukça düşündürücü.
Türkiye son 60 yıllık tarihinde üç doğrudan askeri müdahale yaşadı. 27 Mayıs 1960’la başlayan cumhuriyet dönemi darbeleri 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleriyle devam etti. Ardından 28 Şubat ‘post-modern’ darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası geldi. Bu arada çok sayıda darbe teşebbüsü olduğu da biliniyor. Darbelerin bugünlerde yeniden gündeme gelmesinin nedeni Ergenekon ve Balyoz davalarının ardından 12 Eylül darbesinin ve 28 Şubat sürecinin de yargılanmaya başlaması. Türkiye darbeler ve darbecilerle bir tür ‘hesaplaşma’ veya yüzleşme diyebileceğimiz bir süreç yaşıyor.
Peki, kamuoyu bu konuda ne düşünüyor?
MetroPoll Araştırma Şirketi tarafından yapılan araştırma, darbeler, darbe teşebbüsleri, darbe yargılamaları, darbelerin sorumluları ve nedenleri üzerine şimdiye kadar yapılan en kapsamlı araştırma. Elde ettiğimiz bulgular toplumun ‘demokrasi’ ve ‘askeri darbeler’ arasında nasıl bir konumda durduğunu ayrıntılarla ortaya koyarken siyasilere ve askerlere önemli mesajlar veriyor.
Araştırmanın bulgularına gelirsek...
Ordunun darbe yapmasını destekler misiniz?
Türkiye halkının büyük çoğunluğu darbeleri desteklemiyor. “Herhangi bir nedenle ordunun darbe yaparak yönetime el koymasını destekler misiniz” sorusuna halkın %79’u ‘hayır’ derken %17’si destek vermektedir. Genel olarak sivil-demokratik yönetimin bir askeri yönetime tercih edildiğini açık bir şekilde görmekteyiz. Ancak yanıtları partilere göre dağıttığımızda özellikle MHP ve CHP’li seçmenlerinin dörtte bir oranında darbeleri onayladıkları görülmektedir. Darbeleri onaylayanlar AKP seçmenleri arasında %11,5, BDP seçmenleri arasında %9 iken şaşırtıcı biçimde CHP seçmenleri arasında %24,4’e, MHP seçmenleri arasında %27,5’e çıkmaktadır. Bu partilerin tabanında demokratik siyasete güvensizlik ve iktidara demokratik yollarla ulaşılamayacağına ilişkin bir kanaat bu yüksek darbe desteğini açıklayabilir.
Darbecilerin yargılanması doğru mu?
Son günlerde önemli gündem maddelerinden olan darbecilerin yargılanması konusunda halkın %68’i bu yargılamaları doğru ve gerekli görmektedir. %27’lik bir kesim ise buna katılmamaktadır. Darbecilerin yargılanmasını doğru ve gerekli görmeyenler en fazla MHP’li (%49) ve CHP’li (%45) seçmenleridir. CHP ve MHP’li seçmenin birbirlerine yakınlığı ve fakat genelden farklılaşması dikkat çekicidir.
Darbecilerin yargılanması intikam mı hukuki mi?
Darbecilerin yargılanmasının bir intikam alma eylemi olduğunu düşünenlerin oranı %23 civarında iken, bu yargılamaların hukukun bir gereği olduğunu düşünenlerin oranı %71 civarındadır. Bu sonuç, darbeler ve darbecilerle hukuki süreçler içinde ‘yüzleşme ve hesaplaşma’ fikrinin genel kabul gördüğünü göstermektedir. CHP’li seçmenlerin %47,5’i ve MHP’li seçmenlerin de %41’i bu yargılamaları bir intikam almak şeklinde görmektedir.
12 Eylül ve 28 Şubat Darbelerinin Yargılanması
“12 Eylül ve 28 Şubat’ın yargılanmaya başlaması Türkiye’de demokrasinin güçlenmesine katkı sağlar mı” sorusuna halkın %61’i “evet sağlar” derken, %30’u “hayır sağlamaz” yanıtını vermiştir. Bu yanıtlara halkın bir bölümünün bu sürecin demokrasinin gelişmesi için gerekli olsa da yetmeyeceği endişesi yansımıştır.
Aynı soruya yanıtlar parti tabanlarında şöyle yansıma bulmuştur: AKP’lilerin %78‘i yargılamanın demokrasiyi güçlendireceğini düşünürken (%15,1 “hayır demiştir); CHP’lilerin %34’ü “evet”, %59,5’i “hayır; MHP’lilerin %49’u “evet”, %45’i “hayır” ve BDP’lilerin %71’i “evet”, %29’u “hayır” cevaplarını vermiştir. Bu veriler MHP ve CHP’li seçmenleri diğerlerinden yine ayrıştırmaktadır.
Darbeler döneminin sonu mu?
Halkın %77,4’ü TSK’nın artık bir darbe yapma ihtimalinin olmadığını düşünmektedir. Sadece %14’lük bir kesim ise darbe ihtimalinin hala olduğu inancındadır. Bu, toplumun TSK’dan beklentisini de yansıtmaktadır; kendi görev alanının içinde kalan bir TSK istemektedir halk.
Ancak, “Süren darbe soruşturma ve yargılamalarının darbe geleneğine son vereceğine inanıyor musunuz” sorusuna verilen yanıtlar halkın sadece yargılama ve soruşturma süreçleriyle darbe geleneğinin sona erdirilemeyeceğine inandığını göstermektedir. Darbe soruşturma ve yargılamalarının darbe geleneğine son vereceğine inananlar %43,5, inanmayanlar %46,5 düzeyindedir.
Darbe teşebbüsü olsa sokağa çıkıp direnir misiniz?
Türkiye’de darbeler sokakta halk direnişiyle karşılaşmadı. Halkın tepkisiz kalacağı beklentisinin darbecileri cesaretlendirdiği, halkın darbelere destek verdiği iddialarını güçlendirdiği kuşkusuz. Araştırma bulguları bu durum değiştiğini gösteriyor. Bugün, halkın büyük bir bölümü (%66) bir darbe teşebbüsünde ‘sokağa çıkıp’ buna karşı geleceğini ifade ediyor. Toplumun %27’lik bir kesim ise böylesi bir davranışı uygun bulmuyor. Sokağa çıkıp bu türden bir teşebbüse direnebileceğini ifade edenler siyasi tercihler açısından değerlendirildiğinde en yüksek oranlarda BDP’li (%78), SP’li (%71) ve AK Partili (%71) seçmenlerin bu tavır içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.
Darbelerde siyasetçilerin suçu var mı?
Askeri darbeler karşısında siyasetçilerin direnmedikleri, ‘şapkasını alıp gittikleri’ yönünde yaygın bir şikâyet vardır. Bu, halkın da paylaştığı bir tespittir. “Siyasetçiler yeterince dirayetli ve kararlı olsalardı darbe olmazdı görüşüne” katılıp katılmadıkları sorulduğunda Türkiye çapında halkın %74,3’ü “evet”, %21,8’i “hayır” demişlerdir.
Öyle anlaşılıyor ki darbeleri onaylamayan büyük halk çoğunluğu darbelerden siyasetçileri de sorumlu tutuyor; darbeyi mümkün kılan şeyin siyasetçilerin ‘dik duramaması’ olduğunu düşünüyor.
Araştırma verisi mevcut siyasilere de önemli bir mesaj veriyor; darbelere ve darbe girişimlerine karşı durun. Siyasetçilerin yeterince dirayetli ve kararlı davranmamalarını darbelerin ana nedenlerinden biri olarak görmek açısından parti tabanlarında fazla bir farklılık yoktur: AKP %73; CHP %80; MHP %79 ve BDP %80.
Darbeler Türkiye’ye faydalı mı zararlı mı olmuştur?
Darbelerin ülkeye zararlı olduğu konusunda geniş bir görüş birliği vardır. Darbelerin ülke için yararlı mı zararlı mı olduğu sorulduğunda seçmenlerin çoğunluğu (%82,4’ü) “zararlı”, %11,7’si “faydalı” demişlerdir. Bu oran parti mensubiyeti doğrultusunda dağıtıldığında AKP ve BDP seçmenleri arasında darbeleri faydalı bulanların oranı %9’u geçmezken bu oran CHP’liler arasında %14, MHP’liler arasında %22’dir. Bu durum CHP ve MHP seçmeninde ‘militarist’ bir damarın varlığına işaret etmektedir.
Ordunun siyasete karışması
Ordunun siyasete karışması siyasete olan güveninizi nasıl etkiler” şeklindeki soruya halkın %54’ü güvenlerinin azalacağı yönünde cevap vermiştir. CHP’li ve MHP’li seçmenlerin dörtte biri ise ordunun siyasete karışması halinde orduya olan güvenlerinin artacağını ifade etmişlerdir. CHP ve MHP seçmeninin tutumu dikkat çekicidir.
Genelkurmay Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı mıdır?
Sivil-asker ilişkisi bağlamında en çok konuşulan konulardan birisi de Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasıdır. Katılımcıların yarısı (%50,5) Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması gerektiğini düşünürken, bu görüşe karşı olanların oranı %35,4’tür.
28 Şubat 1997 Post-modern Darbesi-1
28 Şubat post-modern darbesi olarak bilinen olayı halkın %46’sı ‘hükümete karşı yapılan bir darbe’ olarak tanımlarken, %29’u ‘laik cumhuriyeti koruma’ olarak görmektedir. CHP’li seçmenlerin %52’si de bu görüştedir. 28 Şubat darbesini doğru ve haklı bulanların oranı %14’te kalırken bu darbeyi yanlış ve haksız bulanların oranı %66 civarındadır.
28 Şubat Darbesi’nin yargılanıyor olmasını doğru gerekli bulanların oranı (%55,4), yanlış ve gereksiz bulanların oranından (%27,5) çok daha fazladır.
28 Şubat soruşmaları esnasında ismi gündeme gelen ve bazı kesimlerce eleştirilen dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in darbe sürecinde askerlerin yayında durduğuna inananların oranı (%53) oldukça yüksektir. Buna katılmayanlar ise %18’dir. Demirel’e en yüksek oranda destek %25 ile CHP’li seçmenlerden gelmektedir. ‘28 Şubat'ın gerçekleşmesinin başlıca sorumlusu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir’ şeklindeki görüşe katılanların oranı da %43’tür. Katılımcıların %53,5’i 28 Şubat süreciyle ilgili olarak Demirel’in de yargılanması gerektiğini düşünmektedir. %38’lik bir kesim ise bunu gerekli görmemektedir.
28 Şubat 1997 Post-modern Darbesi-2
Dönemin başbakanı Erbakan’ın bu süreçte askerlere karşı dik duramadığına inananların oranı (%65) oldukça yüksektir. ‘28 Şubat'ın gerçekleşmesinin başlıca sorumlusu Refah Partisi ve Necmettin Erbakan’ şeklindeki görüşe katılanların oranı da %32’dir.
28 Şubat’ın başlıca sorumlusu olarak TSK’yı görenlerin oranı %34, sermaye çevrelerini görenlerin oranı %37, Medyayı görenlerin oranı ise %41’dir.
‘28 Şubat süreciyle ilgili olarak dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da yargılanmalıdır’ şeklindeki görüşe katılanların oranı %50 civarındadır. %32’lik bir kitle ise bu görüşe katılmamaktadır.
28 Şubat yargılamalarında gündeme gelen darbenin sivil kanadının da yargılanması gerektiğine inananların oranı ise %55’i bulmaktadır.
28 Şubat’ın yargılanması sürecinde yargılamaya ilişkin CHP’nin tavrını yanlış bulanlar %53, MHP’nin tavrını yanlış bulanlar %44 olarak belirlenmiştir.
12 Eylül Darbesi
12 Eylül Darbesinin ‘doğru ve haklı’ olduğuna inananların oranı %23’tür ve 27 Mayıs ve 12 Mart darbelerininkinden daha yüksektir. Bunun nedeni önceki 2 darbeden farklı olarak 12 Eylül darbesi öncesi şiddet ve çatışmaların darbe sonrasında aniden kesilmiş olması olarak gösterilebilir. Önceki iki darbenin haksız olduğuna olan inanç gibi 12 Eylül Darbesinin de haksız olduğuna inananların oranı %61 civarındadır.
12 Eylül Darbesinin yargılanmasını doğru ve gerekli bulanların oranı %65 civarındadır. %28’lik bir kesim ise bu darbenin yargılanıyor olmasını gereksiz bulmaktadır. CHP’li ve MHP’li seçmenlerin yarısı 12 Eylül yargılamalarının doğru ve gerekli olmadığına inanmaktadır. Bu sonuçlar CHP ve MHP seçmeninin darbelerle yüzleşme-hesaplaşma konusunda en isteksiz grup olduğunu göstermektedir.
12 Eylül’ün hayatta kalan generallerinden Evren ve Şahinkaya’nın yargılanıyor olmasını destekleyenlerin oranı %56’dır. Bu iki ismin yargılanmasını desteklemeyenlerin oranı da (%35) küçümsenmeyecek düzeydedir. Bunun nedeni ideolojik olduğu kadar her iki generalin de ilerleyen yaşları olabilir.
12 Eylül Darbesinin eseri olan Anayasa, Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu ve YÖK gibi kurumların hala muhafaza edilmesini yanlış bulanların oranı (%56,5), bu kurumların kalması gerektiğini düşünenlerin oranından (%30) daha yüksektir. Nitekim, iktidar ve muhalefet partilerine oy veren seçmenlerin %53-82 arasındaki çoğunluğu bu yasa veya kurumların muhafazasına karşı çıkmaktadır. Sadece Ak Partili ve CHP’li seçmenlerin 1/3’ten azı bunların korunması gerektiğini düşünmektedir.
27 Nisan e-Muhtırası
27 Nisan e-muhtırası hakkında da adli bir süreç başlatılmalıdır diyenlerin oranı %54 iken buna gerek olmadığını düşünenlerin oranı %28’dir. CHP’li ve MHP’li seçmenlerin %41’i de muhtıra hakkında soruşturmaya gerek olmadığı görüşündedir. 27 Nisan e-muhtırasını doğru ve haklı bulanların oranı %12’de kalırken bu muhtırayı yanlış ve haksız bulanların oranı %58’dir.
27 Mayıs ve 12 Mart Darbeleri
27 Mayıs 1960 darbesini ‘doğru ve haklı’ bulanların oranı sadece %10 iken, 12 Mart 1971 darbesini ‘doğru ve haklı’ bulanların oranı %9’dur. Görüldüğü üzere, her iki darbenin de meşruiyeti halk nazarında son derece düşüktür. Her iki darbenin de sorgulanması ve yargılanması gerektiğine inanların oranı %60 civarındadır. %21’lik bir kesim ise bu iki darbe ile hesaplaşmanın gerekliliğine inanmamaktadır.
LİDERLERİN GÖREV ONAYI
Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık görevini yapış tarzını onaylayanların oranı (%65) oldukça yüksektir. Yüzde 50 civarında AK Parti’nin oyu olduğu düşünüldüğünde Başbakan’ın partisinden önde olduğu söylenebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet liderliği görevini onaylayanların oranı yalnızca %24’tür. Bir ay öncesine göre %7’lik bir azalma görülmektedir. Ayrıca CHP’li seçmenlerin %43’ü de ana muhalefet liderinin görevini yapış tarzını onaylamamaktadır.
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.