Hamsilos'tan geçtik Ilgaz'a düştük...

Önce İstanbul... Çankırı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı'nın '2022 Akademik Yıl açılış programı'na katılım ve kadim dostlarla buluşma sonrası (5 gece) Ankara'ya gelerek, Sözcü18 yazı ailesinin önemli kalemlerinden Ömer Faruk Eryılmaz ile birlikte Bartın, Amasra, Çakraz (iki gece), Cide, İnebolu, Türkeli ve Sinop (3 gece) üzerinden Kastamonu'dan Ilgaz'a gelerek (2 gece) Çankırı'nın Taşyakası'nı (Kurşunlu-Çerkeş) ziyaret etmenin bedeli hiç de 'hafif' (!) olmadı sevgili dostlar...

'Seyahat' denilince insanın vücudunu kaplayan 'adrenalin'in seviyesi sahip olunan yaşla doğru orantılı olduğuna kanaat getirmeye başladım! Çünkü, 40'lı yaşlarımda 'tatil-seyahat' kavramım ile aradan geçen 20 yılı aşkın zaman içerisinde gerek 'seyahat öncesi' gerekse 'seyahat sonrası' yaşadıklarım çok mu çok farklı!

"Nasıl yani?" şeklindeki sorularınızı duyar gibiyim...

Bildiğiniz gibi son 8 yıldır Ege'nin güzel Gökova'sı ve çevresinde turlayıp duruyorum... Bu süreçte edindiğim 'yeni alışkanlıklar'dan uzaklaşmama (!) isteğim beynimde öylesine yer tutmaya başladı ki, zorunlu ya da keyfi 'seyahat' programı yaklaştıkça beni ayrı bir stres tutuyor! Üstümdeki stresin teri kurumadan gezi programına geçtiğim süreçte ben hala 'kısa süreliğine terkettiğimi bildiğim' köyümdeyim!

Bazılarınız bu duruma inanmayabilir lakin 'şart olsun' böyleyim!

Bu duygu ve düşünceler içerisinde olan bir bünyeden, İstanbul-Ankara-Sinop-Çankırı dörtgenindeki geziden 'beklenen düzeyde tat almasını' bekleyin bakalım...

Lakin ben yine 'ben'den beklenmeyeni yaptım ve özellikle gezinin İstanbul ve Sinop ayağından oldukça keyif aldım...

İstanbul'dan 'keyif' almamın arka planında, benim son 8 yılımı değiştiren, Ege'nin kıyısında yaşamama vesile olan, ülke insanının 'Mandıra Filozofu' olarak tanıdığı ve sevdiği sanatçı Müfit Can Saçıntı ile tanışmam, O'nu Şişli'deki koca salonu dolduran gençlere seslenerek "Benim hayatımı değiştiren adam" diye takdim etmem, uzun senelerdir hayalimde olan bir 'enstantene' idi... Bu hayalimi yaşarken 'gerçekleştirmiş' olmanın keyfini ve de hazzını anlatmam 'şimdilik' tarifi imkansız bir durum...

Sen çok yaşa e mi 'Mandıra Filozofu'...

* * *

Gelelim Sinop'a... Türkiye coğrafyası haritasında ülkenin kuzeydeki 'en uç' noktasına sahip, Orta Karadeniz'in 'sakin' ve bir o kadar da doğal güzelliklere sahip kenti... İlk kez gittiğim Sinop'ta, bugüne kadar yaşamadığım bir 'ilk'i de yaşadım... Hamsilos'a giderken deniz sağ tarafımızdaydı... Dönüş yolunda 'deniz'i yine sağımızda görünce yol arkadaşım Eryılmaz'a "Neler oluyor yahu?" demekten kendimi alamadım!

Ve akabinde gülüşmeler... Sinop'a ilk kez gidenlerin yaşadığı bir durum mudur bu bilemem lakin hayatı boyunca 'yön problemi' yaşayan bendeniz, seyahat arkadaşım 'Gezginci Ömer'in "Sizin coğrafya derslerine Tapucu'nun karısı mı giriyordu?" şeklinde 'taciz' içeren sorusuna da maruz kalmak zorunda kaldığımı bilmenizi isterim...

Deniziyle, doğasıyla, mantısıyla, balıkçılarıyla ve de gerçekten dedikleri kadar mevcut olan 'sakinliğiyle' Sinop, gezilesi-görülesi bir kent... Lakin Sinop'u lakabı 'gezgin' de olsa bir Çankırılı ile değil, 'Sinoplu' ile gezmek isterim... Umarım bu dileğim 'kabul olur' ve ben o coğrafyayı bir kez daha ziyaret etme şansı bulurum...

* * *

Ve güle oynaya geldik Çankırı'nın Ilgaz'ına...

Yılların dostu Kemal Buyuran abimizin çalıştırdığı 'Milli Parklar' bünyesi içerisinde kalan Derbent Otel'de konakladığım iki gece, memleketim Bursa'nın Uludağ'ını hatırlatma konusunda çok mu çok maharetli çıktı!

Sahip olduğu doğasıyla her daim 'huzur' bulduğum Çankırı'nın Ilgaz'ını, yıllardır Kastamonu'nun Ilgaz'ının gerisinden takip etmenin verdiği 'hüzün' ile yaşamak başta Ilgazlılar olmak üzere benim için de ayrı bir 'işkence'...

Geçen yıl kayak sezonunun tam ortasında çalıştırılmayan (!) telesiyejin dibinden Çankırı'ya baktığımda gördüğüm 'manzara'nın yıllardır değişmediğini 'bilmek' kadar kötü bir durum yok!

Bunu bazı kafalara 'anlatabilmek' gerçekten zor... Yıllar önce yine bu köşeden 'üzülerek' ifade etmiştim:

"Çankırı'yı Çankırı'nın çocuklarına iğdiş ettiriyorlar"...

Ne yazık ki bugün de bu süreç 'hız kesmeden' devam ediyor...

Lakin yaşanan bazı güzellikler 'gelecek' için umut da olmuyor değil... Çankırı'nın kuzey-batı sınırındaki en uç ilçesi Çerkeş... Ilgaz'a kadar gelip de Çerkeş'i ziyaret etmemek olmazdı... Cumhuriyet'in ilanının 99'uncu yıldönümünün kutlandığı 29 Ekim gecesi CHP ilçe binasına yapılan menfur saldırının sabahında kendimi Çerkeş'te buldum...

Çerkeş'in Belediye Başkanı Hasan Sopacı'nın ilçesine yaptığı hizmetleri burada sıralamayacağım! Başkan Sopacı'nın hizmete açtığı "Kültür Merkezi"ni her bir Çankırılı'nın görmesini talep edeceğim... Böylesi bir 'kültür merkezi' bugün için Çankırı Merkez'de dahi yok! Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen'e tavsiyem kısa zaman içerisinde Çerkeş'i ziyaret ederek hizmete giren 'kültür merkezi'ni görüp yerinde incelemesi ve benzer bir projeyi Çankırı'ya kazandırması...

Dönüş yolunda Esenboğa'dan 08:05'de kalkacak uçağa yetişme adına sabahın 05:00'inde geçtiğim Çankırı Merkez uykudaydı... Meydan çalışmalarını gecenin karanlığında hızlıca gözlemledim ve şehrin havasını sabah saatlerinde tenefüs ettikten sonra beni Dalaman'a götürecek uçağa Akyurt'ta 'çaylı-çorbalı' takviye ile birlikte kendimi Esenboğa'da buldum...

* * *

Yazının sonuna geldik hala kimseye çatmadık değil mi?

Böylesi bir yazı da olabiliyormuş galiba...

Huzur ve mutluluk 'gölgeniz' olsun... Kalın sağlıcakla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
2 Yorum