FLAŞ! AK Parti'den istifa!
AK Parti Kızılırmak İl Genel Meclis üyesi Ali Doğan partisinden istifa etti...
AK Parti Çankırı - Kızılırmak İl Genel Meclis üyesi Ali Doğan partisinden istifa etti.
AK Parti'nin İl Genel Meclisindeki ağır toplarından olan Ali Doğan "Hizmet adamıyım, hizmet yolunda mücadeleden yılmam, cepheden kaçmam." dedi.
Doğan "Ancak tüm bunlar bir yana hükümetin uygulamaya koyduğu çözüm süreci bardağı taşıran taraf oldu. Bu karar kanıma dokundu" diyerek istifasının temel gerekçesini açıkladı.
AK Parti Kızılırmak İl Genel Meclisi üyesi Ali Doğan'ın 'istifa' ile ilgili yazılı açıklaması şöyle:
"2009 Mart ayında Kızılırmaklı hemşerilerimin teveccüh ve tercihleriyle seçildiğim İl Genel Meclis üyeliğinde aklımın, bilgimin ve imkânlarımızın elverdiği oranda önce ilçeme, sonra da vatanım ve milletime hizmet üretmeye, sorunları çözmeye, dertleri azaltmaya, sevinçleri çoğaltmaya gayret gösterdim. Çözdüğümüz kadar, belki ondan da fazla sorun ve dert olduğuna da inanıyorum. Allah’a şükürler olsun ki, bu anlamda vicdanımın rahat olduğunu belirtmek isterim. İlçem ve köyleri için hizmete koşturmadığım tek bir gün olmadı. Günün 24 saati, haftanın 7 günü, yılın 4 mevsimi çalışmaktan, koşturmaktan yorulmadım. Hizmet benim işim. Bu yolda mücadeleden yılmam, cepheden kaçmam. 26 köyde telefonum bulunmayan tek bir muhtar bulunmadığı gibi, 'Kendisini aradığımda telefonu açmadı' diyecek, derdiyle ilgilenmediğimi söyleyecek tek bir insan çıkmayacağına da eminim. Buna rağmen eksik kalan, unutulan, farkına varılmayan, zamanında yerine ulaşamayan her hizmet için ilçem ve köylerinde yaşayan insanlarımızdan özür diliyorum. Siyasetçilerin herhangi bir bölgenin altyapı ya da benzer sorunlarını çözmede akim ya da duyarsız kalması, gecikmesi, hatta boş vermesi her zaman telafi edilebilir kanaatindeyim.
En azından seçimler ve sandıklar bunun için vardır. Çalışmayan, üretmeyen, memleketine ve halkına, onların sorunlarına duyarsız kalan siyasetçinin hesap vereceği en yüce makam halkımızın vicdanı ve o vicdanın mihenk taşı olan sandıklardır.
Ancak siyasetçinin de siyaset ilminin de boyunu aşan, sandıklarla ya da sonuçlarla mukayese edilemeyecek öyle milli ve manevi değerlerimiz vardır ki, bunların pazarlık konusu olması, üzerlerinde değişikliğe gidilmesi, değiştirilmeye çalışılması, şu ya da bu coğrafyada yaşayan insanların arasına ikna motorları salınarak hepimizin geleceğinin karartılmaya çalışılması mümkün değildir.
Bu cümleden alarak, ülkemizin ve milletimizin başına bela olan terör konusunda hükümetimizin başlattığı sözde 'Çözüm süreci'ne bakıldığında görülecektir ki;
- Vatanımızın birliği ve bütünlüğü,
- Türkiye Cumhuriyeti devletinin bayrağı ve bağımsızlığı,
- Devletine ve milletine sadakatle bağlı olan vatandaşların kimliği,
- Yıllarca terörle mücadele eden asker, polis ve idarecilerimizi koruyan hukuk tehdit altındadır.
Bu sürecin tarafları olarak görülen hükümet ve terör örgütü arasındaki diyaloglara bakıldığında ise “Ne pahasına olursa olsun barış” diyen hükümetin, hiçbir olumlu yaklaşımı bulunmayan terör örgütüne taviz üstüne taviz verdiği açıklıkla görülebilir.
- 'Silahlarını bırakıp gidecekler' diyen Başbakana nispet yapan teröristlerin ellerindeki silahlarla oynaya oynaya sınırlarımızdan geçişine seyirci kalınmasına,
- 'PKK’nın tasfiyesinden niye rahatsız oluyorsunuz?' diye soran hükümet yetkililerine 'Tam bağımsız devletimiz kuruluncaya kadar tasfiye söz konusu değildir' diye böğüren milletvekili müsveddelerine hesap sorulmamasına,
- Silahsız ve sivil kıyafetli askerlerimizi gözünü kırpmadan katleden katillerin yargılanmadan gidişine izin verilmesine,
- 'Bir tek PKK’lının burnu kanarsa hesabını sorarız' tehditleri savuran şerefsizlere cevap veremeyen zavallı iradeye bakıldığında durumun vehameti görülecektir. Bu durum vatanını, ülkesini, bayrağını, Allah’ını ve peygamberini seven her insanın kanına dokunmaktadır.
Bizler, vatanını ve milletini seven, milli birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya yönelik her türlü tehditle kanıyla, canıyla mücadele etmeye azmetmiş, bunun için yemin etmiş insanlarız. Bu çirkin ve telafisi olmayan oyunun parçası olmayız, olamayız. İşte bu nedenle mensubu ve temsilcisi olduğum Adalet ve Kalkınma Partisi’nde siyasete devam etmem mümkün değildir.
- Halkımızı etnik temelde bölmeye ve parçalamaya,
- Milli birlik ve beraberliğimizi dejenere etmeye,
- Şahsi hırs ve beklentilerini memleketimizin menfaatlerine üstün tutmaya kalkışan bir anlayışla barışık ve paralel düşünmeme imkan kalmadığından partimden istifa ediyorum.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.