Serdar YALÇIN
Evren ve darbeciler hesap verecek netekim!
Bundan yaklaşık bir sene önceki yazılarımdan birinin başlığı “Hani 12 Eylül’cüler Yargılanacaktı?” idi. Bu yazıda 12 Eylül referandumunda “hayır” oyu verenlerin “evet” oyu verenlere yönelik olarak sorduğu soruydu: “Hani 12 Eylül’cüler Yargılanacaktı?”
Ben referandumda “evet” oyu kullanmıştım ve niye böyle bir tercihte bulunduğumu yine o yazımda şöyle açıklamıştım: “Paketteki diğer maddeleri es geçiyorum, ki her biri gerçek birer dönüşüm ve yenilik niteliğindedir, özellikle bazı yargı kurumlarının yapısıyla ilgili olanlar, sadece geçmişteki darbeleri ve darbecileri sorgulama ve yargılama imkanını getiren maddenin varlığı bile başlı başına bir “evet” gerektiriyordu.”
İşin özü, temeli işte buydu. Bunu anlatmaya çalışıyordum. Ve, sırf bu anayasa değişikliği paketini getiren Ak Parti iktidarı diye bu pakete muhalefet etmenin ne kadar anlamsız ve gereksiz olduğunu vurguluyordum. Çünkü mesele bu paketi getirenin şu veya bu parti olması değildi; mesele değişiklikle birlikte geçmişte ve şimdi darbe yapanların ve/veya darbe teşebbüssünde bulunanların, bu yönde hazırlıklar yapanların yargılanacak olmasıydı. Yani kısaca, antidemokratik niyetlerle meşru hükümetleri yıkmaya matuf her girişim, yapanların yanına kâr kalmayacak şekilde cezalandırılacaktı…
Netekim(!) yanlarına kâr kalmıyor; işte 12 Eylül’ün mimarları ve onca insanın katili Evren ve arkadaşı Şahinkaya hakkında önce iddianame hazırlandı sonra da bu iddianame kabul edildi ve dava açıldı. Bu iki cuntacı “sanık” olarak hakim önüne çıkacaklar ve yaptıklarının hesabını verecekler. Sonuç ne olur bilmiyorum; ama bu iki darbecinin o sanık sandalyesine oturtulmaları bile başlı başına bir önemli olaydır. Artık bundan sonra canı sıkıldıkça “hadi yarın darbe yapalım, yönetime el koyalım, siyasiler bu işi beceremiyor, biz idareye el koyalım” deyip ellerindeki süngülerle demokratik hak gaspına kalkışanlar bir kez daha düşünecekler ve pabucun pahalı olduğunu görüp yerlerine oturacaklar.
Milletin vergileriyle alınan ve kendilerine “vatan savunması” için verilen silahları yine millete yönelten darbeci zihniyet artık can çekişmekte. Kendilerini herkesin ve her şeyin üstünde görme şımarıklığındaki bu cuntacılar bu işlerden vazgeçip asli görevlerine dönecekler. Onların asli görevi vatanı dış düşmanlardan ve iç bölücülerden korumak ve kollamaktır. Bundan sonra herkes kendi görevini yapacak; bunun dışına çıkarak hükümetleri darbe yoluyla yıkmaya yönelik her girişim ve her müsebbip de yargı önüne çıkarılıp hesap sorulacak…
***
Benzer şekilde, Balyoz, Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı vs. gibi isimler altında, yine darbe yaparak ya da muhtıralarla bildirilerle hükümeti vesayet altında tutmayı amaçlayan girişimler ve oluşumlar da yargı önünde hesap veriyor. Bu teşebbüs ve oluşumların failleri, zanlıları, sanıkları, bir kısmı dışarıda, bir kısmı içeride olarak, yargı sürecine tabi tutuluyorlar.
Son olarak eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da internet andıcı adı verilen olay sebebiyle tutuklanması yargının darbe ve darbeciler konusunda ne kadar kararlı ve ciddi olduğunu ortaya koymuştur. Başbuğ gibi, ordunun en üst kademesinde görev yapmış bir komutanın tutuklanması ya da tutuklu yargılanıyor olması, öte yandan Yüce Divan’da mı diğer mahkemelerde mi yargılanacağı gibi konular üzerinde değişik görüşler ileri sürülebilir. Ben de şahsen Başbuğ’un tutuklanmasını sürpriz olarak karşıladım ve tutuksuz yargılanmasının daha yakışık alacağı düşüncesindeyim. Fakat, tutuklu ya da tutuksuz, İlker Başbuğ Paşa’nın da yargılanabilir olması, artık ülkemizde anti-demokratik girişimlerin kesin şekilde rafa kaldırılmasının işareti olması açısından önemlidir.
Bir sonraki yazımda konuya devam etmek üzere, okurlara sevgi ve sayglıar…
(Yazımı kaleme aldığım sırada, KKTC’nin mücahit lideri Rauf Denktaş’ın vefatını öğrendim. Bu büyük lidere Allah’tan rahmet diliyorum. Nur içinde yatsın.)