Eşi ‘intihar’ demişti! Hayata döndü, gerçeği anlattı
Ankara'da 18 gündür evli olduğu polis eşinin tabancasından çıkan kurşunla başından vurulan Sevginur Aktaş, yoğun bakımda 2 ay süren yaşam savaşını kazandı. Eşinin kendisi için intihar ettiği yönündeki iddiasının doğru olmadığını söyledi.
Geçen yıl 13 Eylül’de Keçiören ve Eğitim Araştırma Hastanesi’nde anestezi teknikeri olarak çalışan Sevginur ile polis eşi Müslüm Aktaş’ın (27) evinde silah sesi duyan komşuları, polise haber verdi. Ekipler, Sevginur Aktaş’ı silahla başından vurularak yaralanmış halde buldu. Ağır yaralı olan Sevginur Aktaş, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Eşinin intihar ettiğini öne süren Müslüm Aktaş ise gözaltına alınıp, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
TEKERLEKLİ SANDALYE İLE TABURCU OLDU
Sevginur Aktaş, yoğun bakımda yaklaşık 2 ay süren yaşam savaşını kazandı. Sevginur Aktaş, servise alındıktan sonra polise verdiği ilk ifadesinde intihar etmediğini, ailesinin yanına gitmek istediği için tartıştığı eşinin kendisini vurduğunu söyledi. Hastanedeki tedavisi tamamlanan; ancak başından vurulması nedeniyle beyninin hasar görmesi sonucu yürüyemeyen, görme sorunu yaşayan Sevginur Aktaş, tekerlekli sandalye ile taburcu oldu.
‘ACIMADAN VURDU’
Sevginur Aktaş, balayından döndükten sonra eşinin ailesine el öpmeye gittiklerini, sonra Kırıkkale’deki kendi ailesine de el öpmeye gitmek istemesi nedeniyle tartışma çıktığını söyledi.
Aktaş, “Kırıkkale’deki ailemin yanına el öpmeye gitmek istediğim için tartışma çıktı. Zorla alıkoydu ve sonra da acımadan vurdu. ‘Bizde boşanma yoktur’ diyerek vuruldum. ‘Bir kurşun sana bir kurşun bana’ dedi vururken. Asla intiharı kabul etmiyorum. Hem psikolojik hem fiziksel şiddete uğradım. Kafamdan vuruldum. Beni kanlar içerisinde battaniyeye sarmışlar ambulansa koyup göndermişler. Ben tek başıma yaşam mücadelesi verdim. Çok ağır bir tedavi alıyorum. 22 senedir içmediğim ilacı 5 aydır içiyorum. Ayakta durmakta zorlanıyorum” dedi.
‘ADALETİN YERİNİ BULMASINI İSTİYORUM’
Olay öncesinde hastanede corona virüsüyle mücadele ettiğini anlatan Sevginur Aktaş, “Covid’li hastalara bakıyordum. İncecik bir damardan 10 tüp kan alıyordum. Bana bunu yapamaz. Sırf ‘mesleğim riske girmesin’ diye intihar yalanını uydurdu. İşime gitmek çalışmak istiyorum. Bir kadın olarak kimseye muhtaç olmadan ayakta kalmak, yaşamak için uğraştım, bir zalimin kurşununa kurban gitmek istemedim. Sadece Sevginur olarak değil, intihar adı altında vahşice öldürülen bütün kadınlar adına konuşuyorum. Adaletin de yerini bulmasını istiyorum. Yaşadığım sürece hakkımı savunacağım. Şükürler olsun ben yaşıyorum, adaletin yerini bulmasını istiyorum. Yarın öbür gün dışarı çıktığında bana bir şey yapmayacağının garantisini kim verebilir?” diye konuştu.
BABA: KIZIM BENİM GÖZBEBEĞİM
Baba Neşet Ayçiçek, kızının çok acılar çektiğini ve hayatta kalmasının bir mucize olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"İlk müdahalede doktorların ‘yüzde 2 yaşama şansı var’ dediği durumdan bu hallere getirdik kızımızı. Ama o günden beri hastanelerden çıkamıyoruz. Her gün acı çekiyor. Bir insanı nasıl bir odaya hapsederseniz de her gün işkence yaparsanız ya, her gün o acıları yaşıyor. Benim kızım intihar edecek bir kız değil. Çünkü hayatta intihar etmesi için en ufak bir sebep yok. Hayatı seven, yaşamayı seven bir çocuk.
Nişanlılık sürecinde bir takım ters giden olaylara şahit oldum. Olayı bozmaya çalıştım; ama mani olamadım bu evliliğe. Çocuk aşırı kıskanç.
İlk evlendiğimde çocuğum olmadı. 7-8 yıl doktorlarda uğraşarak kızımı buldum. Kızımın yanından bugüne kadar ayrılmadım; o benim gözbebeğim, ilk aşkım her şeyden çok seviyorum onu.
Ankara’ya atandı Kırıkkalede’ki evimi kapattım peşinden geldim. İşine bile ben götürüyordum. Otobüse bile bindirmeye kıyamıyordum. Bu davanın sonuna kadar peşindeyim.
Müslüm Aktaş kızımı da bizi de mahvetti. Hakkımızı arıyoruz. Allaha şükür kızım hayata geri döndü, başına geleni anlattı. Şu an tekerlekli sandalyede, bacakları zor tutuyor."
AVUKAT: AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTİYORUZ
Sevginur Aktaş’ın Avukatı Arzu Gül ise olay günü müvekkiline önce psikolojik ve fiziksel şiddet uygulandığını daha sonra da öldürme kastıyla ateş edildiğini ileri sürdü. Avukat Gül, “En acı olanı da şu; hiçbir pişmanlık duymuyor. 112’yi dahi aramıyor. Komşuları silah sesiyle beraber kapıya dayanıyorlar. Kendisi bu esnada ellerini yıkıyor bunu kendisi de beyan ediyor. Komşuları ambulansa bindiriyorlar. ‘Kasten öldürmeye teşebbüsten’ ağırlaştırılmış hapis cezası istiyoruz. Telefonunu o gün zorla elinden alıyor, burada yağma suçu oluşuyor, hürriyeti tahdit var, daha öncesinden devam eden bir takım olaylar var. Biz bu konularda savcılığa gerekli dilekçelerimizi verdik. Yakın zamanda davanın açılacağını düşünüyoruz” diye konuştu.