E-Akman'ın bedel karşılığı yaptırıldığına inanmıyorum!

Çankırı Belediyesinde bugün için yaşanılanlara şayet isim koymak gerekirse tek kelime ile “rezalet” (!)

Bu nasıl bir belediye yönetimidir ki, kendisine yasal yollarla tahsis edilen “başkan yardımcılığı” kadrosunu, kendi işlevi yönünde kullanılmaktan öte, tehdide, kişisel çıkara ve eniştenin “menfaatleri” doğrultusunda kullanılır olsun!

Bu nasıl bir belediye başkanlığıdır ki, kamusal alanın menfaatleri doğrultusunda hizmet vermesi gereken bir makam, “yeteneksiz” ve de “baltaya sap olamamış” insanlar için hak etmediği makamlara “zıplama” yeri olarak kullanılsın!

Bu nasıl bir insan haysiyetidir ki, yasal yollardan kuruma tahsis edilen kadro ve kadroları sadece ve sadece "kişisel çıkarlar uğruna" kullanma düşüncesi ve eylemi, toplumun gözünün içine baka baka, hiçbir şey olmamışcasına duyarsızca gerçekleştirilsin!

Burası Türkiye Cumhuriyeti midir? Yoksa muz cumhuriyeti mi?

Ak Parti Genel Başkanı “açılım” ve de “anayasa paketi” ile boğuşurken, milletvekili Çankırı’da “eniştesine” koltuk peydahlasın ve bunun için de bir kentin belediyesini yani Çankırı Belediyesini sadece ve sadece "ailenin geleceğini biraz daha fazla teminat altına almak" uğruna kullanabilsin!

Bu operasyona (daha doğrusu yaşanan bu rezilliğe) kadar, milletvekili Akman'ın Belören’deki yazlığın stabilize yolunun (kendisinin de şahsıma ifade ettiği şekilde; müteahhide 10 bin tl verilerek yapıldığını ifade etti) “çıkarsız” yapıldığını düşünüyordum, ama artık böyle bir düşünce içerisinde değilim!

Belörende “E-80 harap, e-akman kebap” (!) başlıklı haberde sözünü ettiğim yol “çıkar” karşılığı yapılmıştır!

Bunun aksini ispat etmek sayın milletvekili Nurettin Akman’a düşer! Belgeleriyle, nakit para çıktılarıyla, kim kime ne karşılığı o yolu yaptırdıysa hiç durmasın açıklasın!

*  *  *

Neler yaşadık, neler yaşayacağız!

Bu meslekte, uzun bir ömre neler sığdırabildiğimi yaşadıkça, belge ve bilgilere ulaştıkça çok daha iyi görebiliyorum.

Dışarıdan bakılınca bir “avuç” Çankırı!

Hiç unutmayacağım ve adeta “söylem” haline gelen bir cümle ile karşılamışlardı beni ilk günlerimde:

- Ya hoca! Burada en büyük yolsuzluk 10 bin lirayı geçmez!

Uzun süre bu cümlenin anlamını çözmek için yoğun gayret gösterdim! Ancak, şahsıma Çankırı ile ilgili olarak "bilgi anlamında" söylenen bu cümlenin yalan ve yanlış olduğunu da yeni yeni tespit ediyorum!

Arkadaşımın bana söylediği bu “rakam” (10 bin tl) sokaktaki vatandaşın yapabileceği bir “üçkağıt”tı. (!)

Oysa, ayağı çarıklı, başı sarıklı, pantolonunun düğmelerini dahi ilikleyemeyen “amca”nın “dairelerde” gerçekleştirdiği “üç kağıt”, karşımda gördüğüm boy ve endama bakılınca çoktan 8-10 “hamudu” buluyordu!

Yani!

Çankırı’nın içinde ve dışında, köyünde ya da kasabasında 5 yıllık mesaimi tamamladım!

Vardığım sonuç! Çankırı sadece ve sadece bir istasyon! Ve "bazıları" bu Çankırı'yı çok kötü fena kullanmışlar ve hala da kullanmaya devam ediyorlar! Hem de hiç mi hiç utanmadan, hiç mi hiç sıkılmadan! Hem de pervasızca! Hem de yüzsüzce!

Evet, Ankara istediği kadar Çankırı’ya taşısın! "Devlet ana" ya da "Devlet Baba" Anadolu'nun bu "taşra" diye adlandırılan kentini mamur etmek, giydirmek ve de yedirmek için taşısın dursun!

Çankırı’daki değişmez ve de her zaman için hazır ve nazır vaziyette bulunan “kepçeleri” Ankara’nın gayretini, fedakarlığını, verebildiği ölçüdeki bonkörlüğünü, tamamen kişisel yetileriyle oluşturdukları “düzenle” tekrar Ankara’ya ya da başka kentlere taşımaya “dün” de hız kesmeden gerçekleştirdiler, bugün de bu "atadan kalma" alışkanlıklarını yeni "temsilcileriyle" sürdürme gayretindeler!

Çankırılı’nın kendi şehrinde giydiği “ceket” ile Ankara’da giydiği “ceket” bu yüzden çok mu çok farklı!

Ve beni "istemeye istemeye" böylesi tespitlere götüren belge ve olaylarla karşılaştıkça,  kafamdaki o "masum" ve "gariban" olarak şahsımla tanıştırılan Çankırılı’nın “sırları” dökülüyor da dökülüyor! Bakalım nereye kadar!

Geriye ne mi kalıyor!!! Güldürmeyin beni...

*  *  *

Geçtiğimiz günlerde Ilgaz’da yaşanan kaza ve 18 yaşında gencecik bir fidanın 5 gün sonra gözyaşlarının sel olduğu bir cenaze töreni ile toprağa verilmesi.

Sağlık Bakanlığına bağlı 112 servisinin Ilgaz’a kadar indirdiği hava ambulansının, kaza sonrası ilçe stadyumundan 14.10’da kalkışı ile birlikte aynı gün saat 16.55’de Ankara – Etlik İhtisas Hastanesine inişi! Yaklaşık 2 saat 45 dakikalık havadaki seyahat!

Hava ambulansı nerelere gitmiştir, ne yapmıştır, neden bu kadar sürede havada kalmıştır?

Konuyu ayrıntılarıyla sayfalarımızda dile getirmemize karşın, ne etkilisinden ne de yetkilisinden bir yanıt bulamadık!

Heyhat! Demek ki, memlekette yetkili de yok etkili de!

Konunun 1. derecede muhatabı olan şehrin valisi bırakın “yaşanan vehameti” açıklamaya teşebbüsü, ailenin yaşadığı büyük acıya ve binlerce insanın katıldığı cenaze törenine “katılmayı” bile düşünmemişti!

Oysa ki, cenaze töreni yapıldığı saatlerde mezarlığa çok değil 3 km ötede bulunmasına karşın!

Bunca yaşanan olaydan sonra, konuyu yakın bir arkadaşımla tartışırken, masaya çok ilginç bir cümle düştü:

- Bu vali MHP’li!

Şaşkınlığımın göstergesini yazıya dökemem! Bunu söyleyen arkadaşım, söyleminde hayli ciddiydi!

Bu kanaate nasıl vardığını sorduğumda; “Göreve geldiği günden bu yana yaptığı icraat, vatandaşı canından bezdiren türden! Bu şikayetin faturasını kim ödeyecek! Haliyle bugünkü Ak Parti iktidarı!”

Daha fazla konuşmasını istemedim!

Ve Vali Şemsettin Uzun’un Çankırı’ya gelişinden bu güne kadar yapmış olduğu icraatler bir bir gözümün önünden film şeridi gibi aktı geçti!

Çankırı’da “alkol yasağı kararının” hangi düşünceyle ve beklentiyle yapıldığını şimdi çok daha iyi anlıyorum…

Bu arada Vali Şemsettin Uzun’un en sıkı fıkı olduğu belediye başkanını da kulağıma fısıldadı sevgili dostum!

İkili görüşmelerde hayli samimi, meydanlarda resmi olduğu belediye başkanı kim mi?

Saygılar…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.