Deniz manzaralı ILGAZ'a ne dersiniz!
Bilinen Ilgaz'a, dünya üzerindeki Türk topraklarında lakin deniz manzaralı yeni bir ILGAZ keşfi...
"Ilgaz Anadolu'nun sen yüce bir dağısın" mısralarına konu olan, Çankırı'nın şirin, ülkemizin önemli ilçelerinden Ilgaz'a, yine Türk topraklarında lakin deniz manzaralı yeni bir ILGAZ keşfi gerçekleşti.
Böylesi bir güzel keşfi yine bir Ilgazlı tanıdık dost Dr. İrfan Mısırlı'nın kalemi ve fotoğrafları ile sizlerin huzurunuza taşıyoruz.
Yaklaşık 20 gündür Kıbrıs'ta iş seyahatinde olan Dr. İrfan Mısırlı'dan aldığımız mesaja editoryal masa olarak ilk dakikalarda bizler de fazlasıyla şaşırdık. Kısa süren şaşkınlığımız sonrası yaptığımız karşılıklı görüşme ile bu haberi Sözcü18 okurlarıyla paylaşıyoruz.
İşte size, Dr. İrfan Mısırlı'nın "Deniz manzaralı Ilgaz" (!) izlenimleri...
ILGAZ'DAN DENİZ MANZARASI
"Güneşli bir ikindi vakti anayoldan usul usul ilerlerken birden tanıdık bir tabela ilişiyor gözüme. “ILGAZ” Büyük bir merakla ve heyecanla okun gösterdiği yola sapıyorum. Burası dar bir asfalt yol. Tek arabalık; karşıdan gelen olursa yol vereceksiniz. Hafif virajlarla dolu yoldan hep yukarı doğru tırmanıyorum. Etraf yemyeşil, binbir renkte yabani çiçek her yanı sarmış. Badem ağaçlarının bazıları beyaz, bazıları hafif pembe açmış. Yol gittikçe daha da dikleşiyor. Karşımda çam ağaçlarıyla bezeli dik yamaçlı koskoca muhteşem bir dağ silsilesi sonsuza uzanıyor. Çamların eteklerindeki badem ağaçlarının tümü beyaz gelinlik giyinmiş adeta.
Yaklaşık üç kilometrelik, kıvrılarak dağın eteklerine ulaşan yol kenarında ILGAZ’a vardığımı gösteren meskun mahal tabelasıyla karşılaşıyorum.
DENİZ MANZARALI ILGAZ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLA
Ancak burası bizim bildiğimiz Ilgaz değil. Evlerin hemen hepsi taştan yapılmış. Oysa Ilgaz’da –eski- evlerin tümü koyu kahverengi ahşap dizmelerden ve çatmalardan inşa edilmiştir. Evlerin bittiği yerde, yukarıda, açmış badem ağaçları bu kez bir bulut kümesi olarak karşıma çıkıyor. Büyüleyici bir manzara karşısındayım. Hava pırıl pırıl güneşli. Tertemiz yumuşacık bir havayı ciğerlerime çekiyorum.
Ilgaz’ın evleri genelde çok bakımlı,fakat bazıları ise tamamen harabeye dönüşmüş durumda. Uygun bir yerde duruyorum ve sohbet eden üç kadına yaklaşıp “merhaba” diyorum. Amacım bu minyatür köy hakkında bilgi almak. Üçü birden “hello” diye karşılık veriyorlar. Yaklaşık 15 yıldır bu köyde yaşadıklarını ve İngiliz olduklarını öğreniyorum. Ilgaz hakkında daha detaylı bilgiyi kadınlardan biri eşinden alabileceğimi söylüyor ve eşine sesleniyor. Öztürk Bey aşağı inip yanımıza geliyor, selamlaşıyoruz ve sıkı bir sohbet başlıyor aramızda.. Burada 15 yıldır yaşadığını, eşinin İngiliz olduğunu, Ankara’da Tıp okuduğunu ancak hiç hekimlik yapmadığını belirtiyor. Buraya yerleşmiş inşaat işleriyle uğraşıyormuş.
1974 Kıbrıs barış harekatından sonra buraya Ilgaz adı verildiğini söylüyor. Bunun nedeninin karşımdaki yüce dağlar olduğunu düşünüyorum. Köyde 45 hane var. Evlerin yüzde doksanı İngilizlere ait. Birkaç da Alman çifte ait ev var. Fakat bu yemyeşil doğanın, ormanın, her çeşit ağaç ve muhteşem çiçeklerin arasında kaybolmuş bu yaşanası köy ve bu otantik şirin evler bomboş. Kapıların önünde genelde arazi tipi otomobiller kılıflarında hapsedilmiş bekliyor. Neyi mi ? Yurt dışından nisan ayından itibaren ülkeye giriş yapacak sahiplerini.
Hükümet buradaki evlerin bir kısmını 35 yıllığına yabancılara cüzi bir miktar yıllık kirayla devrediyor, ancak evleri onarma ve bakımlarını yapmaları şartıyla. Evlerin çoğu deniz manzaralı. Yeni yapılan evler de var. Ancak hepsi en fazla iki katlı ve eski mimari dokuya uygun olarak inşa ediliyor. Adada inşaat kalitesinin çok yüksek olduğunu ve inşaatların tümünün Türkiye’den gelen işçiler tarafından yapıldığını öğreniyorum. İlginç olan, işçi aynı işçi, malzeme aynı malzeme, fakat burada ortaya çıkan ürün çok daha kaliteli. Bizim inşaatların kalite kontrolünü de yabancılara mı yaptırsak acaba diye geçiriyorum içimden? Çünkü yabancıların bu konuda çok titiz olduklarını ve iki milimetrelik bir kayma için bile koca salonun duvar kağıtlarının tamamını söktürülüp yeniden döşettirdikleri söyleniyor.
KÖYÜN MUHTARI SAMSUN'DAN!
Verilen tarif üzerine köy muhtarlığını buluyorum. Muhtar Bey’in adı Neşet. Neşet Bey’in evinin giriş kapsı ardına kadar açık. Buralarda tüm kapılar böyle açık , hatta eskiden arabalarını kapılarını kilitlemez ve anahtarlarını araçların üstünde bırakırlarmış. Sesleniyorum, dışarı çıkıyor biraz şaşkın karşılıyor beni. Konuşmak istediğimi iletiyorum, tekrar içeri giriyor ve elbisesini değiştirip güler yüzle tekrar “hoş geldiniz” diyerek evinin önündeki verandaya buyur ediyor.
Samsun’dan 1975 yılında göç etmiş Kıbrıs’a. Girne’de taksi durağı işletiyormuş. Yedi de çocuğu var. Torunlarından ikisi yanımıza geliyor. İçeriye gelinine çay demlemesini söylüyor. Evi aynı zamanda posta acentası. Gelen postayı da o dağıtıyormuş. Köyde oturan Türk aile sayısı on. İlk geldiğinde başka bir köye yerleşmiş ancak uzak olduğu için Ilgaz köyüne taşınmış ve 20 yıldır muhtarlık yapıyor. KKTC vatandaşı olan yabancılardan da oy alıyormuş. Eliyle köy civarını işaret ederek orman dairesinden temin ettiği 40.000 çam fidanını buralara diktiğini ve Beşparmak dağlarının eteklerindeki ormanın geçmiş yıllarda çıkan bir yangınla yok olmasından duyduğu üzüntüyü dile getiriyor.
Ormanın yanmayan bir bölümü göstererek “yanmasalardı bu kadar olacaklardı” diyor Neşet bey 15-20 metre boyundaki çamlık bölümü göstererek.
Köyde okul ve cami bulunmuyor. 1974 yılından önce okul olarak kullanılan küçük binayı gösteriyor ve buranın onarılarak cami haline getirileceğini belirtiyor.
NASIL GİDİLİR?
Girne merkezden karaoğlanoğlu ve Lapta yönüne giden ana yol üzeride 5 km sonra ILGAZ tabelasını göreceksiniz. Sola döndükten sonra yaklaşık 3km lik bir asfalt yolu sizi Ilgaz’a götürecektir.
yazı ve fotoğraflar: İrfan Mısırlı