İbrahim ZENCİRCİ
“Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam”
Çankırı’da küçük kıyamet günü yaklaştıkça çok alametler belirmeye başladı, vakit tamamdır.
Haram helal oldu, helal haramdır.
“Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam”
Uzak çağların yakın kentine ”her atanan sanki on iki eylül ilbay paşası", dalkavuklar ediyor başımıza sultan…
İlbay Paşalar bir bakmışsınız olmuş muhtar, bir de bakmışsınız demirci ustası, daha dahası duvarcı ustası, öğretmen azarlayan başöğretmen, okeye dördüncü, zurnacıya zırt deliğini öğreten baş müzisyen…
Selef dağdan kestirmiş kereste (yoksa kütük müydü?), halef kuş beslemiş kafeste…
Kengri Sancağında soruşturulmaz olmuş il umumi meclisi yolsuzlukları.
Kuşbazlık iyidir arkadaş iyi, dert etmezsin hiçbir şeyi…
“Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam”
Şehremini, sata sata koymamış şehremaneti’nde mal, mülk. Çok alametler belirmiş ihale dedikodular seksen vilayette türkü olup çığrılmış, 18’inci vilayette sağır sultanlar duymamış.
“Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam”
Angara'da vakıf ağaları, Keçiören Belediyesinin Çankırı Evi yapılsın diye bağışladığı arsayı, devlet töreni ile temeli bile atılmışken, ne olduysa olmuş, kılıfına uydurmuşlar, miras yediler gibi kat karşılığı peşkeş çekmişler yönetimdeki müteahhide. Evelemişler, gevelemişler, gel gör ki mızrak çuvala sığmaz olmuş.
“Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam”
Engürü'deki vakıf ağaların yediği herzenin dumanı daha üstündeyken; Diyanet Vakfı Kengri Şubesinden kötü kokular yayılmaya başlamış. Eski müftü efendi cami çıkışlarında toplanan hayırlardan, eşine telefon, arabasına gaz almış, bebelerine ocak başlarında ziyafet çekmiş. Cami önünde cemaatten toplanan paralarla, parlimet ciğarasının dumanını havalara üfürmüş, mekruhu çekmiş, haramı üstlenmiş, günaha batmış, irtikâp etmiş, hiç düşünmemiş bu harmanın sonunu, oysa zebaniler denetçisi, cehennem nasibi olmuş, müftü efendi vicdanlarda Sinop’a kalebent olmuş.
“Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam”
Köşe minderinde elinde kehribar tespih, belinde gümüş köstekle koğuş ağası gibi oturan baş ağlar kurmuşlar cemiyetleri, almışlar milyarlarca cukkaları fondan, dövletten, göstermişler mürüvvetlerini, oturu da vermişler, resmi zevatla gövecin başına ve dahil olmuşlar protokole, yakın olmuşlar makama…
Televizyona çıkma meraklısı Televole yaranağaları ise; Çankırılı türkücü, “ha un ele ha hada” dedikçe un eler gibi sallamış eleği, “ha dönele ha hada” dedikçe de döneleyerek sallamış kasnağı.
(Çankırılı olarak eleğime de, kasnağıma da laf söyletmem arkadaş)
“Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam”
Üzülürmüş uzaktan gazel okuduğumuz için ve de“kral çıplak” dediğimiz için bazı ahbaplar…
Aşık Dertli gibi; “Bir başıma kalsam şeyhe sultana kul olmam; Viran olası hanede evlad ü ayal var.” diyerek, üzülmesinler, dert etmesinler, kadim dostlar. Modern zamanların icadı internet kıyamet alametlerinden dabbet-ül arz olarak görüldü Çankırı’da, artık bu işin sonu geldi.
Dayan üzerine Sarıbaba’nın ölü toprağı serilmiş, Çankırılı dayan…
Çok alametler belirdi, vakit oldu tamam…
Merak edene:
Peşkeş: Yaranmak amacıyla uygunsuz olarak verilen şey.
İrtikâp: 1. Kötü iş yapma, kötülük etme. 2. Yiyicilik. 3. Yalan söyleme, hile yapma.
Herze: Pislik (TDK)
Hamiş: Buradaki yazı ve yorumlar, T.C. Anayasası 25. Madde ve 26. Madde kapsamında olup, T.C. Anayasa'nın güvencesi altındadır.