Metin YILMAZ
Çankırı'nın Sabiha Annesi
Astarlızade Hilmi Efendi’nin 1921 yılında Adeviye Hanım ile olan evliliğinden iki çocuğu Muhittin ve Fatımatül Zehra dünyaya gelir…
Hilmi Efendi, oğlu Muhittin’in Kasr-ı Arifan dergâhının bağlılarından Naile Hanım’ın kızı “Sabiha” ile evlenmesini arzu etmektedir.
1927 Yılında Çankırı’da doğan Sabiha Astarlı, Çankırı’nın köklü ailelerinden manifaturacı esnafından İsmail ve Naile Çamahmetoğlu’nun dört kızının en küçüğüdür. Ablalarından ikisi çok genç yaşta vefat etmiştir. Büyük ablasının evlenip evden ayrılması sebebiyle ilkokuldan sonra Sabiha Hanım yardım amacıyla babasının dükkânında çalışmak zorunda kalmış, tahsil hayatına devam edememiştir.
Naile Hanım, Hilmi Efendi dergâhının manevi misyonunu çok iyi kavrayan biri olarak; evlilik öncesi kızı Sabiha Hanıma ”Şeyh Hilmi Efendi’nin gelini oldum diye sakın böbürlenme, ben seni oraya süpürgeci olarak veriyorum…” ihtarında bulunur ve bu evlilik 1947 yılında gerçekleşir.
Muhittin, Sabiha Astarlı çiftinin evliliğinden Hilmi ve İsmail dünyaya gelir. (1)
Babam Tahsin Yılmaz’ın (D. 1930) anlatımıyla: İnsanlığı da, esnaflığı da örnek bir şahsiyet olan Muhittin Astarlı, Hilmi Efendi’nin oğlu olması hasebiyle taşıdığı ağır mesuliyeti vakarla temsil eden, Çankırı’da herkesin büyük güvenini ve sevgisini kazanan mütevazı bir karakterdir.
Muhittin Beyle, Sabiha Hanımın evlilikleri büyük bir sevgi ve saygıyla Muhittin Bey’in vefat tarihi olan 1989 yılına kadar “41 yıl” sürmüştür.
Sabiha Hanım; Hilmi Efendi hayattayken kışın Çankırı’da dergâhta, yazın Paşaköy’de kendini hizmete adamıştır. Hilmi Efendi’nin 1962 yılında vefatına kadar on beş yıl bilfiil hizmet eden Sabiha Hanım, vefatına kadar hiç yanından ayrılmamış ve onun manevi tasarrufundan istifade etmiştir. Hilmi Efendinin vefatından sonra 50 yıla yakın onun kapısını kapatmamış, ondan aldığı güzellikleri etrafına aktararak bu kutlu hizmeti son nefesine kadar aşkla sürdürmüştür.
Sabiha Anne, Hilmi Efendi’nin her davranışını kalben dikkatle izlemiş, onun istikametinde yürümeye büyük özen göstermiştir. Hilmi Efendi’nin tutuşturduğu gönül kandiliyle Çankırı’daki herkesi şefkatle kucaklayan Sabiha Anne, tıpkı onun gibi derin bir insan sevgisiyle insanları zengin, fakir, güzel, çirkin diye ayırmadan sevmiştir.
Rahmetli Hilmi Astarlı Çankırılılar'ın Sabiha annesini şöyle anlatmıştı:
Hacı Annemi, Çankırı civarında tanıyan herkes “Sabiha Anne” diye bilir ve severdi. Herkese şefkat kucağını açan, dertlilere derman olmaya çalışan, bunalımlı gençliğe yol gösteren, fakir ve kimsesizlerin dostu, yaratanı yaratandan ötürü seven, İslam’ın zarafet ve güzelliğini üzerinde yansıtan, vatanını çok seven zarif bir Çankırı hanımefendisiydi...
Annem kendisini ziyaret edenlere sadece dini nasihatlerde bulunmaz, yerine göre adabı muaşeret kurallarını gösterir ve yanlışını gördüğü insanları incitmeden, onlara davranış dersleri verirdi. Sabiha Anne milli ve manevi değerlerimizin savunucusu, bilim ve sanat aşığı, ömrünü insanlığa adamış bir Hak dostuydu. Öğrencisinden, yaşlısına her kesimden duasını almaya gelirlerdi.
Büyük bir sabırla dergâhına gelen herkesle tek tek titizlikle ilgilenir, en küçük bir şikâyette bulunmazdı. Sohbet üslubu çok tatlı ve etkileyici idi. O gönül havuzuna dalan, bir daha çıkmak istemezdi.
Sabiha Anne; anlatımıyla, bakışıyla, duruşuyla, yaşantısıyla baştan sona sevgiydi… Hasta yatarken bile misafire kapısını açmaktan, misafire hizmet ve hürmet etmekten vazgeçmedi. İlerlemiş yaşına ve hastalığına rağmen, dinç ve açık bir hafızası vardı. Pratik zekâsı muhteşemdi, geriye dönük bütün hadiseleri ismen ve tarih olarak hatırlar, tatlı diliyle dinleyeni kendine bağlardı. Sadece dini konularda değil, sosyal konularda da deryaydı... İnsana ve hayata dair her konuda muhatabının sorularını cevaplandırır, uyarılarda bulunurdu.
Hilmi Efendi’nin vefatından önce “kendisinden sonra kimin geleceği?” sorusunun cevabının tek canlı tanığı da Sabiha Annedir. Sabiha Anne bu durumu, şöyle ifade eder: Vefatına yakın, bu soruyu ona sordum, bana şu cevabı verdi: “Bizim hayatla memat (ölüm) arasında hiçbir farkımız yoktur. 500 sene tasarrufumuz devam edecektir Allah’ın izniyle…”
Dergâhta Astarlızade Hilmi Efendinin misafirleriyle oturduğu divanın üzerinde minderi ve onun üzerinde post bulunmaktadır. Sabiha Anne; ne Hilmi Efendi hayattayken, ne de onun vefatından sonra Hilmi Efendi’nin yerinde kesinlikle oturmamış, misafirlerini yan tarafta bulunan divanın üzerinde kabul etmiştir.
Bana göre bir kadın evliya olan Sabiha Anneyi vefatından önce Çankırı’da son ziyaretimde Ramazan ayıydı. Uzaktan gelenler ve mazeretliler için de dergâhta normal günlerdeki gibi sofra kurulmaya devam ediyordu. Kendisiyle üst katta salonda sohbet ederken; “yavrum sanki onlardan ayrılmış gibi olduk, oruçlu olmadıkları için ezilmesinler sen de aşağı inde onlara sofrada oturarak eşlik et; yemekleri bitince birlikte yukarı gelirsiniz…” dedi.
Fotoğraf çekmek için tam iznini isteyecekken "hadi çıkart makinanı da çek bakalım…" diyerek tebessüm etti.
7 Şubat 2010 tarihinde Astarlızade Hilmi Efendi gibi, o da yağmurlu bir Çankırı gününde Sultan Süleyman camiinde ikindi namazı sonrası kılınan cenaze namazını müteakiben binlerce kişi tarafından Sarı Baba’ya uğurlandı. Çankırı onun vefatından sonra meydana gelen büyük manevi boşluğu dolduramadığı gibi, yaşarken de kıymetini bilemedi ne yazık ki…
Çankırı’nın manevi oksijen çadırı diyebileceğimiz Kasr-ı Arifan’ın kapısına vurulan kilit içimizi acıtıyordu. Bu manevi yadigârın Astarlızade Vakfı yoluyla ihyası için âcizane gayretlerimiz oldu ve Hilmi abiyle bu konuyu istişare için sözleşmiştik lakin pandemi süreciyle birlikte onu da corona’dan kaybettik. Astarlı ailesinin bütün rahmetlilerinin mekanı Cennet olsun.
- Hilmi Astarlı 08 Aralık 2020 tarihinde, İsmail Astarlı da 26.02.2021 tarihinde vefat etti.