İbrahim ZENCİRCİ
Çankırı'nın Metin Oktay'ı: Çinçon Faruk
Bir roman yazmaya kalksam, benim roman kahramanlarım onlar ve hatta içlerinden birisi romanımın başkahramanı olurdu.
Ne olduysa orta bire başladığımda oldu. Beyaz yakalı, siyah önlüğü çıkardıktan sonra, kravat takıp, ceket, pantolon giymeye başlamamla her şey değişti.
Tribünde seyirci olduğum yıllarda, içlerinden bir tanesini “rol model” olarak seçmiştim, onun gibi giyinecek, onun gibi saçlarımı tarayacak, onun gibi "çapkın" olacak ve onun gibi top oynayacak, çalım atabilecektim.
Benim çocukluğumun Çankırı’sında futbol henüz kazanç sağlama amacıyla oynanmıyordu. Çankırı’da doğup, büyüyen dünyaya en az elli yıl önce gelen ağabeylerimiz belki şansızdılar, belki de onları futbol oynarken seyredebilme şerefine erişen bizler şanslıydık. Bu günlerde onların seviyesinde bile olamayan futbolcuların, milyon dolarlara imza attığını duyuyoruz. Sizlere hatırlatmaya çalışacaklarımın yaşadıkları da; dünyaya erken gelmelerinin bir bedeli olsa gerek.
Ama her şeye rağmen, yaz, kış, kar ve yağmur altında toprak sahada onları seyretmek, süper lig maçlarını seyretmekten çok daha zevkliydi. O zamanlar da profesyonel olarak sadece, birinci lig ve ikinci lig vardı. Düşme hattındaki takıma “kümeye, kümeye” diye tezahürat yapılırdı. Küme bir taneydi, şimdilerde “kümeler” çoğaldı.
İlçe takımları Çerkeş, Kurşunlu, Ilgaz, Yapraklı ile Merkez'den Çankırı Gençlikspor, Esnafspor, Demirspor, Aksuspor ve unuttuklarım ve sonradan katılanlar, futbol deyimi ile “kora kor” dişe diş mücadeleler yaparlar, tribün ve tel örgülerin etrafı seyirci ile dolardı. Biz “Çankırı Liginden” başka lig bilmezdik.
O yılların futbolcuları günümüzün süperliğinde oynayanlara eş değerdeydiler. Hangi birini anlatayım?
Demirspor'da, “Çörten Memed”, “Ali Şakşak”, Çalım babası Osman Melan, Esnafspor'da “Kel Nihat” (Nihat Kasımağaoğlu), “Ordinaryüs Hüdai” (Hüdaverdi Erer) ağabeyler. Eski zamanların Galatasaraylı Gökmen’i gibi kafa topuna çıktığında havada asılı kalan orta uçta “Lagudu”nun oğlu Atıf (Semerci) ağabey.
Gençlikspor'un kalesinde, Numan’ın oğlu Mustafa (Soydan) ağabeyimizi “Berlin Panteri Turgay” ile bir tutardık
Yine Gençlikspor'da son adam, “Portakal” Mehmet Turcan, orta sahada Yaşar Kavak, “Çoluk” Saldun, sağbek “Gavur Ali” (Ali Ulutürk) “Top geçer adam geçmez” ilkesini şiar edinmiş, “Kel Pabuç” (Erdoğan Küçükpabuççu), cezayayı üzerinden yaptığı serbest vuruşlarda topu ampul gibi doksana takan “Sümük Zeki” ağabey ve her mevkiinin adamı, “Rodi Osman” (Eruysal)...
Unuttuklarım, hatırlayamadıklarım ve bu kısa yazıya sığmayan ağabeylerim beni affetsin...
Ve işte son olarak, futbolculuğunu ve gençliğini örnek almaya çalıştığım rol modelim.
Saha dışında, Ayhan Işık gibi rol kesen, okulda, sokakta, hafta sonu yazlık sinemada kızlara “klark çeken” çapkın mı çapkın ve saha içinde;
O bir, son vuruşların adamı, O bir, çalım ustası, O bir, Çankırı’nın Metin Oktay’ı ve O bir “Çinçon Faruk” (Şahin)
Sonunda rol modelim gibi olabildim mi bilmiyorum ama; Saçımı onun gibi yandan taradım, “bobstil” giyindim, görüntü ve kılık kıyafette zevahiri kurtarmıştım, ne yazık ki saha dışında, Faruk ağabeyim gibi “çapkın” olamadım, kızlara “klark çekmeyi” hiç mi hiç beceremedim. Saha içinde ise yeteneğinin kırıntısı, kramponunun tozluğu bile olamadım.
Oysa ne çok özenirdim onun gibi “çapkın” olmaya, ceza sahası içinde onun gibi kıvrak çalımlar, goller atabilmeye… Bütün bunları başarabilseydim ilerleyen yıllarda çocuklarıma, torunlarıma anlatabilecek ne güzel anılarım olurdu.
Bir kısmı ebediyete intikal etmiş, O güzel ağabeyleri tanıdıktan sonra, “Bu günlerde Çankırı'da futbol var mı?” diye sormak geliyor içimizden…
Evet, şimdilerde Çankırı'da bir oyun var, saha içinde ve saha dışında. Ama bunun adı ne yazık ki futbol değil.
Yukarıdaki fotoğraf 16 Kasım 1966, Çankırı Lisesi futbol takımı. Ortadaki 9 numara 'Çinçon Faruk'. (Prof. Dr. Hüdaverdi Erer Arşivinden)
Merak edene:
Klark Çekmek: Bir tür çapkın bakışı, Rüzgar Gibi Geçti filminin unutulmaz aktörü Clark Gable'dan adını alan bakış stili. Kaşların hafif çatık olması ve yüzde de hafif bir tebessüm gereklidir.