İbrahim ZENCİRCİ
Bu takım sahipsiz değil!
Profesyonel futbolun bu günlerdeki içler açısı halini yıllar önce öngörmüş olacağım ki çocukluğumdan beri taraftarı olduğum, üç büyüklerden birisi olan futbol takımını uzun yıllar öncesinden terk etmiştim. Bu güne kadarda hiç pişmanlık duymadım.
Memleketimin tanıtımına katkı sağlayacağına inandığım için, “Ankara, Çankırı mı?” sorularına muhatap olmamak için eski adı Çankırı Belediyespor, yeni ve doğrusu da bu olan Çankırıspor'u her zaman ve her yerde elimden geldiğince desteklemeye çalıştım.
Takımımız Ege Bölgesine, İzmir’e her geldiğinde, örneğin yıllarca önce Manisaspor'la yaptığı yükselme gurubu maçında, geçen sezon, Turgutlu ve Göztepe maçlarında ve son olarak da geçtiğimiz pazar günü oynanan Altınordu - Çankırıspor maçında takımımızın gerek şahsım, gerekse başkanlığını yaptığım İzmir Çankırılılar Derneği üyeleri ile birlikte hep yanında olduk. İstanbul ve Ankara dan gelen Çankırı sivil toplum örgütleri de bizimle beraberdi.
Bizim için, topun çizgiyi geçip geçmesi, sonucu, maç sonucu yapılan yorumlar hiç önemli değildi. Önemli olan, memleketimizin özümüze, kültürümüze, kısaca bize yaraşır bir şekilde temsil edilmesi idi.
Son Altınordu maçında, karşı tarafın seyircilerinden bir kişinin kışkırtıcı tavırlarını, bu şahsın “akıllı olması” gerektiği uyarısı ile birlikte Altınordu yöneticilerinden birisisine söylediğimde, muhatabım olan zavallı adamcağız bizim “kaya kovuğundan” kendisinin ise gümüş çerçeveli bir yerlerden çıktığını zannettiğinden olsa gerek. “İzmir gibi medeni bir şehre geldiniz” cümlesi ile “köylülüğümüzü” yüzümüze vurmaya çalıştı.
Elbette gereken cevabı anında aldı; 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar İzmir’i işgal ettiğinde dedesinin, ebesinin nerede olduğu sorusuyla karşılaştı; bizim kaya kovuğundan, kendisinin ise gümüş çerçeveli yerden çıktığına inanan “medeni” arkadaş.
Ve devamında;
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” komutunu alan, bizim dedelerimizin, her yıl dönümünde ve üç gün öncede coşkuyla kutladığımız 9 Eylül 1922'de İzmir’i işgalden kurtardığını ve aldığımız bu komutu bu günde devam ettirdiğimizi, gümüş çerçeveden çıkma “medeni” arkadaşa anladığı lisanı hal ile anlattık.
Ben tüm bunları niye anlattım?
Maalesef Çankırıspor'da işler iyi gitmiyor. Yukarıda dediğim gibi mesele topun çizgiyi geçip geçmemesi meselesi değil.
Bu günlerde kimin kimden özür dilemesi gerektiği konuşulmakta, Çankırıspor, dolayısıyla Çankırı’nın tanıtımı, futbolun şehre katacağı katma değer, gençlerin kötü alışkanlıklardan kurtulması, takım etrafında hemşerilerin birlik, beraberlik olması, daha onlarca güzellik unutuluyor.
Neymiş efendim önce “O” özür dileyecek.
“O özür dilerse ben takıma destek veririm, yoksa yokum”
Beyler bayanlar, bu takım birkaç kişinin babasının tapulu malı değil, bu takım sizin küçük hesaplarınıza, küçük çıkarlarınıza alet edilecek kadar da sahipsiz değil.
Lütfen Çankırıspor üzerinden siyaset yapmayın.
Kim milletvekili adayı olur, kim belediye başkanı adayı olur, tüm bular biz Çankırılılar'ın umurunda bile değil.
Basında, sosyal paylaşım sitelerinde, adamlarınız aracılığı ile vermeye çalıştığınız mesajlardan bıktık, gına geldi artık.
Lütfen, rica ediyoruz, aranızda bir dava var ise kendi aranızda halledin. Mahkemeleşiyor musunuz, davalılaşıyor musunuz? Her ne yapıyorsanız, yapın Çankırı üzerinden, futbol takımı üzerinden bu oyunu sürdürmeyin artık.
Görüntü fazla sırıtmaya başladı.
Yaran kültüründen gelen kuru nezaketimizi, fazla zorlamayın.
Lütfen, rica ediyoruz…