Bu kanı durdurun

"Bu kanı durdurun"

Türkiye Kamu-Sen Çankırı İl Başkanlığınca düzenlenen mitinge katılımın az olması düşündürücü.

Bayramın 3'üncü günü Gaziantep'te patlayan bomba ve sonrasında yaşanılanlarla birlikte ülkedeki terör havası toplumu birçok yönden olumsuz olarak etkiledi. Ülkede yaşanılanlara tepki olarak Türkiye Kamu-Sen Çankırı İl Temsilciliğince bugün şehir merkezinde düzenlenen "tel'in mitingi" beklenen ilgiyi görmese de akan kanın durdurulması yönünde ülkeye bir mesaj veriyordu.

MHP İl Başkanı Arif Soysal'ın da katıldığı Atatürk Anıtı önündeki mitingde, yazılı açıklamayı okuyan Kamu-Sen Çankırı İl Temsilcisi Metin Memiş "Yıllardır terör örgütü mensuplarına gösterilen hoşgörü, sonunda silahsız vatandaşlarımıza bombalı saldırı yapılmasına kadar varmıştır." dedi. Memiş'in yazılı açıklaması şöyle:
 
"BU KANI DURDURUN
Sayın basın mensupları, Şehit ve Gazi Dernek Başkanım, STK‘ların başkan ve yöneticileri, Siyasi partilerin temsilcileri, çok kıymetli Çankırılılar;
 
Çok sancılı ve acılarla dolu bir süreçten geçmekteyiz. Artan terör saldırılarının ülkemizde neden olduğu infial, milletimizin diğer bütün sorun ve sıkıntılarını gölgede bırakmış, terör ve bölücülükle gündemi oluşturmuş, Allah’ın biz kullarına bahşettiği kutsal Ramazan Bayramı adeta zehir olmuştur.  
Son bir aydır Şırnak ve Hakkari başta olmak üzere, ülkemizin bir çok yerinde hain terör alçaklıkta sınır tanımadığını gözler önüne sermektedir. 
 
Bir taraftan mayınlı tuzaklarıyla Mehmetçiklerimizi şehit eden caniler, diğer taraftan da Gaziantep’te, Şırnak’ta çoluk çocuk demeden vatandaşlarımıza yönelik olarak düzenledikleri bombalı saldırı ile şehit olmalarına, yaralanmasına neden olmuştur.  
 
Bunların yanısıra imamlar, köy korucuları, isçiler, öğretmenler ve sağlık görevlileri de hayatlarını terör saldırılarıyla kaybetmişlerdir.
 
PKK terör örgütü, özellikle Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu illerindeki eylemlerde Kürt kökenli vatandaşlarımızı da öldürmüş, yaralamış, kaçırmış ve tehdit etmiştir.
 
İnanıyoruz ki; bu vahşi eylemleri gerçekleştiren caniler, akıttıkları kanda boğulacaktır.
Acımızı anlatmaya kelimeler yetmiyor. Öfkemiz çığ gibi. 
 
Dik duracağız, birlik ve beraberliğimizi bozmayacağız, metanetimizi koruyacağız.
 
Terör belasının bu boyutlara gelmesinde etkili olan olayları da görmezden gelemeyiz. Yıllardır terörle mücadelede yanlış yol ve yöntem izlendiğini haykırdık…
 
Terör sorununun, kürt sorunu olarak tanımlanmasıyla başlayan, açılım safsatasıyla devam eden süreçte, Türk Hukuk tarihine kara bir leke olarak geçen Habur olayı, Oslo görüşmeleri, bazı milletvekillerinin terör örgütünü masum gösterme çabaları ve terörist milletvekili kucaklaşması, caniler için en büyük cesaret kaynağı oldu.
 
Yıllardır terör örgütü mensuplarına gösterilen hoşgörü, sonunda silahsız vatandaşlarımıza bombalı saldırı yapılmasına kadar varmıştır.
 
Suriye’de yaşananlar paralelinde bir kaosun içine çekerek iç savaşın fitilini ateşlemeye çalışmaktadır. Bundandır ki yaşadıklarımızı, Kuzey Irak ve bilhassa Suriye’de yaşananlardan ayrı düşünmeden değerlendirmek ve Arap baharı benzeri bir oluşuma ülkemizde asla fırsat verilmemelidir.
 
Görülmektedir ki; Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti ile hesabı olanlar dört bir koldan saldırıyor…
Bu devlet, bizim en değerli varlığımızdır… Bu devlete sahip çıkmak da her Türk vatandaşının asli görevidir…
 
Ancak, öfke ve acımız gözlerimizi kör etmemeli, bin yıllık kardeşliğimize gölge düşmemelidir. Terörle mücadele uzun soluklu, kararlı ve etkili olmalıdır.
 
Bu süreçte, Kürdü, Türkü, Lazı ile bu Milletin birlik ve beraberlik içinde teröre karşı dimdik durduğunu dost düşmen herkes görmelidir. 
 
Yaşanan iç savaşın bir PKK devleti oluşturması sonucunu doğurmamasını diliyoruz. Ancak, hem ülkemizde yaşananlar hem de Suriye’de oluşturulmaya çalışılan yapı ciddi kaygılar duymamıza sebep olmaktadır. Türk dış politikasının zafiyeti veya -adına ne derseniz deyin- Suriye’de oluşturulmaya çalışılan yapı, doğrudan Türkiye’yi ve milletimizi tehdit etmektedir. Ne acıdır ki; ayrı devlet, ayrı bayrak, ayrı dil ve ayrı millet hayalden gerçeğe doğru yol almaya başlamıştır.
 
Bundan dolayı da haklı bir öfke içindedir ve nitekim sürekli terör marifetiyle canına kıyılıp, ardından provokasyona gelmeyin diye susturulan bu milletin sabrı taşmaktadır. 
 
Habur rezaleti ve bunun gibi önlenemez tavizlerin bu günleri başımıza getirdiği kanaatindeyiz. Hangi milletin vekili olduğu belirsizler bizzat devlet tarafından layık görüldükleri(!) dokunulmazlık zırhının arkasına saklanarak, yol kesen teröristlerle kucaklaşır hale gelmişlerdir. Bu sebepten dokunulmazlıklar öncelikle ve ivedilikle kaldırılmalıdır.
 
Terör örgütü kadrolarında bulunanların yanında, teröre yardım yataklık yapanlara, devleti temsil edenlere taş atanlara, devletten bir kuruşluk yardım yapılmaması, bu tip suçların derecelere ayrılarak, caydırıcılığın sağlanabilmesi açısından -idam cezasının geri getirilmesi dahil olmak üzere- cezalarının artırılması ve her türlü bölücülüğe karşı devletin çelik yumruğunun gösterilmesi gerekirken, İngiltere’ de uygulanan hukukun farkında değilmiş numarasına yatarak, AB yasalarına uyum amacı ve açılım zırvasının kol kola girmesi ile etkin pişmanlık kapsamında bölücülere devletin şefkatli kolları açılır hale gelmiştir.
 
Ülkeye sirayet ettirilmeye çalışılan hastalığın kaynağı olan kandil bataklığının kurutulması ve sonuç olarak Kandil’e Türk Bayrağı dikilmesi gerekirken, her ne kadar inkar edilse de Oslo ve daha bilmediğimiz kim bilir kaç yerde terörle müzakere yapılır hale gelinmiştir.
 
Netice itibariyle PKK terörünün amacını iyi bilmek büyük önem arzetmektedir. PKK terörünün aklında yatan düşünce pkk devleti kurmak olduğu ortadayken ana dilde eğitim hakkı tanıyarak, terör örgütüne af getirerek, imralı canisine ev hapsi vererek terörü bitirebileceğini ve terör örgütünü bu amacından çevirebileceğini sanmak büyük saçmalıktır. Bu sebeple anadilde eğitim ve ev hapsi zırvalarından derhal vazgeçilmelidir.
 
Ülkeyi yönetmekte olan siyasi iktidar, 2002 yılında işbaşına geldiğinde sıfır terör olan bir Türkiye devralmıştır. Ancak, akla ve mantığa sığmayan zafiyetleri ve tavizkar tutumları neticesinde kanlı terör örgütü devamlı artan bir cesaret kazanmış, ülkenin bütünlüğünü, milli değerlerini yok edecek sinsi planlar artık her ortam ve zamanda ve tehditkâr bir üslupla açıkça söylenmeye başlanılmış, Devlete karşı kalkışmaların provaları yapılır hale gelmiştir
 
Bütün bu sebeplerle, Hükümet terör olaylarının üzerine en sert ve kararlı bir biçimde gitmek, gerekli tedbirleri göz kırpmadan almak zorundadır. Terörle mücadeleyi sadece dağda yapmak yeterli değildir. Terör örgütünün taşeronluğunu yapan sözde sivil uzantılarına da asla fırsat verilmemelidir. Terör örgütüne maddi, manevi ve fikri lojistik destek sağlayanlar bir bir bertaraf edilerek bataklık kurutulmalıdır.
 
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığını sürdürerek, misak-ı milliden asla taviz vermeden milli birlik ve beraberliğini koruması her türlü önceliğin üstündedir. Milletimizin her ferdi, yaşadıklarımızı ve ülkemizin nereye doğru sürüklenmek istendiğinin idrakinde olmalıdır.
 
Türk milleti, ihanetin defedilmesi ve kökünün kurutulması için artık sabırsızdır. Dayanacak gücümüz ve katlanacak tahammülümüz kalmamıştır. Karşınızda boş sözlerle ve sonuçsuz beyanatlarla, hamasi tesellilerle avunacak kadar cahil kimse de bulunmamaktadır. Buradan ülkeyi yöneten yetkililere seslenmek istiyorum.
 
Görsel ve yazılı medyada köşe kapan ve söylemleriyle ülkesine düşmanlıkta sınır tanımayan, vatan sevgisinin olmazsa olmaz bir mecburiyet olduğunu bilmeyen sicili bozuk kişilere; Devlet ve özel televizyon ekranları derhal kapatılmalıdır. Artık bu bela, Türk milletinin geleceğinden mutlaka defedilmelidir. Bizler bu güzel vatanımızda, kendini düşman gibi değil, kardeşçe hissedenlerle yaşamayı istiyoruz. Ayrıntılı ve çerçevesi medyaya, iş alemine, sivil toplum kuruluşlarına ve siyasete kadar uzanacak terör ve bölücülük soruşturması açılarak, terörü ve destekçileri hakkettikleri cezalara çarptırılmalıdır..
 
Terör örgütünü kazımanın tek yönünün askeri olmadığı, bu tür oluşumlarla baş etmek için onların ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal desteğinin kesilmesi gerektiği herkesin bilgisi dahilindedir. Bu süreçte bizlere düşen, her ortam ve platformda terörün ve teröristin çirkin yüzünü dünyaya göstermek olmalıdır. Terörün yok edilmesi için alınacak ekonomik ve sosyal tedbirlerin sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye Kamu-Sen, bu yönde Devletimizin atacağı her türlü adıma gücünün yettiği kadar destek vermeye hazırdır.  
 
Türkiye Kamu-Sen, bu ülkeden beslenen, kökleri bu milletin kökleri ile bir ve beraber olan, kaynağını büyük Türk Milletinden alan, bir sivil toplum örgütü olarak yaşananlara asla kayıtsız kalmayacak ve terörle mücadelede her anlamda sorumluluklarını yerine getirmeye devam edecektir.
 
Ama bu yönetim tarzı aynen devam ettirildiği takdirde, aziz milletim ve tarih şahittir ki; Bu ülkeyi bize emanet eden atalarımızın kemiklerini sızlatmama uğruna kim nerede, al bayrağa gözünü dikmişse karşısında bizi bulacaktır. Kim nerede zalimlerle işbirliği yapmışsa, zulme ortak olmuşsa karşısında bizi bulacaktır. Kim nerede, yabancılara boyun eğmişse karşısında bizi bulacaktır. Ne tehditlerden korkarız, ne iftiralardan yılarız. Ne hainlerle kucaklaşır, ne bozguncularla işbirliği yaparız. Bunun için gücünü ve inancını milletinden alan Türkiye Kamu-Sen’liyiz. Dik dururuz, eğilmeyiz, sözümüzün eriyiz, başka türlü olmak da bize haram olsun. Hainlere, alçaklara düşmanlara inat var olmaya da devam edeceğiz.
 
Şundan eminiz ki; milletimizin doğru yer ve zamanda göstereceği tepki ve ortaya koyacağı dayanışma; sivil vatandaşlarımıza ve askerlerimize pusu kuran hainlerin planlarının başlarına geçmesine yetecektir.
 
Bu vesile ile, terörle mücadele politikasının bir kez daha gözden geçirilmesi gerekliliğini vurgularken; bayram demeden, kadın, yaşlı, çocuk, genç ayrımı yapmaksızın saldırılarını adeta bir katliama dönüştürecek kadar gözünü kan bürümüş vatan hainlerini nefretle lanetliyoruz…  
 
Son olarak bizler asla ve asla “birkaç Mehmet öldü” diyerek bu ülkenin bağrından çıkan Mehmetçik’leri küçümser bir zihniyette olmadık ve olmayacağız. Çünkü, Mehmet’in bir damla kanı bizim için çok kutsaldır ve her tüğrlü fedakarlığa ve saygıya layıktır. Diyarbakırlı Ayşe, Edirneli Fatma çocuklarına Mehmet ismini verdikleri sürece bu ülkede Mehmetler de zaten bitmeyecektir. 
 
Tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, aziz milletimize ve ailelerine baş sağlığı ve sabır niyaz ediyoruz.
 
Bayrak sızlar bayraksızlar,
Yere düşse bayrak sızlar
Nereden bilsin ki kıymetini 
Soysuz sopsuz bayraksızlar
 
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!"

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
1 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler