Ben o kaseti seyrettim
Sözcü yazarı Soner Yalçın bugünkü yazısında gündemde merakla beklenen 'kaset' olayına değindi ve...
“Kutsal kaset”…
Hz. Musa’nın Kutsal Asa’sı gibi; Kızıldeniz’i ikiye bölecek ve insanları aydınlığa çıkaracak!
“Kutsal kaset” bir ortaya çıkacak, Erdoğan dönemini bitecek!
Yazık.
Getirildiğimiz/ aşağılandığımız hale bakar mısınız:
Umudumuz seks kaseti!
Ayıptır.
Cemaat 25 Mart’ta Erdoğan’ı koltuğundan edecek seks kaseti çıkaracakmış ve Erdoğan siyaseti bırakacakmış!
“Bizim Mahalle” nefesini tuttu, işte bu “kutsal kaseti” bekliyor.
Ortaçağ’a yenildiğimizin resmidir bu. Hayatı salt iki bacak ahlakı üzerine inşa edenlerin bizi getirdiği yer bu çukurdur.
AKP ya da Cemaat ile mücadelede, onların kirli yöntemlerini kullanmak veya o kirli yöntemlerden medet ummak biliniz ki bağnazlıktır; sıradan bir kötülükten yarar beklemektir.
Yapmayınız.
Biz erdemli olmak zorundayız.
Bize yakışan soyluluktur.
Sahi, ne var o “kutsal kaset”in içinde; bilmiyor musunuz?
Ben o kaseti seyrettim…
Çok mu merak ediyorsunuz?
Yazayım…
Seks kaseti
Neymiş, Cemaat Erdoğan’ı yıkacak seks kaseti çıkaracakmış.
Erdoğan ve seks ilişkisi…
Biz kimsenin özel hayatına burnumuzu sokamayız.
Ama biri bizim hayatımıza burnunu sokarsa onunla mücadele ederiz.
Madem birilerinin seks kaseti beklentisi var; işte onlara seks kaseti hizmeti:
Yıl: 1989
Yer: Sakarya/Adapazarı,
Kristal Düğün Salonu…
Bir turizm firması “Doğum Kontrolü ve Türkiye” adı altında konferans düzenledi.
Konuşmacı Refah Partisi’nin Beyoğlu ilçe başkanı Recep Tayyip Erdoğan. İktidara geldiklerinde kürtaja son vereceklerini açıklamasıyla, çoğunluğu kadın “Siz bizim vücudumuza karışamazsınız” diye kürsüyü işgal etti. Tartışmalar üzerine Erdoğan kürsüden inmek zorunda kaldı.
Erdoğan’ın asıl seks kaseti işte budur.
Erdoğan’ın asıl seks kaseti; Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde oturup, vapurla Kadıköy’ den gelen kızlarımızın-kadınlarımızın kıyafetlerini dikizlemesidir.
Kızlı-erkekli evlere polislerini göndermesidir.
Kaç çocuk doğurulacağına; bebeklerin nasıl dünyaya getirileceğine karar veren mercii olarak sadece kendisini görmesidir.
Evlat sahibi olmayanları aşağılamasıdır.
Dikkat ediniz:
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “ahlak” sözcüğünü Erdoğan kadar ağzına alan bir başka siyasetçi yoktur.
Ve tarih göstermiştir ki; ahlak, Alplere tırmanan yollar gibi, durmadan “u” dönüşüyle karşılar insanı…
Yani o sözler bir gün onun karşınıza mutlak çıkar…
Erdoğan çırılçıplak
O “kutsal kaset” ortaya çıkacakmış, Erdoğan gidecekmiş!
Yahu…
Ne göreceksiniz o kasette?
O kasette ne izleyeceksiniz ki, “işte Erdoğan” diyeceksiniz?
Erdoğan zaten çırılçıplak ortada değil mi?
Kendini hiç saklamadı ki…
Siz de seyrettiniz o kaseti:
“Elhamdülillah şeriatçıyız” dediğini unuttunuz mu?
“Yılbaşına karşıyım” dediğini unuttunuz mu?
“Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok; her 10 Kasım’da yaygara kopartılıyor” dediğini unuttunuz mu?
“Bütün okullar İmam Hatip yapılacak” dediğini unuttunuz mu?
“Sadece imamlar resmi nikah kıysın” dediğini unuttunuz mu?
Uzun uzun yazmaya gerek var mı?..
Bunların hepsini biliyorsunuz:
“Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. Bir tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye, millet isterse tabii ki gidecek be” demedi mi?
“Ben hiçbir zaman değişmedim. İslami fikirler değişmez” demedi mi?
“Tek hedefimiz İslam devletidir” demedi mi?
“1.5 milyarlık İslam alemi, Müslüman milletimizin ayağa kalkmasını sabırsızlıkla bekliyor. Kalkacağız, bu ayaklanma başlayacak” demedi mi?
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan, egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır” demedi mi?
“Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır; amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız” demedi mi?
“Demokrasi bizim için bir tramvaydır; istediğimiz durağa gelince ineriz” demedi mi?
AİHM kararını beğenmeyince, “Sana mı kaldı türban konusunda karar vermek, bu ulemanın işidir; ulema ne diyorsa o olur” demedi mi?
Danıştay’ın türban kararını beğenmeyince de, “Efendi sen kim oluyorsun, buna (Osmanlı Hukuku) Mecelle karar verir” demedi mi?
Köylüye, “Ulan terbiyesizlik yapma! Artistlik yapma ulan! Hadi ananı da al git” demedi mi?
Gurbetçi işçiye, “sahtekar” demedi mi?
Şehit yakınına, “Askerlik yan gelip yatma yeri değil” demedi mi?
Şehit anasına “Ne konuşacam ben o kadınla yahu” demedi mi?
Atatürk’ten, İnönü’den “iki ayyaş” diye bahsetmedi mi?
Alevilere hakaret etti, Caferilere hakaret etti. Cemevi’ne “ucube” demedi mi?
Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmadı mı?
Her şey ortada değil mi; kral çıplak değil mi?
Ne var o kasette?
Hâla umudunu bir kasete bağlayanlar “titreyip kendine” gelmelidir.
O kaseti herkes seyretti, dinledi aslında…
O kasette:
Erdoğan, “hırsızlık babadan oğla geçer” dedi.
Erdoğan, “Eğer bir gün duyarsanız ki Tayyip Erdoğan çok zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir” dedi.
17 Aralık lağımı Türkiye’yi kirletti.
Oğlu Bilal Erdoğan’a dediğini unuttunuz mu:
“Senin evinde ne var ne yok, sen bunları bir çıkar, tamam mı…”
“Şey yapmanızda fayda var, parayı tamamıyla sıfırlamanızda fayda var…”
“Tamamen sıfırlandı mı…”
Evlerden kamyon dolusu para çıktı.
Evlerden para kasaları çıktı.
Ayakkabı kutuları hırsızlığın simgesi oldu.
Rabia işareti 4 hırsız Bakan’ı tarif eder oldu.
İnsanların kutsal değerleriyle kimse bu derece alay etmedi; Bakara suresi, makara oldu. Rüşvet parasıyla Mekke’ye gittiler.