İbrahim ZENCİRCİ
Başbakanın da sıdkı sıyrıldı!
“Amma şirret iblîs-i telbîs kavmi vardır.”
(Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden... Kaynak Çankırı Belediyesi)
Evliya Çelebi tam dört yüz yıl önce Seyahatname'sinde Kengirili'yi çözmüş ve yukardaki değerlendirmeyi yapmış.
Demek ki nasıl bir kavim olduğumuz, ta kalubeladan beri belli ve de genlerimize işlemiş.
İki Çankırılı bir araya gelip, ne dernek kurabiliyor, ne de ortaklık. Kıskançlık, çekememezlik ruhumuza işlemiş. Biz birbirimizi sever görünüyoruz, maalesef sevmiyor, sevemiyoruz. “Hikmetinden sual olunmaz.”
“Toprağından çömlek olmaz” dedikleri de bu olsa gerek.
Çok eskilerde de var mıydı bilmiyorum ama. Son on senedir, “bunu da gördük çok şükür” dedirttiler bizlere.
Hatırlayınız; 2002 seçimleri ile birlikte AK Parti'den üç tane vekil gönderdik Meclis'e. Ne hikmetse, kısa sürede aynı partili üç vekil birbirine küstü, Tevfik Akbak ile Hikmet Hoca bir araya gelmez, konuşmaz. İsmail Ericekli ikide bir ‘ben oynamıyorum” diye cılgır, mızıkçılık eder, partisinden sabah istifa eder akşamına döner. Doğruysa, en sonunda soluğu CHP'de aldı diyor, müzevirler.
Kırkından sonra saz çalan ahretde verirmiş fasıl’ı o da başka hesap.
Ta o zamanlar da yazdık; “Başbakana açık mektup” diye. Şikâyet ettik, bu vekillerin arasındaki küslük bizim memleketimize zarar veriyor, sizin emeklerinize de yazık oluyor diye. Sesimizi duyan oldu ki her üçü de bir daha listeye alınmadı, esamileri bile okunmadı.
Onlardan sonra gelenler akıllandı mı?
Bu sefer de Nurettin Akman ile Suat Kınıklıoğlu, iki AK Parti milletvekili birbiri ile küstü, neyi paylaşamadılarsa! Onlar da vazgeçilmez vekiller çöplüğünde yerlerini aldı.
Bu günlerde birisi bakan yardımcısı olsa da kulak asmayın, onun sicili Çankırı ADD başkan yardımcısı olan eniştesini, AKP’li Çankırı Belediyesine Başkan Vekili yaptığından beri parti üst tabanında bozuk.
Kınıklıoğlu mu? Kanada'ya mı, Amerika'ya mı gitti belli değil. Ara ki bulasın!
Yaşadığımız bu günlerde ise AK Parti'nin Çankırı tarihinden ders almayan vekilin birisi, hempası belediye başkanı ile işi iyiden iyiye azıtmış.
Başbakan, hükümet, milletvekilleri, yoğun ülke gündemi ile uğraşırken. Nasıl bir hastalıktır? Nasıl bir komplekstir ki?
Bizim efendi ağalar, partilisi milletvekiline önce yerel basın aracılığı ile usuldan laf sokuşturmaya başlamış, o kesmemiş sağda solda, vekilin mal varlığı hakkında dedikodu yaymaya başlamış.
Efendi ağaların, ruh hali o kadar karmaşıkmış ki tüm bu yaptıkları yetmez gibi kendi partilerinin milletvekili hakkında, sağda, solda yalan yanlış yaydıkları dedikoduları yazıya döküp CHP’li vekile teslim ederek, TBMM'de soru önergesine dönüştürmüşler.
“Mal bulmuş mağribi gibi” konuya sazan gibi dalan muhalefet vekili bile buna şaşırmış.
Bizim iki efendi ağalar, ilk saatlerde kapı arkalarında ellerini ovuşturup sevinirken, habere yapılan yorumlarda ve gelen tepkilerde vatandaşın aptal yerine konulmaktan pek hoşlanmadığı görmüşler ve son olarak hakkında dedikodu yapılan vekilin “Hodri Meydan” demesi ile tam anlamıyla şapa oturmuşlar.
Anlayacağınız siyaseten intihar etmişler. Kendi iplerini kendileri çekmiş.
Yine arabozanlardan duydum, birilerinin de bu durumdan iyicene “sıdkı sıyrılmış” yerel seçimlerde şurada ne kaldı ki? Ak koyun , kara koyun yakında belli olur.
Yakında görürsünüz, bizim psikiyatrlıklar, bel altı vurmaya başlarlar, bu da kesmezse, önce özel hayata girerler, karı-kız hikayelerine başlarlar. Bekleyin görün. Hastalık o derece yani.
Daha ne diyeyim, bu gidişleri iyi gidiş değil;
“Allah encamlarını hayra tebdil eylesin”
Meraklısına, kıssadan hisse:
Hızır Aleyhisselam, birden bire bizim iki olan vekilden birisinin karşısına çıkmış ve sual eylemiş. “Dile benden ne dilersen, ancak dileğini söylemeden bir şartım var, dilediğinin iki katını öbür vekile vereceğim, bunu da bil” demiş.
Bizim iki olan vekilden birisi, düşünmeye başlamış “bakanlık istesem ne lazım gelir anasını satayım, kurum kurum kurulur, hemşerilere çalım satarım, ömür boyu da, sayın bakanım derler” demiş.
Dileğini söylemeden önce, almış bir düşünce ve kendi kendisiyle konuşmaya başlamış.
“Yav ben şimdi Hızır’dan bakanlık istesem, ben bakan olacağım öteki vekil iki katını alacak başbakan olacak, tepeme çıkacak” demiş.
İçini almış mı bir kıskançlık ve ruhu adeta azaba bürünmüş. Kendi kendine öyle bir şey istemeliyim ki, öbür vekil başbakan olmasın demiş ve Hızır’a dileğini söylemiş.
“Ey Hızır hazretleri ne istersem yerine getireceğini, lakin diğer vekile iki katını vereceğini söyledin, benim dileğim benim bir gözümü çıkar” (!)
Merak edene:
Şirret: Kavga çıkarmaktan hoşlanan, edepsiz (kimse)
İblis: Şeytan. Kötü, düzenci kimse.
Telbis: Huysuz, yaramaz, eğitim görmemiş, düzenci.
Hempa: Omuzdaş
Cılgımak: Oyunda mızıkçılık etmek