Babacan: Artık sokakta yürümesi kolay değil!
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, SÖZCÜ'den İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtladı.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ülkenin ekmeğe muhtaç hale geldiğini, Erdoğan'ın tabloyu görmediğini savunarak şunları söyledi:
"Erdoğan topluma karışamıyor. Çok yaklaşılamıyor, kendisi de yaklaşamıyor. Tepkiden korkuyorlar belli ki. Kolay değil, bizim yürüdüğümüz gibi her yerde yürümek. Mesela Diyarbakır caddelerinde yürüsün... Bilemiyorum, çok kolay olmayabilir. Önce etrafını boşaltmaları lazım."
İşte Babacan'ın açıklamaları:
- Gaziantep'deki konuşmanızda, yeni bir vatandaşlık anlayışından söz ettiniz. Neyi kastettiniz?
- Kimsenin etnik kökenine, dinine, inanıp inanmadığına bakmayan yeni bir vatandaşlık anlayışı diyoruz. Bu hakim olduktan sonraki adımlar doğal akış içerisinde gerçekleşir.
- Anayasadaki vatandaşlık tanımı değişebilir mi diyorsunuz?
- Biz uzun vadeli bakıyoruz. Niyetimizi ortaya koyup bütün adımların zamanı gelince doğal olarak şekilleneceğini düşünüyoruz. Önce insanların kendini güvende hissetmesi ve özgüven lazım. Bir miktar da bazı korkular siyasette işe yarıyor. İçeride bu kadar sıkıntı varken, üzerini örtecek temalara ihtiyaç var. Dış güvenlik gibi.
- Bir zamanlar içinde olduğunuz siyasi partinin 'korku kaynağı' olacağını düşünür müydünüz?
- Hiç aklıma gelmezdi. Böyle bir hareketin müesses nizamın kendisi haline gelmesi ve başka kesimleri ezmesi işin tabiatına aykırıdır. Olmaz böyle bir şey diye saf saf anlatıyordum. Maalesef oluyormuş. Tamamen güç kullanımının süresiyle ilgili. Güç kullanımının süreyle, hukukla sınırlandırılması lazım. Güç yozlaştırıyor.
- Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal'ın "Kur hedefimiz yok" demesini nasıl yorumluyorsunuz?
- Kuru tutamayınca "Kur hedefimiz yoktur ki" de. Öbürü, "Kura bakmıyorum" desin... Merkez Bankası, hükümetin bilinçsiz ve rasyonel olmayan talimatlarıyla iş yapar hale geldiyse kopup gidiyor mesele.
- Bu böyle ne kadar daha sürer?
- Eylül'de direkt faiz arttırdılar, ekimde örtülü. Örtülü olması piyasaları endişelendirdi. Zaten az miktarda yabancı yatırımcı kalmıştı. Vatandaş da dövize ve kayıt dışına kayıyor.
- Öngörünüz var mı?
- Ya kuru serbest bırakacaklar, arkasından maliyet kaynaklı büyük enflasyon dalgası gelecek. Ya da Merkez Bankası sert bir faiz artışı yapacak. İki senaryodan birisi görünüyor.
- Geçenlerde altın madeni bulunmuş.
- İnanmıyor kimse. Doğalgaz buldular da ne oldu? 48 Saat sonra herkes unuttu. Piyasada etkisi sıfır.
- Bu politikanın arkasında ideolojik neden olabilir mi?
- "Türkiye'yi kapatma niyeti var" şeklinde sofistike bir şey görmüyorum. Ama gidişat mecburen oraya olabilir. Sermaye kontrol edilebilir, cebinde döviz taşımak yasaklanabilir. Bu hoşlarına gidebilir. Ülke kapalı olur ama fakirleşir. Fakirleşmeyi kapatmak için güvenlik meselesi bulmaları gerekecek. Başka türlü fakirliğin üzeri kapatılmaz. İnsanlar, "Hiç değilse vatan elden gitmiyor" diyecek.
- Doğu Akdeniz, Suriye ve Dağlık Karabağ meselesine böyle mi bakıyorsunuz?
- Kısmen. En azından sonuçları itibarıyla içeride işe yarıyor. Ortalık ne zaman sakinleşse bir şey çıkıyor. Azeriler "Desteğe ihtiyacımız yok" dedi. Yoksa kolları sıvamıştık. Endişem, ülkenin geri dönülmeyecek yola sokulması. Telafisi imkansız hata yapılması. Karizmayı çizdirmek, uzunca süre Türkiye'nin askeri caydırıcılığını azaltabilir. Suriye'de önemli ölçüde böyle oldu.
- Fakat S-400'ler denendi, biliyorsunuz.
- Caydırıcılığı kime? S-400'ü satanlara karşı herhalde kullanmayacaksınız. NATO'ya karşı mı? Stratejik açıdan anlamı yok. Milyarlarca dolar para ver, kullanama. F-35'lere milyarlarca dolar para ver, onu da kullanama. Kaybet kaybet yani. Ne anladık?
- Erdoğan'ın "Evine ekmek götüremeyen mi var?" sözüne dair yorumunuz ne?
- Bahçeli ile konuşmaları lazım; hangisi doğru?
- Sizce?
- Gerçekten evine ekmek götüremeyenler var. Bizim teşkilatlanmamız sırasında ekmek fırını sahibi arkadaşımız vardı. "Markette satılmayan ekmekler ne oluyor?" diye sordum. "Geri alıyoruz. Bayat ekmeğin ayrı müşterisi var" dedi. 1 TL yerine 60 kuruşa ekmeği almak için akşam geliyor vatandaş. Bu, Türkiye'nin gerçeği. Birçok seçim kampanyası yaptık. İlk defa bu kadar vatandaş, "Sokakta yatıyorum, eve ekmek götüremiyorum" diyor. Böyle şeyler yoktu. O duruma düşse bile yardım mekanizmaları devreye giriyordu. Ya belediyeler, ya valilik... Normalde iktidar partisinin mobilize olması lazım. Parti kalmadı ki. Tek bir kişinin şahsında toplanan bir tablo var.
- Cumhurbaşkanı tabloyu görmüyor mu?
- Görmüyor olabilir. Ona farklı bir hikaye anlatıyor olabilirler. Artık topluma karışamıyor. Uzun uzun mesafeler, ciddi koruma kalkanları, çemberler... Çok yaklaşılamıyor, kendisi de yaklaşamıyor. Biraz tepkiden korkuyorlar belli ki. Kolay değil, bizim gibi her yerde yürümek. Diyarbakır caddelerinde yürüsün... Bilemiyorum, çok kolay olmayabilir. Önceden epey etrafının boşaltılması lazım.
- Bu tablonun sebebi 'damat' mıdır?
- Tek başına değil. Damat gidecek, her şey düzelecek mi? Her gün anayasa ihlali, insan hakları ve özgürlük sorunu varken, isterseniz dünyanın en iyi iktisatçısını getirin mümkün değil. Topyekun bir çözüm gerekiyor. Bir ara Merkez Bankası Başkanlığı için epey kişiyle konuştuk. Erdem Başçı ayrıldıktan sonra... Çok iyi iktisatçılar. Dediler ki, "Bir ay sürer. Talimat gelir, yapmayız, kötü olur." Pek çok kuvvetli isim kabul etmedi.
- Numan Kurtulmuş'un Suudi Arabistan'ın boykotuna ilişkin 'Gülüp geçiyoruz' demesini nasıl yorumluyorsunuz?
- Dört milyar dolarlık ihracata gülüp geçiyor. Hayatında ne kadar ihracat yapmış? Dört milyar dolarlık mal satıp zorluğunu yaşamış mı? Kolay mı? İhracatçı gülüp geçiyor. Ne kadar lakaytlık! Beceremeyince, o önemli değil, bu önemli değil. Ona gül geç, yok abartıyorsun de. Amma kolaymış. Olmayacak, yürümeyecek, sürdüremeyecekler.
- Erken seçim bekliyor musunuz?
- Mecburen gerekecek. Ben 2021 ve 2022'de yüksek ihtimalle diye düşünüyorum. Tabii Devlet Bahçeli gibi bir faktör var. Öngörülemez bir faktör. Daha fazla yanlışa ve başarısızlığa devam etmek istemeyebilir. Siyasi, sosyal ve ekonomik şartlar 2023'ün Haziran'ına kadar zor dayanır.
Ayrıntılar geliyor...