Ayşe Arman: Bu anlattıklarım birebir yaşandı

Ayşe Arman: Bu anlattıklarım birebir yaşandı

Ayşe Arman'ın kaleme aldığı yazı, üzerinde düşünülmeye değer...

Ayşe Arman'ın 20 Haziran 2013 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazısı.
 
Bu anlattıklarım birebir yaşandı
 
ARTIK o gençleri dinlemenin zamanı...
 
Onların tanıklıklarına, yaşadıklarına kulak verme zamanı... Bir sürü gençle konuştum. Önümüzdeki günlerde tek tek tanıştıracağım onları sizinle... İlki efekan. AK Parti'ye oy vermiş bir imam hatipli. Gezi parkı'nda gönüllü sağlık elemanı olarak çalışmış. Yaşadıklarını ondan dinleyelim...
 
Adın?
Efekan.
 
Yaşın?
23.
 
Eğitimin?
İmam hatip mezunuyum. İşletme okudum. Aynı zamanda ilk yardım eğitimi aldım. Pek çok sağlık kuruluşunda çalıştım.
 
aysearman-ogrenci-sozcu-resim-061.jpg
 
İlkyardım eğitimi almanın özel bir sebebi var mı?
Ben ailemden birkaç kişiyi hastaneye götürürken, bu konuda hiçbir şey bilmediğim için kaybettim. Babamı da kaybettikten sonra kendime söz verdim, mutlaka ilkyardım eğitimi alacağım diye. Aldım. Herkese de tavsiye ederim. Gezi'de çok faydası oldu.
 
Savaşta bile yapılmaz
 
Sen bu eyleme nasıl, ne zaman dahil oldun?
Başından beri içindeyim. Gönüllü sağlık elemanı olarak. Revirlerde çalıştım. Tabii ki doktor arkadaşların nezaretinde çalışıyorduk ama gerek ilk müdahale, gerek taşıma, gerek pansumanda bir sürü yaralıya paydam oldu.
 
Bu cumartesi nelere tanık oldun?
Korkunç şeylere. Bir kere, müdahale olmayacağı söylendiği için herkes şenlik havasındaydı. Gerçekten insanlık dışıydı yaşananlar. Bir anda gelişti. Taksim Dayanışma, hükümetle iletişim halindeydi, tek çadıra indiriliyordu, artık yavaş yavaş her şey tatlıya bağlanıyordu. Ya da biz öyle zannediyorduk. Yoksa insanlar, salak mı çocuklarını getirsinler oraya. Akıl var, mantık var. Ben artık bunların kasıtlı yapıldığını düşünüyorum. Birden gaz bombaları atılmaya başladı. Nasıl bir izdiham anlatamam. Daha kötü sonuçları olmadığına dua etsinler. Herkes dört bir yana dağıldı. Biz, en azından revirlere saldırılmayacak zannediyorduk. Savaşta bile yapılmaz çünkü. Ama yaptılar.
 
Gaz bombaları revirlere isabet edince n'aptınız?
Alabildiğimiz kadar tıbbi malzemeyi aldık, Divan Oteli'ne yöneldik. Ventolin, astım ilacı, sargı bezleri, Batikon, ama o halde ne kadar alabilirsin ki, aynı anda saldırı sürüyor. Bir taraftan da yaralıları kolluyoruz...
 
ENSEYE SAPLANAN FİŞEK
 
Divan'a gidince peki...
Orası da feciydi. Otelin önünde bir gencin ensesine fişek saplandığını gördük. Etrafındakiler yardımcı olmak için ensesindeki fişeği çıkardı. Ama tabii çıkarınca, bu defa birdenbire kan boşandı. Gazlı bezlerimiz yetmedi. Tişörtlerimizi çıkardık, tampon yapmaya başladık. Onu hemen Divan revirine taşıdık. Buradan, bir kere daha o otele teşekkür etmek istiyorum. Başbakan kızıyor ama gerçekten büyük insanlık yaptılar. Otelin altındaki otoparkı revir olarak kullanmamıza izin verdiler. Bir taraftan da, fişek isabet edenleri sedyelere yatırıp revire getirmeye çalıştık. Yaralıyı sedyeye yatırıyorsun, bir fişek daha isabet ediyor, sedye yere düşüyor. Sağlık görevlilerinden de yaralananlar oldu. Herkes dört bir yana dağılıyor, herkes birbirine çarpıyor, inanılmaz bir panik hali. Oradaki revire de fişek atıldı...
 
O zaman n'aptınız?
Reviri taşımak zorunda kaldık. Zaten Hilton tarafında da bayağı yaralanma olduğu için oraya destek gerektiği söylendi, bu sefer Hilton'a gittik...
 
Kaç doktor vardı?
Tam rakam bilmiyorum. Tıp öğrencileri, gönüllü doktorlar, aile hekimleri. Mesaisi bitiyor, direkt revire desteğe, yardıma geliyor. Gönüllü hemşire arkadaşlarımız da vardı.
 
REVİRLERİ TAŞIDIK
 
Bu arada polise saldıranlar da oldu...
Elbette. Doğruya doğru, taş atanlar vardı. Tabii o zaman işler daha da karışıyor. Ama çok açık ki, mağdur olan bizlerdik. Ekranlardan da izlemişsinizdir, TOMA'ların fışkırttığı o asitli sulara, biber gazına, fişeklere karşı yapabileceğiniz bir şey var mı? Müthiş bir arbede yaşanıyordu. Herkes Hilton'a kaçmaya başladı. Otel personeli bizi içeri aldı ve kapıları kapattı...
 
Polis Hilton'a girdi mi?
İlk başta girmedi. İçerideki durum içler acısıydı. Ayağı kırılanlar, kolundan, bacağından yaralananlar, nefes darlığı çekenler, astım krizi geçirenler, panik atak yaşayanlar... Elimizde müdahale edecek pek malzeme de yoktu. Acil durumdakileri ambulanslara taşıdık. Polis, otelin girişindeydi. Bu kadar büyük bir şiddet uygulanınca, kalabalıkları durdurmak da mümkün olmuyor, onlar da taş attı, polis yine biber gazı sıktı. Bu sefer kim var kim yok, herkes otelin içine girdi. Ezilenler oldu, düşenler oldu. Polis de girdi. O arada bir düğün de vardı. İnanılmazdı yaşananlar. O davetlilerin paniği filan korkunçtu. Otel, son derece olgun ve sakin bir şekilde polise, "Buradaki herkes misafirimizdir!" dedi ve polis bir şey yapamadı. "Gitmek isteyenler gitsin, kimse gözaltına alınmayacak" dedi. Bir kısım insan dağıldı. Biz yaralılara yardım etmeye devam ettik. Herkes büyük korku yaşıyordu. Yaşlısı, genci, Gezi'yle alakası olanlar, olmayanlar, beş yaşında çocuklar bile vardı...
 
Gerçi o gün televizyonda Başbakan uyarmıştı...
Yok hayır, bunu asla kabul etmiyorum. Ve kızıyorum böyle söylendiğinde. Bakın, kimse göz göre göre hayatını tehlikeye atmaz. Her şey yumuşamıştı, saldırı lafının "s"si bile yoktu ortalıkta. Vali Bey, "Çayınızı içmeye gelebilirim" türünden laflar ediyordu. El insaf! Can Dündar da ekranlarda söyledi. Hiçbir uyarı yapılmadan bodoslama daldılar. Parkın içinde festival havası vardı, konserler vardı, forumlar, film gösterileri vardı. Bu kadar mı kalpsiz olunur!
 
GÖZÜ ÇIKAN ARKADAŞIMIZ
 
Hilton'dan sonra...
Sabaha karşı, birkaç doktor arkadaşla oradan ayrıldık. Çünkü "Kurtuluş'a acil tıbbi yardım gerekiyor" dendi. İnsanlar cumartesi gecesi her şey yaşandı bitti zannedebilir, hayır en sert çatışmalar ertesi gün Kurtuluş'ta yaşandı. Orada bir internet cafe'yi revire çevirdik.
 
Siz yaralıları hastaneye götürdükten sonra haber alabiliyor musunuz?
Hayır, mesela o ensesinden fişek çıkarılan arkadaşa ne oldu bilmiyorum. Konuşamadığımız, görüşemediğimiz hocalar var, onlar da nerede şu anda bilmiyorum.
 
Kurtuluş'ta daha sert çatışmalar yaşandı dedin...
Evet, en azından ben en büyük yaralanmalara orada tanık oldum. Gaz fişeği bir gencin gözüne saplanmıştı. Gözü resmen dışarı çıkmıştı. Tamam, ilk yardım eğitimi aldık ama neticede doktor değiliz. Biz sadece ilk müdahaleyi yapabiliyoruz o kadar, o da elimizden geldiğince. Gaz direkman gözüne enjekte olduğu için can çekişiyordu. Onu revire taşıdık. Durumu ağırdı. Kalbi durup durup çalışıyordu. Ambulans çağırdık, gelmedi. Derken bir araba bulduk, iki hemşire arkadaşımız onu apar topar hastaneye götürdü. O arada bileğine, ayağına, bacağına fişek isabet etmiş olanlar vardı. Onlarla uğraşırken, gözü çıkmış genç için çağırdığımız ambulans geldi. Ambulans giderken de polis baskını başladı! Orada bir kere daha el insaf dedim! O minicik internet cafe'den bozma revirimizi 30 tane fişek yağmuruna tuttular. Bu gerçekten orantısız güç. İnsanların canına kastetmek!
 
Sonra ne oldu?
Bu sefer halk tepki gösterdi. "Orası revir, oraya niye saldırıyorsunuz?" diye, apartmanlardan anneler, babalar indiler, polise müdahale ettiler. Yaralıları dışarı taşıdık. Reviri de bir alt sokağa... Birileri dükkânını açtı, "Burayı kullanın!" dedi. İnsanların o arbede içinde dayanışması, yardımlaşması inanılır gibi değil. Ve bir kere daha gördüm ki, bu ülkede gerçekten çok iyi insanlar da yaşıyor.
 
Vali, "Kendine doktor süsü veren insanlar"dan söz etti, "Onları yakalamanın peşindeyiz, onlar hırsız, terörist" gibi açıklamalar yaptı...
Valla, bugünlerde herkes her şeyi söylüyor. Ben gördüğümü, yaşadığımı bilirim. O saldırılar esnasında ne hırsızı ya! İnsanlar çantalarını, cüzdanlarını, telefonlarını, hatta astım ilaçlarını bırakıp kaçtılar... Can derdindeydi insanlar. Neymiş doktorların arasına hırsızlar karışmış, kim inanır! Bir ara, ben de kolumdan yaralandım. Yerde yatan birine yardım etmeye çalışıyordum, hem midesine hem koluna gelmişti fişek, bir de elmacık kemiği kırılmıştı. Onu yerden kaldırmaya uğraşıyordum. Baktım, TOMA üstüme üstüme geliyor, beyaz önlüklü olduğumu görünce, direkt beni hedef aldı. Panik oldum. Ayaklarım paramparçaydı. O asitli su, hem yakıyor, hem de kanamaya sebep oluyor. Allah'tan birileri yardım etti, yaralıyı da aldım kenara kaçtım. Bi apartmana götürdük. Tam "Gazdan mahvolacağız, bittik" diyorsun, biri yardımına koşuyor. Üst katta oturan yeni evli bir çift evini açtı. Elmacık kemiği kırılan genci hastaneye gönderdik.
 
Ne diyeceksin bütün bu yaşananlar için?
O kadar doluyum ki, saatlerce konuşabilirim. Evet, zulüm vardı. Orantısız güç vardı. Baskı vardı. Şiddet vardı. Ama orada yılmayan, direnen gençler de vardı. Binlerce. Başkaları hayatı daha güzel görebilsin diye, gözlerinden olan gençler de vardı. Herkes şahittir, bu anlatılarım birebir yaşandı...

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler