Yazar Fehim Işık ve gazeteci Avni Özgürel Radikal'e yaptıkları ‘temkinli’ değerlendirmelerinde saldırıya farklı açıklamalar getirseler de vurguladıkları nokta Sakine Cansız’ın örgüt için önemi.

 

Cansız, kuruluşundan itibaren örgüt içerisinde yer almış, Abdullah Öcalan’a yakınlığı ile tanınmış bir isim. Uzun süredir de Avrupa örgütlenmesi içerisinde yer alıyordu.

 

Fehim Işık’ın suikaste ilişkin değerlendirmesinde yeni çözüm sürecine ilişkin olarak şunları söyledi: “Bu son süreci baltalamaya dönük provakatif girişimler olabileceğini ve görüşmelerin kesintiye uğrayabileceği herkesin düşündüğü bir ihtimal elbette. Ama ben şahsen böyle bir gelişmenin Avrupa’dan gelmesinden beklemiyordum”

 

Avni Özgürel de “Çözüm sürecine girildiğinde bu tür hadiselerin yaşanmış olması sürpriz değil elbette” diyerek benzer bir duruma işaret ediyor.

 

Her iki ismin olaya ilişkin değerlendirmeleri şöyle:

 

 

Öncelikle bu işin failleri şu mudur bu mudur bilemeyiz elbette. Ama doğrudan doğruya Öcalan’a yakın kişileri hedef alan bir suikast olduğu açık. PKK’nın Avrupa’daki çatısı, Sabri Ok, Bedreddin Kavak, Fuat Kal, Süleyman Günyeli, Gönül Tepe ve Sakine Cansız’dan oluşuyordu. Cansız da Öcalan’a yakın isimlerden oldu hep.

 

İlgi çekici bir nokta daha çok yakın zamanda Almanya’da örgüt yönetimindeki farklı bir grubun öncü olarak değerlendirebileceğimiz kesimleri ile Cansız arasında yaşanan tartışmadır. Daha birkaç gün önce meydana gelen bu olay haber de oldu. Bu cinayetler de kriminal olarak bilemem ama profesyonel bir eylem. Yüzde yüz böyledir diyemem ama tetiği kim çekti sorusunun farklı cevapları olabilir. Ama olayın doğrudan Öcalan’ı hedeflediğini düşünüyorum. Kim yapmış olursa olsun. Örgütün iç yapısındaki farklı eğilimlerin ötesinde işin içinde farklı istihbarat örgütleri bu işe karışmış olabilir.

 

 

Sakine Cansız, PKK içerisinde baştan bu yana yalpalamayan ender kadrolardandır. 1993’te kendisiyle bir röportaj da yapmıştım. Şunu söyleyebilirim ki PKK içerisinde Murat Karayılan ve Cemil Bayık neyse Sakine Cansız da odur. 12 döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde kalmış ve direnişi ile tanınan bir kadındır.

 

Onun ve KNK temsilcilerinin böyle bir suikaste kurban gitmeleri elbette şu son süreci baltalamaya yöneliktir. Kürt sorununda müzakereler yoluyla çözüm istemeyenlerin olması da bir sürpriz değil. Ancak benim anlayamadığım olayla ilgili henüz net olan hiçbir bilgi yokken Türkiye basınında “PKK içi bir infaz” gibi değerlendirmeler yapılması. Henüz Fransa devletinden dahi hiçbir açıklama yokken böyle yorumlar nasıl yapılabilir?

Ben şunu biliyorum Avrupa’da Türkiye ile bağlantılı Abdullah Çatlı gibi isimlerin, çeşitli istihbarat birimlerine çalışanların her zaman en rahat eylemle alanlarından biri Paris olmuştur. Geçmişte bunlar da basına yansımıştır. Ancak bu olayda ben katillerin bulunabileceğini düşünüyorum. Tek olumsuzluk anlaşıldığı üzere cenazelerin geç bulunmuş olması. Yine de Fransa’nın katilleri bulabileceğini düşünüyorum. Ve şunu çok net söyleyelim ki bu, örgüt içi bir infaz değildir. Bu tür cinayetlerde önemli olan tetiği kimin çektiği değil cinayetin kimin işine yarayacağıdır.

 

kaynak: radikal.com.tr