Av. Erkan Köroğlu: 'Çankırı Cezaevi depreme dayanıklı değildir' raporu görmedim
Çankırı eski Baro Başkanlarından Av. Erkan Köroğlu, kapatılan cezaevi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Köroğlu "Cezaevi hangi bilirkişilerce hangi kriterler uygulanarak alındığı konusunda hiçbir açıklama yapılmadan bir günde kapatılıyor." dedi.
ÇANKIRI E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu 9 Mart Perşembe günü alınan "Depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle" (!) sorgusuz-sualsiz ve de tartışmasız bir şekilde oldu-bittiye getirilerek kapatıldı!
Cezaevinde bulunan tutuklu ve de hükümlüler başta Bolu/Gerede olmak üzere çevre illerin cezaevlerine nakledildiler. İşin ilginci cezaevinin kapatılması kararı Çankırı medyasında hiç mi hiç tartışılmadı! Tuhaftır ki ne siyasiler ne esnaf kesimi ne de mevcut Baro yönetimi bu konuyla ilgili 'olumlu' ya da 'olumsuz' herhangi bir görüş, herhangi bir açıklama zahmetine girmediler.
9 Mart'tan bu yana yaklaşık 30 gün geçti ve Sözcü18 Haber Merkezi olarak konuyla ilgili konuşacak insan avına çıktık! Çankırı Barosu'na üye bazı avukat dostlarımızla konuyu tartışalım istedik! Kısa kısa görüş bildirip 'şimdi zamanı değil' (!) yaklaşımında bulundular. Araya araya Baro'nun geçmiş dönemlerinde '5 dönem başkanlık' yani 10 yıl 'başkanlık' görevinde bulunmuş Av. Erkan Köroğlu'nu yakaladık ve konuyu masaya yatırma teklifinde bulunduk. İkna etmesi zor oldu ancak Erkan Köroğlu Çankırı E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu'nun kapatılma gerekçeleri ile birlikte yaşanan sonucun, Çankırı'ya kaybettirdiği ekonomik tabloyu da gözler önüne sermekten çekinmedi...
"Cezaevi sizce neden kapatıldı?" sorumuzla birlikte diğer sorularımıza Av. Erkan Köroğlu'nun yanıtları şöyle oldu:
- Ülkemizdeki cezaevleri, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne bağlıdır. Çankırı Cezaevi'nin apar topar Genel Müdürlükçe kapatılması bana göre bir zamanların Milli Eğitim Bakanı'nın "Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim" söylemini andırıyor. Yaklaşık 700 tutuklu ve hükümlünün kaldığı, 200'e yakın İnfaz Koruma memurunun görev yaptığı, yine dış güvenliği jandarma tarafından sağlanan bir kurumun şehrimiz içerisinde yarattığı hukuksal, sosyal ve ekonomik büyüklüğü karşısında, cezaevinin halkımızı tam ve eksiksiz bir şekilde tatmin eden açıklamalar ile Genel Müdürlükçe kapatılması daha faydalı olurdu diye düşünüyorum.
- Tam burada şunu izninizle şunu sorayım: Cezaevi'nin depreme dayanıklı olmadığına ilişkin bir raporu siz gördünüz mü?
- Genel Müdürlüğün, cezaevinin depreme dayanıklı olmadığına ilişkin bir raporun olduğu gerekçesine dayanmakta olduğunu duyuyoruz fakat bu raporun hangi bilirkişilerce hangi kriterler uygulanarak alındığı konusunda hiçbir açıklama yapılmadan cezaevi bir günde kapatılıyor. Çok merak ediyorum diğer kamu binaları konusunda da aynı bilirkişiler rapor düzenlemişler midir veya düzenlemişlerse, bu kamu binaları her yeri perde beton olan, tek katlı ve tünel kazımına karşı altı metrelerce beton olan Cezaevinden daha mı güçlüdür? Ya da Cezaevi, kapatılmadan deprem bölgesinde dahi binalara uygulanan güçlendirme ile açık kalabilir miydi? İşte tüm bu soruların cevapları Genel müdürlükçe verilmeden kamu vicdanı rahat etmeyecektir. Ve sorunuza verebileceğim yanıt; Ben cezaevi ile ilgili bugüne kadar önüme 'Çankırı Cezaevi depreme dayanıklı değildir' raporu gelmedi ve görmedim!
- Gerçekten yaptığınız değerlendirme çok ilginç! Ve bu soru başta Çankırı Başsavcılığı makamı olmak üzere, Adalet Bakanlığı ve bölge milletvekillerine de sorulmalı! Umarım muhatapları Çankırı Cezaevi ile ilgili olarak kendilerine sunulmuş 'Depreme dayanıklı değildir' raporunu kamuoyu ile paylaşırlar! Gelelim cezaevinin kapatılması ile birlikte Çankırı'nın ticari kayıplarına... Bu konudaki değerlendirmeniz nasıl olur?
- Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; Kendisi ya da yakınları suça hiç bulaşmamış ya da bulaşma ihtimalini hayatlarına kondurmayan vatandaşlarımız, cezaevlerini her ne kadar Yeşilçam filmlerinden gördükleri kadar bilseler de cezaevleri, şehirlerde hayatımızın bir gerçeğidir. Yaklaşık 700-1000 kişi arasında yatanların kaldığı bir yer düşünün. Orada her gün üç öğün yemek çıkıyor. Kasap, manav, eczacı, temizlik ürünleri, fırın... vb şehirdeki bir çok esnaf bu yapıdan para kazanıyor. Burada yatan insanları ayda bir ziyarete gelenler şehrin ulaşım firmalarına, lokantalarına, tekstilcilerine ve diğer esnafına para bırakıyor. Özellikle tutuklu veya hükümlü Çankırı insanı, ailesi ile avukatı ile daha sık görüşme şansı buluyor. Çalışan yüzlerce İnfaz Koruma memuru ve jandarma personelinin aileleri ile şehre kattığı katma değer küçümsenemeyecek ölçüde oluyor. Ortaya koymaya çalıştığım ekonomik sirkülasyonun boyutlarını varın siz hesaplayın! İşin daha acı tarafı, Çankırı'da ticari hayatın boyutları istenen düzeyde değilken, bir de kıt-kanaat dönen ticari hayata böylesi bir hamle, şehri ve şehir içerisinde ticaret yaparak ayakta kalma mücadelesi veren vatandaşlarımıza ağır bir yük ve külfet getirmiştir. Bunu konuşmamak, sorunu 'yok' saymak anlamına gelmez! Esnaf Odamız da Ticaret - Sanayi Odamız da, iş insanımız da, bunu dile getirmeli ve yaşanan sıkıntının hesabını siyasetçiden sormalı diye düşünüyorum.
- 'Dilek ve temennileri alsam' diyorum...
- Maalesef Cezaevleri her dönemde hayatın ve normal gündemin hep dışına atılmıştır. Bu konuda konuşanlar ise egemen söyleme karşı ideolojik olarak algılanmıştır. Oysa gerçek yukarıda anlattığım gibidir. Her ne kadar yeni cezaevi yapılacağı söylense de şehrimize yeni hastane yapılacağı söylemi 8-10 yıldır devam etmektedir. MKE'de çalışan sayısı düşürülmüştür, Özelleştirmeler ile hemen hemen tüm kurumların içi boşaltılarak kamu görevlileri gönderilmiştir. Fatih'in, İstanbul’u fethinden hemen önce Bizans halkı ‘Melekler erkek mi dişi mi?' diye saçma sapan tartışmalara girerek ikiye bölünmüş, enerjilerini düşürmüş ve şehirlerini kaybetmiştir. Bizim de Çankırı halkı olarak geleceğimiz ve çocuklarımız için, içinde bulunduğumuz duruma isyan etmeden ama Nisyan da etmeden yeni bir manifesto bulup şehrimizi büyütmemiz gerekir. Bu arada meleklerin de cinsiyeti yoktur.
- Bizlere zaman ayırdığınız için teşekkür eder, işaret ettiğiniz 'manifesto'nun ortaya çıkması konusunda 'gayret gösterenler' safında olma dileklerimizi iletiriz.
Vedat Beki