Asuman Şakar'ın kaleminden Moğolistan
Geçtiğimiz günlerde Çankırı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanı Mustafa Can'ın destekleriyle Moğolistan'a giden üniversite öğrencisi Asuman Şakar, gezi ile ilgili izlenimlerini Sözcü18 için kaleme aldı. İşte o yazı...
İlk defa bir yazıya nasıl başlasam diye düşünüyorum. Neyi nasıl anlatsam, nasıl tarif etsem? Anlatabilir miyim bilmiyorum. Gördüklerimi hakikî olarak yansıtabilseydi fotoğraf makinem yahut yansısaydı gönlümden geçen kelimelere aslıyla, sizlere anlatabilirdim muhatap olduğum o eşsiz coğrafyayı. 13 Temmuz! Moğolistan'a gidiş.
Baş döndürücü doğasıyla mavi göklerin ülkesi olarak anılan Moğolistan 1.566.000 kilometrekarelik yüzölçümüyle Türklerin tarih sahnesine ilk defa çıktığı ve bilinen en eski yazılı kaynaklara ev sahipliği yapan bir coğrafyadır. Bir tarih öğrencisi olarak İstanbul'a döndüğüm zaman şunu fark ettim ki ata topraklarını görmeden, Tonyukuk ile göz göze gelmeden ve o toprakların tozunu yutmadan gerçek manasıyla tarihçiyim demek pek mümkün değilmiş. Şimdi sizlere o coğrafyanın tüm zorlu koşullarına rağmen benim için bir masaldan farksız olan ve tekrar yaşamak istediğim o günlerden bahsedeceğim...
Öncelikle Moğolistan'da iki farklı ülke var gibi. Biri başkent Ulan Batur ve çevresi. Öteki uçsuz bucaksız bozkırlar, çöller ve vahalar. Ve ikisindeki yaşam birbirine hiç mi hiç benzemiyor. Moğolistan, Asya'nın kuzey kesiminde bir kara ülkesidir. Kuzeyde Rusya Federasyonu, doğu, güney ve batıda ise Çin Halk Cumhuriyeti ile çevrilidir. Yüzölçümüyle Asya'nın sekizinci büyük ülkesidir. Moğolistan'da sık ve yaygın sıcaklık değişiminin yanı sıra son derece düşük yağış miktarıyla belirlenen sert bir karasal iklim hüküm sürer. İşte bu coğrafyayı görebilmek için Bişkek aktarmalı tümü 10 saat devam eden uçuş sonucu Moğolistan'ın başkenti Ulan Batura vardık. Ve benim Moğolistan maceram böylelikle başlamış oldu.
Günde ortalama 800 kilometre yolu, sadece asfalt değil hiç yolu olmayan çamur, toz, çukurlarla bezenmiş yolculuk serüvenimiz 15 gün devam etti. Bu uzun yolculuk süresince molalar vererek (arabamızın lastiği patladığı için) bozkırda çiçek toplama imkânım oldu. Moğolların keçeden yapılmış geleneksel çadırı olarak bilinen "Ger" kamplarında konakladık. Ger‘in kapısının küçük olması nedeniyle başımı çarpmadım desem yalan olur. Bozkırda konaklamaktan bahsetmişken yıldızlardan söz etmemek olmaz. Büyük şehirlerde yıldızları pek az görürüz. Genellikle tatil yörelerinde yıldızları seyre dalarız. Türkiye’de de yıldızları seyredebiliriz. Moğolistan’da bu yok. Moğolistan’da galaksinin tamamı var. Bizim alışık olduğumuz hayatın ötesinde yer ile gök arasında tarifi olmayan bir sessizliğe bürünüyor geceleri.
Moğolistan'ın özel tatlarını da denedik. Kımız, peynir çeşitleri, kızartılmış ekmek. Bunlar gezimizin turistik kısmı idi. Bir diğer kısmı ise Türk tarihi açısından eserlerin bulunduğu müzeleri gezmemiz ve açık hava müzesi niteliği taşıyan bu coğrafyada geçmişimize ait anıtlarını görmem idi. Benim için çok kıymetli ve değerli olan Tonyukuk, Bilge Kağan Ve Kültigin anıtları ile karşılaştığım ve unutmamım mümkün olmayacağı o anlarda gözlerimin dolmasına engel olamadım.
Türk tarihine gönül vermiş bir Türk genci olarak kilometrelerce öteden buraya gelmemi, Türk tarihine tanıklık eden bu toprakları görmemi ve tarifi olmayan bu duyguları yaşamama vesile olan Çankırı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanımız Kaptan Mustafa Can Bey'e şükranlarımı sunuyorum.
Ötüken merkezli akademik bir gezi niteliği taşıyan bu yolculuğumuz esnasında bizi bilgileri ile aydınlatan hocam Prof. Dr. Ahmet Taşağıl'ın izinden Türk tarihini araştırmak, öğrenip ve öğretmek gayemdir. Neticede bu doğaya, bu coğrafyaya ve tarihine hayran kaldım. Ve sözlerimi dönüş yolunda not defterime bu topraklara ithafen yazdığım bir yazımı paylaşarak bitirmek istiyorum:
- Tonyukuk! Sana elveda demiyorum, bilakis tekrardan görüşmek üzere…
Moğolların keçeden yapılmış geleneksel çadırı olarak bilinen "Ger"...