Arda Turan: Eğer birilerinin fıtratında kötülük varsa...
L-Manyak’ın yazarlarından Ozan Önen, İspanya'da Arda Turan'ın evine konuk oldu, yıldız oyuncuyu konuşturdu.. Arda Turan ve daha önce söylemedikleri...
L-Manyak’ın yazarlarından Ozan Önen’e Madrid’teki evinin kapılarını açan A Milli Futbol Takımı Kaptanı Arda Turan, dergiye verdiği on sayfalık özel röportajda yer alan “Bizde hiçkimseye biat yok, evimizde sosyalizm var” sözleriyle çok konuşulmuş; herhangi bir siyasiyle hiçbir göbek bağının olmadığını ve hiçkimseye de biat etmeyeceğini açıklamıştı. Aynı röportajda, Arda Turan’ın özel hayatından futbol hayatına, siyasi duruşundan ilginç anılarına kadar birçok konuda birbirinden çarpıcı detaylar da ilk kez gün yüzüne çıktı...
Arda Turan’ın röportajdan sızan “Dünyada fakirlik neden var? Dünyada neden fakirlik bitmiyor? Fakirler doyamadığı için değil, zenginleri doyuramadığımız için!” sözü Twitter ve Instagram’da oldukça fazla paylaşıldı... İşte, ünlü futbolcunun adının Twitter’da ‘trending topic’ olmasına da neden olan o çok ses getiren röportajından yepyeni açıklamaları:
“ÇOK SAĞLAM KAFA ATMIŞTIM ONA...”
Röportajda “Ben hayatım boyunca kazandığım şeyleri ya futbol oynayarak ya da kavga ederek kazandım. Kazanmayı öyle öğrendim. Bu ayıp mı yanlış mı bilmiyorum, ama ben böyle bir yerden geliyorum.” diyen Arda Turan, “Hep dövdük diye de bir iddiam yok; mahallede kavga etmiş herkes çok iyi bilir ki mutlaka dayak da yemiştir, dayak da atmıştır. Bizde de böyleydi ama biz racona uygun davranırdık hep; dayak yesek de kaçmazdık.” esprisini yaptı...
Derginin kapağında karikatürist Bahadır Boysal tarafından Bayrampaşalı Godfather olarak karikatürize edilen ve “Ben aşağı mahalleden geliyorum” diyen yıldız futbolcu, kendisini örnek alan çocuklara kavgacı olmamaları gerektiğini de hatırlatırken, sonradan çok iyi dost olduğu Ufuk isimli çocukluk arkadaşıyla yaşadığı bir kavga anısını da Ozan Önen’e anlattı: “Sınıfın en uzun boylusu oydu. Orta 1’deydik. Çok sağlam bir kafa atmıştım ona. Böyle, sıranın üstüne çıkıp uçarak! Kavga başladı ve iyi de bir kavga etmiştik: Kimsenin kimseyi dövemediği güzel bir kavgaydı. Uzun süren ve dediğim gibi, kimsenin galip gelemediği muhteşem bir kavga.”
Arda Turan, Hülya Avşar’a verdiği bir TV röportajında da “Sokakta top oynayan çocuk küfür etmeyi öğrenir ama anneye küfür etmemesi gerektiğini de öğrenir: Çok ince bir çizgidir sokak.” demişti.
“GALATASARAY ALTYAPISINA GİRENE KADAR KRAMPONUM BİLE YOKTU”
Atlético Madridli yıldız futbolcu, “Yırtık krampon güzeldir çünkü içinde mücadele vardır, emek vardır ve içinde emek olan her şey güzeldir” şeklindeki sözlerine, “Küçüklükten, hani fakirlik demeyeyim de, o dönemden bu döneme sadece metrekareler büyüdü, yemekler çoğaldı: Eskiden de taze fasulye vardı, şimdi de taze fasulye var hayatımızda ama şimdi taze fasulyenin yanında kola da içebiliyoruz” diye devam etti.
Yaşam şeklini değiştirmediğini, “aşağı mahalle”den geldiğini ama Madrid’te bile çocukluk arkadaşlarıyla komün halinde yaşadığını belirten milli futbolcu, lahmacun, kokoreç ve mantının bile kargoyla İstanbul’dan Madrid’teki evine geldiğini belirtti. Kendisini örnek alan çocuklara mesaj yollamayı da ihmal etmeyen dünyaca ünlü yıldız, sokak futbolunun içinden geldiğini ve Galatasaray altyapısına girene kadar da kendine ait bir çift kramponunun dahi olmadığını söyledi.
Çocukluğunda, pazardan aldığı beyaz tişörtlerin üzerine keçeli kalemle rakamlar yazarak formalar ürettiğini ve mahalledeki kömürlükleri de soyunma odası ve kulüp binası gibi kullandıklarını da açıklayan Arda Turan, bu konudaki sözlerini “İmkânları iyi olanları da kötüler gibi olmak istemem: Çünkü futbol ve oyunlar, her şekilde her şeyle oynanabilecek kadar güzeldir ve çarelidir. Onun için imkânı olmayanlar kendilerini hiçbir şekilde çaresizleştirmesinler.” şeklinde sürdürdü.
“BİR ÇAYA, TAVLAYA GELSENE RONALDO”
Arda’nın Madrid’teki evinden görüntülere de yer verilen dergide, Turan’ın Madrid’teki dünya yıldızı komşularına dair ilginç anektodlar ve fotoğraflar da yer aldı. Arda Turan’ın evinin, Real Madrid’in 10 numaralı futbolcusu James Rodríguez’in eviyle, Atlético de Madrid’in teknik direktörü Arjantinli efsane isim Diego Simeone’nin evinin tam arasında kaldığı, her evin kendine ait çim futbol sahasının bulunduğu için de yıldız isimler evlerinde futbol oynarken topun sık sık birbirlerinin bahçesine kaçtığı belirtilirken, röportajı gerçekleştiren Ozan Önen’in de bu yıldızlarla olan karşılaşmalarına dair ilginç detaylar yer aldı.
Arda Turan’ın diğer komşularınınsa dünyaca ünlü yıldızlar Cristiano Ronaldo, Gareth Bale, Antoine Griezmann, Fábio Coentrão, Toni Kroos, Fernando Torres ve Karim Benzema olduğu, hatta röportajın yapıldığı günden birkaç gece önce Fernando Torres’in bulldog cinsi köpeği evden kaçtığı için, Torres’in köpeğini Arda’nın bahçesinde ararken çekilmiş bir görüntüsüne de yer verildi. Arda Turan’ın köpekleri Bayram ve Paşa ile çekilen fotoğraflarının da yer aldığı dergide, Ozan Önen’in, Arda’nın İstanbul Bayrampaşa’daki komşuluklarıyla Madrid La Finca’daki yıldız isimlerle komşuluk arasındaki farkı sorması üzerine; o komşuluğun Madrid’te mümkün olmadığını dile getiren Arda Turan, “Bir çaya, tavla oynamaya falan gelsene Ronaldo yok mu meselâ?” sorusu üzerineyse şunları söyledi: “Türk kültürü farklı bir şey. Orada herkesin gözünün önünde büyüyorsun; herkes herkesin kundaktaki halini biliyor, komşuluk da, misafirlik de çok farklı. Elbette ki buradaki komşuluklar da Bayrampaşa’daki o komşuluklardan farklı, ama gördün işte; burada da bahçesine top kaçan atıyor ötekine.”
“GEZİ PARKI...”
Ozan Önen’in, Gezi Parkı eylemlerinde hayatını kaybedenler için neden açıklama yapmadığına ilişkin sorusuna “Konular bana gelseydi, konular bana sorulsaydı, inan bana adaletle, kendi inandığım adaletle, her adaletsizlik üzerine konuşurdum. Yine konuşurum!” karşılığını veren Arda Turan, 2012 Avrupa Şampiyonası grup elemelerinde, Türkiye ile Kazakistan arasında oynanan karşılaşmanın ardından yaptığı “Attığım golü Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün halkların şehit olan evlatlarına armağan ediyorum” açıklamasını da hatırlattı.
Zamanında, bu açıklamasını kapağına taşıyan LeMan Dergisi’nin “Halkların kardeşliği Arda’ya kurban olsun!” manşetli kapağına da ayrıca yer verilen röportajda, kendisini hükümet yanlısı gibi gösterenlere karşı sitem eden milli yıldız, “Söylediğim şey hükümetin, iktidarın hiç hoşuna gitmeyen bir şeydi. O zaman bu insanlar, yani şu an beni hükümet yanlısı olmakla itham edenler neredeydiler? Hiçkimseye biat etmek yok! Unutmasınlar!” derken ekledi: “Ben o klavye başında oturarak hayatını geçiren, sadece yorum yaparak dünyayı yönettiğini düşünen insanların tanıtmaya çalıştığı gibi bir insan değilim!”
Röportajda ‘Hayatındaki en yakın insanlardan biri’ olarak tanımladığı yardımcısı Ata Bozan’ın Kürt kökenli olduğunu ifade eden ünlü yıldıza dair, L-Manyak Dergisi Mayıs 2015 sayısında çok çarpıcı bir detay daha yer aldı. L-Manyak Dergisi’nin, İspanya İç Savaşı’nın sloganı “No Pasaran – Faşizme Geçit Yok” sürmanşeti ve “Biat Yok” manşetiyle kapaktan verdiği bu röportaja ek olarak, derginin aynı sayısında, Arda Turan’ın yardımcısı Ata Bozan’ın da Arda hakkındaki görüşlerine Ozan Önen’in “Madrid’te bir Mardinli” başlıklı yazısında yer verildi. Kendisini “11 yaşından itibaren tribünlere giden, tribünde içindeki her şeyi haykıran, Beşiktaş çArşı Grubu’ndan yetişmiş ve halkların kardeşliğinin güzelliğini görmüş biri” olarak tanımlayan Ata Bozan, “Önemli olan çalışmak, kendini geliştirmek, insanlara saygı duymak, ırkından-renginden dolayı kimseyi ayırmamak, insandan isteyeceğini de Allah’tan isteyebilmek. Arda da böyle biri ve biz bu nedenle bir aradayız.” şeklinde başladığı sözlerini şöyle sürdürdü: “Arda, emekçi insanlara saygıda asla kusur etmez. Örneğin, Atlético takım otobüsüne bindiğinde, otobüs şoförünü Atlético Madrid teknik direktöründen ayırt etmez, çünkü yüksek empati gücüyle, o şoförün babası olabileceğini düşünecek akla ve kalbe sahiptir.”
“Eğer birilerinin fıtratında kötülük varsa...”
Arda Turan, röportaj boyunca sık sık bir arada yaşama kültürüne ve demokratik söz hakkına dikkat çekerken, şu ifadeleri kullandı: “Eğer birilerinin fıtratında kötülük varsa, eğer birilerinin fıtratında onlar gibi olmayanlarla konuşmamak veya onları yok saymak, onları ezmek, hor görmek varsa, benim fıtratımda da her zaman iyilik yapmak olacak. İnandığımı söylemek olacak ama benim gibi olmayanlarla da her şeyi paylaşmak, beraberce yaşamak olacak. Ben sabırlı davranacağım.”
“İnsanlar bana saygı duymayı öğrenmeyecekse...”
Hakkında biri yurtdışında olmak üzere iki tane de kitap yazılan Arda Turan, iyi bir biyografi kitabı okuru olduğunu belirtirken, röportajda Turan’ın iyi bir kitap okuru olduğundan ve evinde özellikle Ernest Hemingway kitaplarının göze çarptığından bahsedildi. İleride, kariyerine ve özel hayatına dair bir de kitap yazmak istediğini ifade eden Arda, futbolu bıraktıktan sona Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olma hedefinin de olduğunu söyledi. “İnsanlar bana saygı duymayı öğrenmeyeceklerse, ben çalışıp didinip, deneyip başarıp, doğruyu gösterip bunu yapacağım” diyen Arda Turan, sabırlı biri olduğunu “Sabır, dayanma gücünden ibaret değildir. Sabır, olaylara ilk anda gösterdiğimiz tavırdır.” görüşüyle dile getirdi ve bu sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsan nefsi nankördür, unutabiliriz. İnsan her şeye alışır. Sonra sabrettik falan diyoruz. Hayır, o sabır değil! Ölüme bile alışıyor insan. Halbuki olaylara ilk anda gösterdiğimiz davranış biçimidir asıl sabır.”
“Arda Turan’ın Efsane Onbiri”
Galatasaray’dayken bir Süper Lig şampiyonluğu, bir de Türkiye Kupası kazanıp iki kere de asist kralı olan ve Galatasaray’ın en genç kaptanı olma ünvanını elde eden Türkiye A Milli Futbol Takımı kaptanı Arda Turan, İspanya’daki hayatından çok memnun olduğunu ifade ederken, “Madrid’te ve İspanya’nın, Avrupa’nın genelinde farklı olan şey, öncelikle bizlerin bir insan, sonra bir sporcu olduğumuzu her zaman hatırlamaları ve bizi, ilk olarak saha içindeki performanslarımıza göre değerlendirdikleri gerçeği” açıklamasını yaptı.
İspanya’ya transferinin ardından Atlético’yla UEFA Kupası, La Liga Şampiyonluğu, İspanya Kral Kupası Copa del Rey, İspanya Süper Kupası ve UEFA Süper Kupa’yı kazanan ve geçtiğimiz yıl da Şampiyonlar Ligi yarı final maçında attığı harika golle takımı Atlético Madrid’i UEFA Şampiyonlar Ligi Finali’ne taşıyan, bu seneyse çeyrek final oynama başarısı gösteren milli yıldızımızın, yılda yedi-sekiz kez Messi ve Ronaldo gibi dünya yıldızlarıyla aynı sahada mücadele ettiğinden ve kendisinin de bir futbol efsanesi haline geldiğinden bahsedilen röportajda, Arda Turan’dan “efsane kadro”sunu kurması istendi...
Bonservisi için şu an 41 milyon Euro değer biçilen Arda Turan, efsane kadrosunun teknik direktörünün José Mourinho olabileceğini açıklarken, efsane ilk 11’iniyse şöyle sıraladı: “Kalede kesinlikle Gianluigi Buffon olur... Sağ bek Sergio Ramos. Sol bek Roberto Carlos. Defansın göbeğindeki ikili, Franz Beckenbauer ve Franco Baresi. Ortasahanın sağı Johann Cruyff, solu Zinedine Zidane, ortasahanın ortası, 10 numara Diego Armando Maradona. İleri üçlünün solunda Cristiano Ronaldo, sağında Lionel Messi, ortalarındaysa Brezilyalı Ronaldo Luiz Nazario de Lima. Yedek kadro ise Dino Zoff, Paolo Maldini, Michel Platini, Luís Figo, bir de Pelé tabii.”
“Real Madrid maçında kırmızı kart görünce...”
“Magazini çok seviyor” eleştirilerine de sert çıkan Arda Turan, “Ya ben magazini niye seveyim kardeşim? Ben senede 60 maç oynuyorum! İyi oynadığımda ben zaten kralım; magazin beni çok seviyor!” dedi.
Real Madrid’le oynadıkları Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Maçı’nda gördüğü kırmızı karta ve oyundan atıldığı ana ilişkin Ozan Önen’in sorduğu soruyaysa, Atleticolu yıldız futbolcu şöyle yanıt verdi: “Real maçında kırmızı kart görünce çok üzüldüm. Sahadan çıkarken de. Maçın başında ne düşünüyorsam o anda da benzer şeyleri düşünüyordum: Kazanmayı. Ama üzülüyorsun öyle bir ortamda. Takım için de elimden gelenin en iyisini yapıyordum oyundayken. Dediğim gibi, bak, hata var yaptığımda. Ama niyet? Belki rakibe ufak bir darbe olmuş yanlışlıkla o an ve bence ikinci bir sarı karta gerek de yok böyle mühim bir maçta, öyle bir hareketten dolayı. Ama o an hakem ikinci sarı karttan verdi kırmızıyı. Çok üzüldüm. Ama düşünsene, benim için o düzeyde o ortamda futbol oynamak, dünyanın en iyi takımlarından birinde en üst düzey maçlara çıkabilmek, o dakikaya kadar Real Madrid’le 100.000 taraftarının önünde kafa kafaya oynamak, televizyon başındaki milyonlarca insana zevkli futbol izletebilmek...
Benim için de takım arkadaşlarım için de gurur verici olan budur. Biz bir aile gibiyiz sahada da, tribünde de. Hayatın içinde de böyle şeyler olmuyor mu? Futbol bu. Yaşandı ve bitti. Dün dünde kaldı. Daha iyisini yapabilmek için de önümüze bakıyoruz, çünkü niye? Çalışıyoruz bunun için. Hayata bakış açım da zaten bu. Futbol ölüm kalım meselesi değildir. Ama neden? Bundan daha fazlasıdır çünkü. Galiba benim değil, bir başkasının sözüydü bu!”
“Soyunma Odasında Çıplak dolaşıyorlar''
Ozan Önen’in, Osmanlı İmparatorluğu’nun haremi, hamamı nasıl merak ediliyorsa futbolcuların da soyunma odası ortamının benzer şekilde merak edildiğini hatırlatarak “Maçtan sonra formaları, şortları, konçları falan çıkartıp duş alacaksınız diyelim: Çıplak mı dolaşıyor takımın tüm oyuncuları ortalıkta?” diye sorması üzerineyse Arda Turan, “Evet, yurtdışında neredeyse tüm futbolcular çıplak geziyor soyunma odasında. Ben sliple duş alıyorum orada. İnancım gereği ben böyle duş alıyorum ve öyle çıplak dolaşmıyorum aralarında” dedi.
“Bu yüzden böyle bu Godfather'ı sevme meselesi"
Sahadaki tavırları ve lider özellikleri nedeniyle Atletico Madrid taraftarı tarafından 300 Spartalı filmindeki komutan Leonidas’a benzetilen Arda Turan, “İzlediği filmlerin çok etkisinde kaldığını” ifade ederken, L-Manyak’ın kapağında da karikatürist Bahadır Boysal tarafından “Bayrampaşalı Godfather” olarak çizilmesine neden olan röportajdaki o esprili dialoglarsa şöyle gelişti:
Ozan Önen: Sizin evdeki şu güzel tayfa, senin her filmi izledikten sonra, o filmin karakterine büründüğünü söylüyor. Godfather, Rambo, Spartacus, Maverick, Rocky Balboa: Hepsiymişsin sen aslında?
Arda Turan: Evet! (Gülüyor)
Ozan Önen: Hatta, Godfather serisini izledikten sonra, özellikle de Al Pacino’yu izledikten sonra, gidip 30 tane takım elbise diktirdiğinden bahsettiler bana?
Arda Turan: Yok, 30 tane takım diktirmedim. 30 tane değil ama takım elbiseye düşkünüm. (Kahkaha atıyor)
Ozan Önen: Ben onların yalancısıyım.
Arda Turan: Ama bak şöyle de bir şey var... Madem Godfather dedik. Ben küçük yaştan bu yana ailenin reisiyim yani. Anladın mı... Manevi olarak da ailemi kucaklayan, ailemi birleştiren bir adamım.
Ozan Önen: Burada birlikte yaşadığın arkadaşlarına, mesela bir oyun kazandığında falan, “Ben sizin babanızım” diye de takılıyorsun şaka yollu... Böyle yumruklarını da göğsüne vurarak. Gördüm.
Arda Turan: (Gülüyor) Ama şaka yollu... Bu yıllardır da aramızda konuşulan bir konu. Biz paylaşarak, sarılarak, birbirimize destek olarak, şefkatle... Annem, babam, teyzem, dayım, halam, amcam, amcalarım, rahmetli dedem, kardeşim... Ben gittiğim zaman ailemi de birleştiren bir unsurum, arkadaşlarımı da birleştiren bir unsurum. Bu yüzden böyle bu Godfather’ı sevme meselesi. Ama izlediğim filmlerin karakterlerine bürünüyorum, heyecanlanıyorum, olayların içine dalıyorum... (Gülüyor) Doğrudur, abartıyorum da belki ama eğlence olsun diye aramızda be Ozi. Eğlence için yani. Çünkü çocuk ruhum halen içimde. Çocuğum ben daha.
Ozan Önen: Geçen gün Türk Hava Yolları uçağının kokpitinde de görüldün? Epey de tartışıldı bu: Boeing/Airbus falan kullanmaya da Top Gun’ı izledikten sonra mı karar verdin?
Arda Turan: Yok, önce kokpite girdim kardeşim, sonra Top Gun’ı izledim! (Gülüyor)
(L-Manyak Dergisi, Mayıs 2015 Sayısı - Arda Turan Röportajı “Biat Yok”tan alıntıdır.)