Akşener'den Erdoğan'a Sinan Ateş çıkışı

İYİ Parti lideri Akşener, Sinan Ateş'in Ankara'da öldürülmesine ilişkin açıklama yaptı. Akşener, "Sen, bostan korkuluğu musun Sayın Erdoğan? Kendine gel! Bu nasıl bir yargı sürecidir? Bu nasıl bir hukuk devletidir? Bu nasıl bir devlet yönetimidir?" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

İSVEÇ’E TEPKİ

"Geçtiğimiz günlerde, İsveç'teki büyükelçiliğimizin önünde yaşanan ahlaksız hadiseye ilişkin birkaç noktaya değinmek istiyorum.

Öncelikle kutsal kitabımız, Kuran-ı Kerim'i yakmaya çalışarak, değerlerimize saldıran bu vandallık, bu barbarlık, bu düşmanlık; dünyanın hiçbir yerinde, fikir hürriyeti olarak, pazarlanamaz.

*Bu; düpedüz bir nefret suçudur! İsveç hükûmetinin, “insan hakları” kisvesiyle, bu duruma, yol vermesi ise; asla ve asla, kabul edilemez bir acizliktir. Bu acizliği, bir kez daha, şiddetle kınıyorum!

İsveç’te İYİ Parti gönüllülerimizle harekete geçtik. Cumartesi günü suç duyurusunda bulunacağız. Bu nefret suçuna yol verdiği için İsveç hükümetini yargıya şikayet edeceğiz.

Bu haklı hukuk mücadelemizin nereye varacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra AİHM’e gideceğiz. İşte örnek yol budur.

‘SİNAN ATEŞ’ CİNAYETİ TEPKİSİ…

Bildiğiniz üzere, 30 Aralık Cuma günü Başkent Ankara'mızın göbeğinde, gencecik bir akademisyenimize, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı, Sinan Ateş'e karşı, aşağılık bir suikast düzenlendi.

Daha önce de, bu kürsüden dile getirdiğim gibi ilk günden beri, yakından takip ettiğim, bu elim olaya Ateş ailesinin, talebi üzerine, siyaseti bulaştırmak istemedim.

Güvenlik güçlerimizin olayın aydınlatılması için ellerinden geleni, yapacağına inandım. Bengisu ve Banuçiçek kızlarımızın göz yaşlarının yüzsuyu hürmetine, devletin devletliğini, yargının da sorumluluğunun gereğini yapmasını bekledim.

Ancak, suikastin üzerinden geçen, 26 günün ardından görüyorum ki Bu olay, artık aileyi aşmış ve devlet yönetiminde ciddiyetin, ne denli kaybolduğu bir kez daha, gözler önüne serilmiştir.

Ülkemizde, can güvenliğinin, hukukun ve adaletin ne denli tahrip edildiği bir kez daha karşımıza çıkmıştır.

Devletin, dört bir yanını saran mafyalar, simsarlar, tefeciler, uyuşturucu kaçakçıları gün gibi ortalığa saçılmıştır. Düşünebiliyor musunuz?

"YAZIKLAR OLSUN! SAYIN ERDOĞAN"

Aşağılık suikastin üzerinde, birçok soru işareti varken toplum vicdanı, atılan her şaibeli adımla, yara alırken; milletimiz, devletini, topyekûn göreve çağırırken; Adım atan, tek bir makam bile yok! Yazıklar olsun! Sayın Erdoğan!

O hâlde, ben de sana soruyorum: Senin, yönettiğini iddia ettiğin, ama belli ki yönetemediğin, bu devletin içinde, neler dönüyor? Söyler misin; Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir?

Bu nasıl bir yönetim boşluğudur? Bu nasıl bir lakaytlıktır? Hani Dicle’nin kenarında, kurdun kaptığı koyun bile, senin mesuliyetin altındaydı?…

Madem öyle mesuliyet senin Sayın Erdoğan! Dicle'nin kenarında değil, başkentin göbeğinde, aşağılık bir suikastle, bir vatan evladına kıydılar! Üstelik bunu, herkesin gözü önünde yaptılar!

"KATİL DIŞARIDA GEZİYOR"

Ve şimdi de, devletin gücünü kullanarak, gerçek failleri, örtbas etmeye çalışıyorlar! Her zaman olduğu gibi, yine savcılar değişiyor! Her zaman olduğu gibi, yargı yine bir sopa olarak kullanılıyor! Her zaman olduğu gibi, yine bir katil dışarıda geziyor!

Sen, bostan korkuluğu musun Sayın Erdoğan? Kendine gel! Bu nasıl bir yargı sürecidir? Bu nasıl bir hukuk devletidir? Bu nasıl bir devlet yönetimidir?

"BÖYLE BİR SAÇMALIK OLABİLİR Mİ?"

Ama malum, artık yolun sonu geldi... Sandık, artık ufukta göründü. Millete hesap verme gününe artık çok az kaldı! Şimdiden valizinizi toplamaya, masanızı boşaltmaya başlarsanız iyi edersiniz. Çünkü milletin Bay Kriz'e sandıkta çıkartacağı fatura karşısında ihaleyi üzerine yıkacak biri lazım olacak. Vallahi gözlerinizdeki ışıltıya hiç aldanmaz. O ihaleyi anında size yıkar, affetmez.

Vallahi gözlerinizdeki ışıltıya hiç aldanmaz suçu üzerinize atar. Işıltı mışıltı hak getire olur gidersin gümbürtüye. Bir bakarsınız, Instagram'dan paylaşmak üzere duygusal bir metin kaleme alıyorsunuz…. Benden söylemesi…

Nebati Bakan, çıkıp ‘Kasım'da enflasyonun, boynunu kırdık. Aralık’ta, belini kırdık. Şimdi devamı gelecek. Bundan sonra, enflasyonla mücadelede, en rahat alandayız’ diyor.

Palavranın bini bir para. Hem, enflasyonla mücadeleden söz ediyor hem de ‘Türk Lirası’nı, değerli hale getirirseniz sanayi yavaşlar, işsizlik olur. Türk Lirası’nı değersiz hale getirirseniz ise, bunun tam tersi olur’ diyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Muhteremler hem enflasyonla mücadeleyi hem de, Türk Lirası’nı, değersiz hale getirmeyi aynı anda hedefleyemezsiniz. Birinden birini, öncelemeniz gerekir. Eğer ki, Türk Lirası’nın, değersiz olmasını savunuyorsanız ‘Yaşasın enflasyon’ demeniz gerekir. Ki zaten siz, düpedüz bunu savunuyorsunuz.

14 MAYIS YORUMU

Yalnız belli ki Sayın Erdoğan da, durumun farkında… O yüzden, bu kadar korkuyor. O yüzden, uykuları kaçıyor. O yüzden, bileğinin hakkıyla alamayacağı seçimi; küçük hesaplarla, mini çakallıklarla, zihni sinir dümenlerle ve kendince sevimli kurnazlıklarla alabileceğini zannediyor…

Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan, seçim tarihini, 14 Mayıs olarak açıkladı. Yani, yine bir erken seçim yaşayacağız. Her ne kadar kendisi; ‘Erken seçim demesek...’, ‘seçimi öne almak desek...’, ‘seçim tarihini, güncellemek desek...’ diyerek, oldukça gülünç bir biçimde, lafı çevirmeye çalışsa da; bu, bariz şekilde, bir erken seçimdir.

Peki, bugüne kadar biz ne zaman ‘bir an önce, seçim kararı açıklayın’ desek, ‘seçim vaktinde olacaktır’ diye bize nutuk atanlar neden şimdi seçimlere bu kadar az bir süre kala erken seçim kararı aldılar biliyor musunuz?

Çünkü, gençlerden korkuyorlar! Çünkü gençlerin oy kullanmasından korkuyorlar! Çünkü gençlerin onları sandığa gömeceklerini çok iyi biliyorlar!

Okulların açık olduğu bir zamanda hatta sınavların olduğu bir döneminde seçim yapmak demek; Gençlere, ‘oy kullanmayın’ demektir! Bu kadar basit.

"SEFERBERLİK, BAŞLATIYORUZ"

Başvuru gününü kaçıran gençlerimizin ikametgâhlarının bulunduğu şehirlere ücretsiz olarak götürülmelerini, oy kullandıktan sonra da geri getirilmelerini sağlayacağız. İktidar, şunu çok iyi biliyor ki öğrencilerimizin birçoğunun ikametgâhı, okuluyla aynı şehirde değil.

Yani seçim için memleketlerine dönmek zorundalar. Üstelik, birçok öğrencimizin de, oy kullanmak için, memleketlerine gidip, geri dönecek, durumu yok...

Ne aileleri, ne de kendileri, otobüs biletini bile, karşılayacak güce sahip değil... Sevgili gençler! Kimse merak etmesin! Artık biz varız. Biliyorsunuz, İYİ Parti olarak bizim için bu tip tezgâhları bozmak, özel bir ilgi alanı...

Kurulduğumuz günden beri hamdolsun uzmanı olduk. Ve her zaman olduğu gibi, evelallah, bu tezgahı da bozacağız. Gençleri, görmezden gelerek, susturarak, yok sayarak plan yapanların planlarının tamamını boşa çıkartacağız!

Cumhuriyetimizin esas sahibi gençlerimizin en kutsal haklarını kullanmaktan mahrum bırakılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.

İşte bu nedenle, İYİ Parti Gençlik Politikaları olarak bir seferberlik başlatıyoruz.

İster şehir içinde, ister şehir dışında otursunlar, fark etmeksizin gençlerimizin bulundukları şehirlerde oy kullanabilmeleri için atmaları gereken adımlara yapmaları gereken başvurulara dair onları tek tek bilgilendireceğiz.

Gerekirse, kapı kapı dolaşacak her bir gencimizin oyunu kullanması için tüm gücümüzle çalışacağız.

Eğer ki, başvuru gününü kaçıranlar olursa da hangi siyasi düşünceden olduğunun, hangi partiye oy vereceğini sormadan, sorgulamadan ikametgâhlarının bulunduğu şehirlere ücretsiz olarak götürülmelerini, oy kullandıktan sonra da geri getirilmelerini, İYİ Parti olarak, biz sağlayacağız."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler