AKP'nin İzmir’i emanet ettiği başkan 'FETÖ Borsası'ndan çıktı... Odatv o belgeyi yayımladı
Bilal Saygılı, hakkında açılan FETÖ soruşturması kapsamında ifade vermiş ve ardından da “delil yok” denilerek takipsizlik kararı verilmişti... Odatv o belgeyi yayınladı.
AKP İzmir İl Başkanlığı'na, FETÖ terör örgütü elebaşı Fethullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret eden Bilal Saygılı atandı.
Bilal Saygılı, hakkında açılan FETÖ soruşturması kapsamında ifade vermiş ve ardından da 'delil yok' denilerek takipsizlik kararı verilmişti.
Takipsizlik kararı veren isim ise Okan Bato’ydu.
Fetullah Gülen’i ziyaret eden isim hakkında takipsizlik kararı verilen Bilal Saygılı’yı ve o dönem yaşananları Odatv Yazı İşleri Müdürü Can Özçelik "-'FETÖ Borsası' kitabında yazmıştı.
Söz konusu takipsizlik kararı da kitapta yer almıştı.
Rahip Brunson davasıyla da adı gündeme gelen Savcı Okan Bato, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi, FETÖ’ye yönelik yürüttüğü soruşturmalarla biliniyordu.
İşte o bölüm:
"Tarih: 18 Aralık 2015.
Yer: İzmir Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü. Aynı gün Emniyetin bir diğer misafiri de Niyazi Memur olacaktı.
Yapılan suçlama tıpkı Selim Gökdemir’e yapılan gibi "FETÖ yöneticisi olmak ve terör örgütüne finansman sağlamak"tı...
İfade verme işlemi saat 16:35’te başlayacak ve iki buçuk saat sürecekti.
Sorular aynı, yanıtlar aynıydı.
Niyazi Memur da FETÖ hakkında bilgi sahibi değildi. Örgüt içerisinde yer almamış, organik bağı bulunmamıştı. Ömer Kaya, Niyazi Memur’u da toplantılara çağırmış ancak katılmamıştı.
İfadeler verildi. Soruşturma devam etti.
Burada bir kişiyi daha anlatmakta fayda var: Bilal Saygılı. Aynı soruşturma kapsamında ifadesi alınan başka bir işadamı...
Bu işadamının bir özelliği var. Pensilvanya’ya gitmiş ve Fethullah Gülen ile görüşmüş biri. FETÖ ile herkes gibi 'cemaat' olduğu dönem tanışmış. Yıl 2007 idi.
Selim, Niyazi ve Bilal’in ortak noktaları Ömer Kaya’yı tanımaları.
Babası Eflatun Saygılı, Ömer Kaya’nın davetiyle Şifa Hastanesi’ndeki sohbet toplantılarına katılıyordu.
Bilal Saygılı’ya göre Ömer Kaya ile dedesinin cenazesinde tanıştı, daha sonra da görüşmeler sıklaştı.
Kendisini Milli Görüşçü olarak tanımlıyor, bu yüzden çevresinin muhafazakâr yapıya sahip kişilerden oluştuğunu ifade ediyordu.
Onun için babasının da katıldığı sohbet toplantılarına arkadaşlarının da ısrarıyla gitmeye başlayacaktı.
İfadesine göre iki veya üç kez bu toplantılarda yer alacaktı. İzmir’in tanınmış isimleri ve bürokratları da Şifa Hastanesi’ndeki bu toplantılara katılıyor, dini sohbetler yapılıyordu.
Daha sonra sadece esnafların katıldığı ev toplantılarına katılmaya başlayan Bilal Saygılı, Ömer Kaya’nın da ısrarıyla bu görüşmeleri yemekli sohbetlere çevirdi.
2010 yılında Said Nursi’nin yaşadığı yere ziyarete gitti, aynı yıl Türkçe Olimpiyatlarını izlemek için İstanbul’a gitti.
Bilal Saygılı da Ömer Kaya’nın "ısrarıyla" öğrencilere burs ve kurban parası veriyordu. Bu şekilde 200 bin TL para verdi.
2013 yılında davet üzerine Türkiye’den ABD’ye ziyarete gitti.
Fethullah Gülen’in de kaldığı çiftlikte kendisine villa tahsis edildi.
Fethullah Gülen ile birebir görüştü.
Sonra ne mi oldu?
Gelin bu süreci Bilal Saygılı’dan dinleyelim:
3-7 Ocak 2013 tarihleri arasında üç kişi Amerika Pensilvanya’ya gittik. Burada üç kişi Fethullah Gülen’in de kaldığı çiftlik evinde bize tahsis edilen müstakil evlerden bir tanesinin odasında kaldık. Burada kaldığımız süre içerisinde her sabah saat 04:00’te namaza kaldırıyorlardı. Daha sonra kahvaltı yapıyor, saat 09:00’da Fethullah Gülen geliyordu. Fethullah Gülen’in öğrencileri olan "Mollalar" hadis ve tefsir dersi veriyordu. Bu dersler esnasında da Fethullah Gülen zaman zaman düşüncelerini ileterek onlara müdahale ediyordu.
Bilal Saygılı’nın iddiasına göre Pensilvanya’da kaldıkları süre içinde yanındaki iki kişi, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında "Bu Başbakan da çok oluyor. Cemaatimizi zorluyor. Yanlış yapıyor" diyor, kendisi ise buna itiraz ediyordu.
Anlatımına göre o seyahatten sonra da bu durumu sorgulamaya başlayacaktı.
Babası Eflatun Saygılı, AKP’nin İzmir teşkilatının kurucularından, 17-25 Aralık sürecinden sonra Selam Tevhid soruşturmasıyla telefonları dinlenen kişilerdendi...
Bu süreçten sonra cemaat ile bağlarını tamamen koparmış, hatta çocuklarının kaydını yıl ortası olmasına rağmen cemaat okullarından almıştı.
Örgütün gazetesi Zaman’a, dergisi Sızıntı’ya aboneliğini iptal ettirmişti.
Yani o da aldatılmıştı!
FETÖ’nün amacı bunlardan sadece para almakmış. Ailesini aralarına hiç almamışlar. Saygılı ailesi de onlara karşı dik duruş sergilemiş!
Bir kişi hakkındaki soruşturmadan dolayı ifade verirken neden siyasi görüşünü açıklamak zorunda kalır? Bilal Saygılı AKP’li olduğunu ısrarla her cümlesinin sonuna iliştirmiş ve "AK Parti’ye her türlü destekte bulunmaya gayret ettim ve ediyorum" demiştir.
Uzatmayayım...
FETÖ’ye finans sağlamak ve örgüt yöneticisi olmak suçlamasıyla aralarında Selim Gökdemir, Niyazi Memur, Bilal Saygılı’nın da olduğu 23 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi.
İşte o karar:
Şaşırdınız mı?
Takipsizlik kararında şöyle denildi:
"Şüphelilerin, hakkında kamu davası açılan Ömer Kaya’nın ikametinde elde edilen belgelerde isimlerinin yer alması haricinde atılı suçları işlediklerine dair yapılan soruşturmada herhangi bir delil elde edilemediği, şüphelilerin atılı suçları işlediklerine dair soyut iddia haricinde dava açılmasını gerektirir yeterli şüphe teşkil edecek delil elde edilemediği anlaşıldığından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir."
Binlerce lira himmet vermek, örgütün gazete ve dergilerine abone olmak ve örgüt elebaşı Fethullah Gülen ile hem de Pensilvanya’ya giderek görüşmek, özel villasında "ders" almak, delil değilmiş, suç unsuru yokmuş!
Peki, o zaman aynı dosyada hakkında aynı suçlama yapılan Rodi Jeans’in eski sahibi Çetin Kazancı’ya neden dava açıldı?
İddianamesinde Ömer Kaya’dan çıkan dokümanlarda adının ve telefon numarasının olması hakkında dava açılması için yeterli bulundu.
Yani bir kısım şüphelilerde delil olanlar, bir kısımda olmuyor! Peki, bu neye göre belirleniyor?
Şimdi biraz da ayrıntı vereyim. Bunun için de aynı dosya kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen Çetin Kazancı’nın hâkimlik sorgusuna bakalım.
*
Tarih: 25 Aralık 2015.
Yer: İzmir Adliyesi.
Çetin Kazancı’nın Ömer Kaya ile ilişkisi biraz daha farklı.
Çetin Kazancı’nın oğlu ile Ömer Kaya’nın kızı evli.
İddiaya göre çocukların evlenmesini Ömer Kaya istedi. Kazancı, ünlü kot firması Rodi Jeans’in sahibiyken Ömer Kaya’nın kendisini birtakım kişilerle tanıştırmaya çalıştığını, toplantılara davet ettiğini söyleyecekti.
Kendisinin işlerinin iyi durumda olduğu dönemde Ömer Kaya’nın yanından ayrılmadığını ifade eden Çetin Kazancı, maddi durumu kötüye gitmeye başladığında ise aralarının bozulduğunu, hatta gelininin oğluna boşanma davası açtığını anlattı.
Bu boşanmanın arkasında da Ömer Kaya’nın olduğunu iddia eden Çetin Kazancı, iflas ettikten sonra her şeyini kaybettiğini, 1.100 TL emekli maaşı olduğunu ve onun da bir kısmına haciz geldiğini söyleyecekti.
Bunun nedeni de ona göre FETÖ’nün finans kuruluşu Bank Asya yüzündendi. Nasıl mı?
"Türkiye’de 150 tane mağazası olan büyük bir kuruluşun sahibiydik. O dönemde 400 milyon TL civarında ciromuz vardı. Beş binden fazla kişi çalıştırıyorduk. Zirvede olduğumuz noktada, 2010 yılında Bank Asya’nın bize vermiş olduğu kredi ile işimizi çok büyüttük. Tam faal durumdayken yeni gelen yönetim kredileri keserek işimizi sekteye uğrattı. Sahibi olduğum Rodi Jeans iflas etti. Diğer şirketim de Bank Asya’nın baskılarıyla satıldı. O günden bu yana ailemin geçimi ile uğraşıyorum. Hatta bazen eve bile gitmiyorum, akrabalarımda kalıyorum. Benim böyle bir yapılanma ve örgütle bağlantım olmadı."
2010 yılından itibaren Ömer Kaya ile de ilişkisi bozulan Çetin Kazancı, oğlunun yuvasının da dünürü yüzünden yıkıldığını anlatacaktı.
Ona göre Ömer Kaya defterine adını bilerek kumpas kurmak için yazmıştı.
Çetin Kazancı hakkında dava açıldı, yargılandı.
*
Şimdi dava açılan başka bir isme bakalım: Abdullah Durutürk.
Ispartalı bir işadamı...
İddianameye göre FETÖ’nün "Kazanılacaklar" listesinde yer alıyor.
Yani iddiaya göre örgüt bu ismi kazanamamış, kazanmak için çaba harcamış.
Zaten verdiği ifadede de "Kazanamamışlar işte" diyerek örgütle bağının olmadığını söylemiş. Ama yine de dava açılmasını engelleyememiş.
Biri Pensilvanya’da Fethullah Gülen’le görüşüp gün geçirmiş ama takipsizlik almış, diğerini ise örgüt kazanmaya çalışmış, kazanamamış ancak "FETÖ’ye finans sağlamak" iddiasıyla dava açılmış!
Yorum sizin!"