Ağaoğlu ve 59 kişiye takipsizlik!
17 Aralık operasyonunda önemli gelişme...
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun bir ayağı olan TOKİ soruşturmasında takipsizlik kararı verildi.
Operasyon kapsamında ünlü iş adamı Ali Ağaoğlu ve Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Oğuz Bayraktar ile birlikte 60 kişi gözaltına alınmış ve ifade vermişti. 17 Aralık’ta Fatih Belediyesi, TOKİ ve Reza Zarrab merkezli üç farklı operasyon aynı anda gerçekleştirilmişti.
Delillerin hukuksuz olduğunu ileri süren savcı, mahkeme kararının da hukuka uygun olmadığını iddia etti. “Son yıllarda ne yazık ki bir suç soruşturmasının başlangıcında örgütün varlığını iddia ederek, soruşturmaya başlamak delil toplamanın bir yolu gibi kullanılmaktadır" diyen savcı, kendi dosyası dışındaki tüm dosyaları da eleştirdi.
SAVCI: GEZİ EYLEMLERİ YÜZÜNDEN ENDİŞELENİLDİ VE İMAR DEĞİŞİKLİĞİ İPTAL EDİLDİ
Verilen karar ile de TOKİ dosyası kapanmış oldu. Savcı, kararında Gezi eylemlerine de değindi ve dosyadaki imar değişikliklerinin de Gezi eylemleri nedeniyle iptal edildiğini savundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen yolsuzluk soruşturmalarında TOKİ dosyasıyla ilgili kısmı tamamlandı. Savcı Ekrem Aydıner tarafından yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı çıktı. Savcı Aydıner, Ağaoğlu, eski Bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Ahmet Nazif Zorlu, Mehmet Ali Aydınlar, Hüseyin Avni Sipahi, İsmail Ünal'ın da aralarında bulunduğu 60 şüpheli hakkında yeterli delil olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.
Savcı takipsizlik kararında delillerin ve mahkeme kararlarının hukuka uygun olmadığını savundu. Ali Ağaoğlu ile ilgili iki mahkemenin teknik ve fiziki takip talebine ret kararı verdiğini belirten savcı Aydıner, daha sonra başka bir mahkemenin üç ay süreyle teknik takip kararı verdiğine dikkat çekti. Savcı Aydıner, diğer şüphelilerin teknik takip kararlarının da bu karar üzerine yapılan teknik takipte elde edilen bilgilere dayanarak alınıldığını belirtti.
Ceza yargılanmasında amacın keyfi kararların verilmesi olmadığını belirten savcı Aydıner, “Amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Yani ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla sınırsız, hukuk kurallarına aykırı ve sanık haklarını hiçe sayan yöntemler izlenemez. Ceza yargılamasına ters düşülerek elde edilen delillerin yargılama makamı tarafından değerlendirmeye alınmaması gerekir. Çünkü bunlar hukuka aykırı delil olarak nitelendirilir. " ifadelerini kullandı. Aydıner, önleme dinlemesi ile elde edilen delillerin ceza soruşturmasında kullanılamayacağını ifade etti. Bunların delil olarak kullanılmasında sınırını çok genişletmemek gerektiğini söyleyen Aydıner, “Aksi halde dağdaki çobanın dahi telefonlarının dinlendiği paranoyası ile yaşadığı bir toplum yaratırız.” dedi.
Emniyete ihbar olarak gelen ve ‘Ali Ağaoğlu’nun adamlarına birini tartaklattığı ve adamlarının yere bir el ateş ettiği' yönündeki ifadelerin suç işlemek için örgüt kurmak suçunun unsurlarını oluşturmadığını belirten savcı Aydıner, “ Somut bir delil içermeyen, yasal olarak işleme konma imkanı dahi bulunmayan isimsiz ihbar mektupları ile varsayımlara dayanarak, iletişimlerin tespiti ihlallerine yol açabilecek yollara başvurulması mümkün değildir.” dedi. Savcı Aydıner takipsizlik kararında bazı değerlendirmelerde de bulundu. Aydıner, “Son yıllarda ne yazık ki bir suç soruşturmasının başlangıcında örgütün varlığını iddia ederek, soruşturmaya başlamak delil toplamanın bir yolu gibi kullanılmaktadır. Hemen her suç soruşturmasında, suçun işlenmesi için örgüt kurulduğu iddia edilip, mahkemelerden iletişimin tespiti ve dinlenilmesi kararları alınmaktadır. Ancak daha sonra örgütün varlığı kanıtlanamasa bile hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen ve bu nedenle tesadüfi delil gibi kabul edilmesi gereken deliller, cezaya gerekçe olarak kabul edilmektedir.” ifadelerini kullandı. Bu soruşturmada da örgütün varlığının peşinen kabul edildiği ve iletişimin tespiti kararı alındığını ileri süren Aydıner, "Soruşturmanın başlangıcında verilen iletişimin tespiti kararı hukuka uygun değildir. Bu kararın hakim tarafından verilmiş olması kanun koyucunun aradığı hukuki ve fiili şartların gerçekleştiğine dair kesin karine sayılamaz.” dedi. Suçlamaları tek tek sayan ve bunlara yeterli delil bulunmadığını iddia eden Aydıner, şüpheli Abdullah Oğuz Bayraktar’ın Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın oğlu olmasına rağmen iş sahipleri ile yakın ilişkiler içinde olmasının eleştirilebileceğini belirtti. Aydıner, "Ancak bu durum başlı başına suç teşkil eden bir nitelik arz etmemektedir" ifadelerini kullandı.
Maslak 1453 projesinin imara aykırı olarak rüşvet karşılığında yapıldığı iddialarına da değinen savcı Aydıner, “Bu projede imar planlarına aykırı olarak yapılan işlemlerin nelerden ibaret olduğunun açıklanmadığı, kimin ne şekilde projenin imara aykırı yapılmasını sağladığının delilleri ile belirtilmediği, Abdullah Oğuz Bayraktar’ın Ali Ağaoğlu ve bakanlık bürokratları olan şüpheliler ile senli-benli konuşmasını doğal olmadığından yola çıkılarak aralarında bir menfaat ilişkisinin olduğunu izaha çalışıldığı, telefon dinlemelerinde de yasa dışı işlem yapıldığı ve göz yumulduğu sonucunu çıkaracak konuşmalara rastlanmadığı tespit edildi.” açıklamasını yaptı.
“GEZİ YÜZÜNDEN…”
Zorlu Center’in yapımında da imar usulsüzlüğü ile ilgili iddiaların somut bir delile dayanmadığını ifade eden Aydıner, Gezi eylemleri nedeniyle bazı imar planı değişikliği girişiminin de iptal edildiğini belirtti. Bahçeşehir’de bir plan değişikliğine yönelik çalışma üzerine çevre halkının tepki eylemlerinin, Gezi Parkı eylemleri dönemine denk gelmesi üzerine plan değişikliği yapmak isteyenlerin endişelendiği ve Bakanlık makamı tarafından bunun iptal edildiği anlatıldı. Şüpheli Mehmet Ali Aydınlar’ın Acıbadem Sağlık Grubu'nun bulunduğu binaya ek yapmak istediği ve inşaat izni alamaması üzerine şüpheli Hüseyin Avni Sipahi ile irtibata geçerek rüşvet ile izin aldığı iddiasının da yeterli olmadığı kaydedildi. Savcı Aydıner, bu iddianın da somut delillere dayanmadığını belirterek, inşaat izninin de alınmadığını kaydetti.
TOKİ İstanbul Emlak Dairesi Başkanı Ali Seydi Karaoğlu’nun Tuzla’da doğal sit alanı olan bir araziyi sit alanından çıkarmak için rüşvet aldığı yönündeki iddialara da değinen savcı Aydıner, “Yapılan iş ve işlemlerde imar ve şehircilik açısından eleştirilebilecek yanlar bulunsa bile suç teşkil edecek herhangi bir eylemin bulunmadığı tespit edilmiştir.” dedi. Şüphelilerin suç işlemek amacıyla örgüt kurduklarına, örgüte üye olduklarına dair delil bulunmadığını belirten savcı Aydıner, Çerve ve Şehircilik Bakanlığında görevli Osman İyimaya hakkında ise bakanlığın soruşturmaya izin vermediğini de açıkladı. Savcı Aydıner, şüphelilerde elde edilen bazı delillerin ise saklanmasına, bazılarının ise şüphelilere iadesine karar verdi.
TAKİPSİZLİK VERİLEN İSİMLER
Abdullah Uçar, Abdullah Oğuz Bayraktar, Ahmet Ayyıldız, Ahmet Emil, Ahmet Özyazıcı, Ahmet Nazif Zorlu, Ahmet Sedat Artukoğlu, Ali İbrahimağaoğlu, Ali Karaaslan, Ali Akyar, Ali Demirhan, Ali Fahri Gürsoy, Ali Osman Öztürk, Aliseydi Karaoğlu, Arif Yüksel, Aytaç Ölkebaş, Barış Kurt, Cavit Ayrıkaya, Davut Koçlu, Ekrem Eray Arda, Emrullah Turanlı, Ergül Çınar, Erhan Uludağ, Ertuğrul Karaaslan, Fatih Güner, Fuat Kuşçu, Hakan Gedikli, Hamza Dalkılıç, Hilmi Aydın, Hüseyin Avni Sipahi, İlhan Bellek, İsmail Kibici, İsmail Ünal, İsmayil Çakal, Kemal Sevgili, Mehmet Erdal, Mehmet Kıroğlu, Mehmet Ali Kahraman, Mehmet Ali Aydınlar, Mehmet Mustafa Tural, Mesut Pektaş, Murat Kıran, Murat Kurum, Münir Yazıcı, Necmettin Şentürk, Oğuzhan Usta, Oktay Dikmen, Osman Ağca, Osman İyimaya, Ömer Derbazlar, Ömer Çamoğlu, Sadık Soylu, Salih Ogur, Savaş Çekin, Sema Uluışık, Şükrü Arslantürk, Tevhide Banu Sargın, Turgay Albayrak, Yaşar Sevgili, Yavuz Çelik.