8 Mart Dünya Kadınlar Günü
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yayınlanan mesajları sunuyoruz.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla başta siyasiler olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar, günün anlam ve önemine dair yazılı mesajlar yayınladılar. İşte yayınlanan mesajlardan bir bölüm:
Ak Parti Çankırı İl Başkanı Salim Çivitcioğlu’nun mesajı:
“Dünyada kutlama geçmişi 1910’lu yıllara dayanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ülkemizde ilk kez 1921 yılında 'Çalışan Kadınlar Günü' olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın olarak kutlanıp kapalı mekanlardan sokaklara taşınmıştır. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında 'Türkiye 1975 Kadın Yılı' kongresi yapıldı. 1984'ten itibaren fiilen her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam ediliyor.
Bizim inanç ve siyasi felsefemize göre eşrefi mahlukat olarak yaratılan insanın dişi cinsi olan kadınlarımız hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir. Ana’dır, Bacı’dır, Eş’tir. Geleceğimiz teminatı olan çocuklarımızın dünyaya getirilmesi ve yetiştirilmesi gibi çok önemli bir görevi olan kadınlarımız bir anne bir öğretmen olarak toplumun temel taşıdır. Manevi, kültürel ve milli değerlerimizin kazandırılmasında, fikri hür, vicdani hür, fiziksel ve ahlaki bakımdan gelişimini tamamlamış nesillerin yetiştirilmesinde şüphesiz kadınlarımızın emeği çok fazladır.
Ak Parti olarak sahip olduğumuz bu değerin bilincinde kadınlarımızın haklarının geliştirilmesi ve uğramış oldukları haksızlıkların giderilmesine yönelik Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızca çalışmalar yapılmakta ve diğer bakanlık ve sivil toplum örgütleri ile bunun hayata geçirilmesi için çaba sarf edilmektedir.
Yaratılmışların en değerlisi olan insanın böylesi ulvi misyonlar üslenmiş bir cinsi olan kadınlarımızın anılmasının bir güne sığdırılması onlar için yetersiz bir değerlendirme olduğu düşünmekle birlikte 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutlar; Kadın haklarının gelişmesine ve kadınlarımızın özledikleri hayat standardına ulaşmasına vesile olması dilerim.”
CHP ÇANKIRI İL KADIN KOLLARI BAŞKANI
BEDİA YASEMİN GAYRETLİ'NİN BASIN AÇIKLAMASI
"8 Mart 1857 tarihinde Amerika’da 40 bin işçinin hak ve özgürlükler elde etmek için yaptığı direnişe yapılan saldırıda, çoğu kadın 129 işçi öldü. Dünyada büyük yankı bulan bu olaydan yıllar sonra Kopenhag’da toplanan uluslararası kadın örgütleri 8 Mart gününü 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü' ilan etti. 102 yıldan bu yana dünyanın dört bir yanında çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü uzun yıllar sora ülkemizde de kadın hareketinin mücadele günü olma niteliğine kavuştu. Ülkemizde, modern yaşanda kadının yerinin ve kimliğini hak ettiği yerde olması için ilk çalışmaları Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK başlatmıştır. Türk Kadını Yüce ATATÜRK’ün önderliğinde hak ve özgürlük mücadelesinde erken yol kat etmiş, yaşamın her alanında kendini göstermeye başlamıştır.Cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilen devrimler sayesinde eşit birey, eşit yurttaş olarak toplumsal yaşamın içerisindeki yerini alan Türk Kadını, o günün koşullarında dünyanın en gelişmiş ülkelerinden daha geniş haklara sahip olmuştur.
Arada geçen süre içerisinde, dünyada ve ülkemizde kadın hakları konusunda önemli gelişmeler olmuştur. Ancak üzülerek ifade etmeliyiz ki istenilen düzeye gelinememiştir.
Türkiye’de son verilere göre, kadınlarımızın % 26’sı çalışıyor. Devlette üst düzey yöneticilerin % 93’ü erkek, % 7’si kadındır. Anayasa referandumundan sonra, yüksek yargıdaki kadın oranı % 32’den % 3’e düşürülmüştür. Atanan 73 fakülte Dekanının sadece 11’i kadındır.
Kadın haklarına büyük önem veren partimiz, son Tüzük Kurultayında, cinsiyet kotasını % 33’e, gençlik kotasını % 10’a yükseltmiştir.
21. Yüzyılda dünya devletleri ile yarışabilmenin koşulu iyi bir eğitim sistemidir. CHP, zorunlu-kesintisiz-8 yıllık ilköğretim sisteminin pedagojik ilkelere, ülkemizin gerçeklerine ve çağdaş uygarlığın gereklerin karşılamaya en uygun sistem olduğu görüşündedir. Son günlerde gündemde olan eğitim sisteminde yapılması düşünülen 4 + 4 + 4 kesintili eğitim sisteminin gerek fiziki yapı, gerekse pedagojik ve bilimsel içerik açısından uygulanmasının eğitime katkı sağlamayacağı bir gerçektir.
Türkiye, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarmalı; ama bunu göstermelik biçimde değil, gerçekten yapmalıdır.
AKP’nin 10 yıllık iktidarında % 1400 artan ve artmaya devam eden kadına yönelik şiddet, toplumun ekonomik ve sosyal açıdan geldiği durumu açıkça ortaya koyan en önemli göstergedir.
Bu ülkemiz adına utanç vericidir.
Biz CHP olarak, kadın sorunlarına yönelik çözümlerde kalıcı değişim yaratmayı yine kadınlarımızla birlikte başarmanın bilinci içerisindeyiz. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 'Kadınlarımız erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar' sözünden hareket ederek tüm kadınlarımızla işbirliği içinde çok güzel çalışmalara imza atacağımızı düşünüyor, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’müzü kutluyoruz.
Bütün kadın ve gençlerimizi ülkenin geriye götürülmesine karşı durmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz."
ÇANKIRI BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANI
AV. BUKET UYSAL'IN BASIN AÇIKLAMASI
"Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın, ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. 'Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı' programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam ediliyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Tarihçesi Kısaca şöyledir: 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı. 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
Bir çok gelişmiş ülkede kadın hakları çok ilerlemeler göstermiş olsa da, ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde kadın hakları ne yazık ki istenen seviyelerden oldukça uzakta. Dünya Kadın Günü dünya kadınları arasında da bir dayanışma ve deneyim değişimi günü.
Dünya Kadınlar Günü ülkemiz içinde de kadın haklarının kazanılması, iyileştirilmesi için konunun gündeme gelmesinde de önemli bir gün. Maalesef son zamanlarda artarak devam eden kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin önüne hala geçilememiş bu kadar kayba rağmen hala bu konularla ilgili olayların yaşanmasının önüne geçecek kesin çareler bulunamamıştır. Burada önemli olan ve kadının korunmasında süreci uzatan en önemli faktör zamandır. Zaman kaybına yol açan ise koruma kararlarının yada kadınları yazılı başvurularının ivedilikle yasal prosedürü geçememesidir.Bu süreci kısaltacak hemen sonuca ulaşılmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu bağlamda önemli olan ve üzerine mutlak surette düşülmesi gereken diğer bir hususta kadın danışma merkezlerinin ve sığınma evlerinin sayısının artırılmasıdır. Çünkü ülkemizde şiddet gören,sokağa atılan,türlü türlü kötü muamelelere maruz kalan kadın sayısı azımsanmayacak kadar fazladır.Bu kadınlar ve beraberlerindeki çocukların güvenli yaşam alanlarına ihtiyacı var.Yeni bir hayata başlayabilmeleri için huzurlu bir ortama ihtiyaçları var.
Bizler dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturuyoruz ve en önemlisi nüfusun diğer yarısı ile aynı haklara sahibiz bu sorunlardan kurtulmamız mücadeleye sunacağımız katkı ile doğru orantılıdır. Bu mücadele bireysel bir mücadele olmamalı tek bir kadın bütün kadınlar için sesini duyurmaya bir şeyler yapmaya çalışmalı. Bilinçlenmek ve bilinçlendirmek hepimizin vazifesidir.
Dünya Kadın Hakları Gününde kadını, kadın olmayı çok güzel özetleyen Can Dündar’ın Bir Kadın Adlı yazısından bir alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bir kadın hayattır aslında.
Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.
Yemek yemek, su içmek bile.
Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz."
TÜRK YEREL HİZMET-SEN ÇANKIRI ŞUBE BAŞKANI
EROL SELCİ'NİN BASIN AÇIKLAMASI
"Dünyada kadınlar günü kutlanırken, tüm kadınların toplumda hak ettiği, layık olduğu yere gelmesi temennisini taşımaktayız. Bu tür özel günler, toplumların kanayan yarası haline gelmiş olan sorunların gündeme gelmesi, tartışılması açısından önemlidir. Bugün dünyada ve ülkemizde kadınlar bir çok açıdan sorunlar yaşamaktadırlar. Dünyada bir çok kadın türlü geleneksel nedenlerle cezalandırılırken, ülkemizde ise dışlanmışlık, eğitimsizlik ve istismarlarla karşı karşıya olan kadınların sorunları büyüktür.
Türk toplumunun % 25’ini 15-49 yaş grubu kadınlar oluşturuyor.
6 ve daha yukarı yaştaki her 100 kadından 25‘i okur yazar değil.
Her 100 kadından 14’ü ilkokulu bitirememiş.
Her 100 kadından 58’i ilkokul mezunu.
Kadın nüfusun sadece % 12’lik bir kesimi ortaokul ve daha üstü eğitim almış.
Her yıl 600 bin ile 800 bin arasında kız çocuğu zorunlu eğitim yaşına gelmelerine karşın okula gidemiyor.
Ülkemizde kadının işgücüne katılım oranı 1998’de % 35 civarındayken, Kasım 2011 itibariyle bu oran % 28.3’e düşmüş.
Erken yaş evliliği yapmış olan kadınların çoğunluğu tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalışmakta.
Seçme ve seçilme hakkını 1934’te elde eden Türk kadını parlamentoda ancak % 14.2 oranında temsil edilmekte.
Kız çocuklarının erken yaşlarda evlenmeleri ve özellikle akraba evliliği yapmaları, ülkemizde bebek ve anne ölümlerinin sayısını artırıcı bir etken.
Yukarıda sıralanan istatistiki veriler aslında kadın sorunları açısından neden değil, sonuçtur.
Ülkemizde yaşayan kadınların en önemli sorunu şüphesiz, her alanda istismar edilmesidir.
Mustafa Kemal Atatürk; kadınları toplum içinde birer birey haline getirecek hukuki düzenlemeleri Avrupa’daki ve dünyadaki pek çok çağdaş ülkeden önce ülkemizde gerçekleştirmiştir. Yani kadınlarımızın toplumsal hayata katılmalarının, iş hayatına atılmalarının, erkeklerle aynı haklara sahip olmalarının önünde hukuki hiçbir engel bulunmamaktadır. Bugün kadınlarımızın önündeki en büyük engel, toplum içinde oluşmuş, sabit fikirler ve gelenek zannedilen yanlış inanışlar ile kadının cinsel bir öğe gibi gösterilmesini çağdaşlık zanneden zihniyetten başka bir şey değildir.
Kadınlarımız, Kurtuluş Savaşı’nda erkeklerle omuz omuza çarpışmıştır. Bu millet Nene Hatunları, Kara Fatmaları, Sabiha Gökçenleri, Halide Edipleri yetiştirmiş bir millettir. Türk toplumu kadını hiçbir zaman geri plana itmemiş, onları ailenin de toplumsal hayatın da odak noktasına yerleştirmiştir. Bugün bazı şehirlerimizde az da olsa hala daha çocuk yaştaki kızlar, maddi çıkar karşılığında hiç tanımadığı insanlarla zorla evlendirilmekte, onlara söz hakkı, eşini seçme hakkı tanınmamakta, hatta, evlenmek istemediğinde hayat hakkı dahi tanınmamaktadır.
Kadın ve erkek bir vücudun dayandığı iki ayrı ayağı gibidir. Bunlardan herhangi biri toplumdaki işlevini yitirirse o vücut eksik, sakat kalır. Atatürk de "Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir." diyerek, kadının toplum içindeki önemini ortaya koymuştur.
Geçmişte toplumumuz kısa bir cehalet dönemi yaşamıştır. Bugünkü kötü ve yanlış inanışların tamamı o zamandan kalmıştır. İşte o dönemde Türk kadını, toplumsal hayattan uzaklaşmış, birey olmaktan çıkmıştır. Kadını ikinci plana iten Türk toplumu da kendisini ayakta tutacak dinamiklerden birini kaybettiği için çökmüştür. Atatürk, bu dönemin izlerini silmek ve toplumumuzu yeniden ayağa kaldırmak için ön şartın kadınları yüceltmek olduğunu belirtmiştir. "İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?" diyen Atatürk’ün izinden gideceksek, mutlaka kadınlarımızı yüceltmeliyiz.
Bugün de millet olarak bir travma yaşamaktayız. Bu travmanın ana sebeplerinden birisi yine kadının toplumdaki işlevini kaybetmeye başlaması, kadının bir ana; aileyi ve milleti ayakta tutan, birleştiren unsuru olduğunun unutulmasındandır.
Bugün dizilerde, reklamlarda kadını istismar eden, cinselliği kullanarak rant elde eden, bunu da çağdaşlık ve özgürlük olarak toplumumuza kabul ettirme gayretinde olan bir zihniyetle, Türk kadını çağdaşlık yolunda daha fazla yol kat edemez. Anne olmak her halde yapılacak işlerin en kutsalı, en şereflisidir. Peygamber Efendimiz (sav) “cennet anaların ayağı altındadır.” Hadisi ile dinimizin de kadına ve anneye verdiği önemi ortaya koymuştur.
Yine Peygamber Efendimiz’e (sav) biri sormuş: “Ya Resulullah, en çok kime iyilik ve ihsan etmeliyim?” Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuş, “annene!” .“Sonra kime” diye sorulduğunda 3 defa “annene” dedikten sonra dördüncü defa sorulunca “babana” demiştir. Ama ne yazık ki, toplumumuzun temel dinamikleriyle oynamak arzusunda olanlar, anneliğin mukaddesatını kadınlarımıza unutturmaya, toplumu bir arada, ayakta tutan aile yapısını parçalamaya çalışmaktadırlar. Bunun için de kadın hakları kisvesi altında, kadın haklarını yok eden düşüncelere önderlik etmektedirler.
Ülkemizin kanayan yarası terör sorununa parmak basan, gerçekleri gözler önüne sermek, kardeşin kardeşe nasıl kırdırıldığını anlatmak amacında olan bir televizyon dizisi için kampanya başlatılıp, yayından kaldırılırken; kadınlık onurunu ayaklar altına alan, her kadının maddi bir değeri olduğu izlenimi uyandıran, ahlaksız tekliflerle dolu diziler için neden hiçbir kadın örgütü tepki göstermez.? Neden hep ana olmak, namuslu olmak, aileyi çekip çevirmek kötülenirken; toplumumuza, örf ve adetlerimize aykırı olan davranışlar yüceltilir?
Anne olmak, kadının birey olmasına engel midir? Elbette kadın isterse çalışmalıdır. Kadın okumalıdır, eğitim almalıdır. Kadın toplumun her kademesinde temsil edilmeli, her ortamda söz sahibi olmalıdır. Ama anne olmak da kutsaldır, çalışmayan kadın da toplumun bir bireyidir. Kadınların kişisel hak ve özgürlüklerini kullanmasına engel olacak hiçbir statü, hiçbir durum yoktur. Olmamalıdır. Atatürk’ün dediği gibi kadının hakkı yerlerde sürünmek değil, omuzlarda yükselmektir. Kadının omuzlarda yükselmesi ise onun reklamlarda, televizyonlarda cinsel bir meta gibi sunulması değil; statüsü, işi ne olursa olsun, kadına değer verilmesi, toplumda temsil edilmesi ve içtimai hayata katılması ile olur.
Gittikçe olumsuzlaşan ekonomik şartlar altında çalışan, evlat yetiştiren, yozlaşan kültürel şartlar karşısında vakarını bozmayan, Amine Hatunlardan, Nene Hatunlardan devraldığı iffet bayrağını dalgalandıran, çocuklarına helalden ve doğrudan başka bir şey öğretmeyen, Türk Milletinin temel direği anneler,
Bu vatan için çalışan, üreten ve savaşan bütün evlatların anneleri,
Kanlarıyla bayrakları bayrak yapan, mezar taşlarıyla bu vatana Türk mührünü vuranların anaları,
Bugün, saygı görmeyi, temsil edilmeyi, omuzlarda taşınmayı kuşkusuz dünyadaki her kadından daha çok hak ediyorlar.
Tüm kadınlarımızın kadınlar günü kutlu olsun. "