‘50 kez anlattım, babama sarılınca tabancası kaydı’
Aracında ölü bulunan polis müdürünün MİT’çi oğlu VATAN’a konuştu
Eski Emniyet Müdürü Hasan Eryılmaz geçen hafta sonu otomobilinin içinde vurulmuş halde bulundu. Olayın intihar mı cinayet mi olduğu araştırılırken, MİT’çi oğlu bir anda ilgi odağı oldu. Polise ve gazetecilere farklı ifade verdiği söylenen, elinde barut izine rastlandığı öne sürülen Oğuz Eryılmaz’ın şüpheli olarak ifadeye çağrıldığı iddiaları bile ortaya atıldı. Oğul Eryılmaz tüm iddiaları VATAN’a yanıtladı...
Eski Emniyet Müdürü Hasan Eryılmaz’ın ölümünün ardından verdiği ifadelerle dikkatleri üzerine çeken MİT’çi oğlu Oğuz Eryılmaz, hem babasının ölümünden önce ve sonra yaşananları anlattı hem de hakkındaki iddiaları yanıtladı. İşte, hakkında “Çelişkili ifadeler verdiği için savcılığın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdığı” haberleri çıkan Eryılmaz’ın çarpıcı açıklamaları: “Olaya ilişkin kanaatim kesinlikle cinayet. Bu mutlak... Bundan şüphemiz yok. Ama şüphelendiğimiz kimse de yok. Şüphe olsa, ah keşke olsa... Keşke bildiğimiz bir şey olsa. Kendisini rahatsız eden bir şey olsa bunu paylaşırdı.”
‘Babam hayat doluydu’
“Olay günü babam beni aradı, takip edildiğini söyledi. Ben de onun yanına, yetişmeye gittim. Arabasını gördüm. Vurulduğunu görünce hemen önce 112’yi, sonra da 155’i aradım. Bizim bu olay nedeniyle şüphelendiğimiz kimse yok. Bildiğimiz de bir şey yoktu, babam da bir şey hissetseydi bizimle paylaşırdı. Şimdi bu olayın intihar olduğu ama benim aileyi sıkıntıya sokmamak için cinayet işlenmiş gibi anlatımlarda bulunduğum yorumları yapılıyor. Bunlar çok yanlış, gerçekle ilgisi olmayan şeyler. Babam hayat dolu, yediğine içtiğine dikkat eden bir adamdı. İntihar edecek, öyle bir pozisyonu olan biri kesinlikle değildi. Herhangi bir psikolojik problemi de yoktu.”
‘Silahı koltuğa koymadım’
“Silahı babamın elinden alarak koltuğa bıraktığım yönünde ifade verdiğim söylendi. Bu kesinlikle yalan. Babamı öyle görünce sarıldım, bu sırada tabancası sağ avucunun içindeydi. Ben almadım. Ben baba deyip sarılınca elinden kayıp koltuğun üstüne geldi. Bunu polise de 50 kere anlattım. Olay böyle oldu.”
‘12 Eylül’le ilgili demedim’
“Bu söylentiler kapansın gitsin, devlet çözsün olayı. İlk ifademi polisin yönlendirmesi ile verdiğim yazıldı. Böyle bir şey nasıl mümkün olur? Beni polis yönlendirebilir mi? Mümkün değil. Olayın 12 Eylül’le ilgili olduğunu söylediğim gibi şeyler yazıldı. 12 Eylül meselesi ile ilgili benden öyle bir şey çıkmadı... Kaç sene olmuş, geçmiş, hâlâ ne 12 Eylül’ü? Sonra ‘polis beni yönlendirdi’ demişim diye yazdılar. Bunlar mantığınıza sığıyor mu? Benimle alakası olmayan şeyler... Polis nasıl ifademi değiştirir? Biz de kendimize göre yol yordam biliyoruz.”
‘İki eldeki barut izleri’
“İki elinde barut izi nasıl oldu bilmiyorum. Soldan adam sıkarken elini mi tuttu, nedir bilmiyorum. Ama polisin bizimle bir şey paylaştığı yok. Haber doğru mu, onu da bilmiyorum. Savcılıktan “şüpheli” sıfatıyla ifademin alınacağı haberleri de yalan. Bugün (dün) annem savcılığa ifade vermeye gitti. Şüphelenilen var mı, rahatsız eden var mıydı gibi sorular sorulur ya... Ama bana şüpheli diye ifadeye çağrıldığıma dair hiçbir şey gelmedi. Dün (önceki gün) cinayet bürosundan arkadaşlarla da görüştüm. Öyle bir muhabbet yoktu.”
O çatışmanın perde arkası!
Oğuz Eryılmaz’ın “Babamın ölümü 12 Elül’le ilgili olabilir” dediği iddiaları, polis müdürünün 1979’da girdiği bir çatışmayı hatırlattı. Vatan, o çatışmanın ve yaşananların perde arkasına ulaştı. Türkiye 12 Eylül virajındayken 14 Haziran 1979’da Ankara polisine Aşağı Ayrancı, Refik Belendir Sokak 8/3 numarada THKP-C Eylem Birliği Merkez Komitesi Üyesi Hüseyin Demirci’nin saklandığı ihbarı geldi. Demirci, 11 Eylül 1978’de Gaziantep Cezaevi’nde iki gardiyan ve bir jandarmayı öldürerek kaçan ekibin içindeydi.
Göğsünden vuruldu
Ankara Emniyet Müdürlüğü 2. Şube 1. Kısım Amiri Başkomiser Hasan Eryılmaz ve ekibi apartmanı kuşatarak kapıyı çaldı. Kapıyı açan Hüseyin Demirci’nin eşi Emine karşısında polisleri görünce kapıyı kapamak istedi. Bu sırada evin arka tarafındaki balkondan atlayarak kaçmaya çalışan Hüseyin Demirci kendisini durdurmak isteyen Hasan Eryılmaz’ı 14’lü tabancasıyla göğsünden vurdu. Demirci’nin kaçarken açtığı ateş ise polis memuru Ahmet Canbaz’ı elinden yaraladı. Emniyetin kuşattığı bölgeden çıkamayan Hüseyin Demirci sabaha karşı ayağından yaralı olarak yakalandı.
Haberal tedavi etti
Olayın ardından Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılan Hasan Eryılmaz için acil olarak polis telsizinden kan aranmaya başlandı. Kan grubunun tuttuğunu duyan İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş hastaneye gelerek uzun süre Eryılmaz’ın başında bekledi ve kan verdi. Ancak hastanede ameliyatı yapacak operatör bulunmadığı için Eryılmaz’ı hayata döndüren ameliyatı Gülhane Hastanesi’nden uzman doktor olarak getirilen Mehmet Haberal yaptı. Eryılmaz bir süre ciddi hayati tehlikeyle yaşadıktan sonra kurtuldu.